30/10/2014 | Yazar: Kaos GL

Bernarda Alba’nın Evi, içinden dansların ve şarkıların geçtiği, cinsel kimliklerin inşasını daha bir görünür kılan queer bir tiyatrallikle karşımızda

‘Bernarda Alba’nın Evi’ queer bir yorumla Mek’an Sahne’de! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Bernarda Alba’nın Evi, içinden dansların ve şarkıların geçtiği, cinsel kimliklerin inşasını daha bir görünür kılan queer bir tiyatrallikle karşımızda
 
Cansu Yumuşak yazdı
 
Ankara’nın alternatif tiyatro mekânlarından Mek’an Sahne, yeni sezona F. G. Lorca’nın klasik metni “Bernarda Alba’nın Evi”yle giriyor. Baskıcı bir anne ve kızları üzerinden faşist rejimleri eleştiren metni queer bir bakış açısıyla sahneleyen ekip, hem otoriter sistemlere, hem de heteronormatif tiyatral uygulamalara meydan okuyan bir oyun çıkarmış ortaya.
 
Metindeki beş farklı kadını tek bir erkek oyuncu, Ahmet Melih Yılmaz oynuyor. Daha önce “Kadınlar Aşklar Şarkılar”da da üç trans kadını canlandırdığını gördüğümüz Yılmaz, bu sefer makyaj, kostüm gibi unsurları minimal düzeye çekip sahneyi çıplaklaştırmış. Bu da kadınlığı ve erkekliği sorgulayacağımız teatral ve oyunlu bir alan açmış. Mek’an, bu tercihi oyun broşüründe, “Erkek ya da kadın rolü yoktur, sadece rol vardır,” sözleriyle açıklamış.
 
Bunu önemseyelim çünkü cinsel kimliklerin bir ‘rol’ olduğunu söyleyen queer teoriye rağmen, tiyatro bu rol fikrini hep bir sahicilik olarak göstermiş. Oyun işte tam da bunu görünür kılıyor.    
 
Mek’an, klasik metni sahneye taşırken, tüm hikâyeyi ana metinde sahnede birkaç kez gördüğümüz Bernarda Alba’nın yaşlı annesi Maria Josefa’nın ağzından anlatmış. Yaşlı bir kadının bilgeliği, yaşam enerjisi ve edepsizliğiyle bambaşka ve daha eğlenceli bir dil çıkmış ortaya: "Bak, bir yerde bir zorba varsa, şu yasak, bu yasak diyorsa işte orada nice gizli şenlikler vardır aslında. Zorbaların huyudur, kendi sözlerine fazla inanırlar. Yasak! Bitti! Yasak ne ayol!"
 
Yaşlı bir kadının ağzından cinselliği dinlemekte de queer bir taraf var kuşkusuz. Üstüne bir de tüm bu süreci mümkün kılanın erkek bir oyuncu olduğu düşünüldüğünde katmanlar daha bir çoğalıyor haliyle.
 
Mek’an, “Bernarda Alba’nın Evi”nde, Lorca’nın karanlık metnini o karanlığa ‘çok’ zarar vermeden yeniden yazmış. (Pelin Temur’u usta işi yeniden yazımı için kutlamak gerekiyor bu arada.) Fakat bunu yaparken oyunun düşünsel ağırlığını hafifletmemeye de özen göstermiş. Bernarda Alba’nın Evi, şimdi içinden dansların ve şarkıların geçtiği, cinsel kimliklerin inşasını daha bir görünür kılan queer bir tiyatrallikle karşımızda.
 
Sıkıcı tiyatroya panzehir beş oyun, daha ne olsun…
 
Ankara’daysanız ve tiyatro size artık sıkıcı bir sanat gibi geliyorsa Mek’an Sahne’ye bir şans verin, çünkü tiyatroya ve cinsel kimliklere bakışınızı bir anda değiştirebilir…
 
Mek’an, bu sezon ayrıca dört oyun daha oynuyor. “Kadınlar Aşklar Şarkılar”ı izlemeyen kalmamıştır eminim. “Artık hiçbi’ şii eskisi gibi olmayacak! Sil gözyaşlarını!” ise, Gezi sürecini sokaklarda bedenini satarak tutunmaya çalışan bir “apaçi”nin gözünden anlatıyor. “Kuyu” ise, Güneydoğu’daki asit kuyularının başında beklemiş kadınların hikâyesi. Son olarak yine bu sezon prömiyer yapmış olan “Şeyler” var. Koreograf Özgür Adam İnanç’ın yönettiği “Şeyler”, bir hareket tiyatrosu örneği.
 
Sıkıcı tiyatroya panzehir beş oyun, daha ne olsun…
 
Mek’an’ı facebook grup sayfasından takip edebilirsiniz: https://www.facebook.com/pages/Mekan/1518914238335309?ref=hl
 
BERNARDA ALBA’NIN EVİ

Yazan: Federico Garcia Lorca
Yeniden yazan: Pelin Temur
Yöneten/Oynayan: A. Melih Yılmaz
Çeviri Danışmanı : Ceren Karaca
Afiş : Serdest Vural

Süre : 45dk.

Etiketler: kültür sanat
İstihdam