27/02/2013 | Yazar: Esra Güleç

Lezbiyen ve biseksüel kadınların örgütlenme deneyimleri ve hayata bakışlarına dair yaptığımız söyleşilerin altıncı konuğu Zümrüt Sena Akyüz.

‘Biseksüel Değil, Engelli Biseksüel Olarak Etiketleniyorum’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Lezbiyen ve biseksüel kadınların örgütlenme deneyimleri ve hayata bakışlarına dair yaptığımız söyleşilerin altıncı konuğu Zümrüt Sena Akyüz. Zümrüt Sena, biseksüel bir kadın olarak baskılandığı alanları ve farklı alanlarda karşısına çıkan ayrımcılıkları anlatıyor.
 
Türkiye’de bir kadın olarak yaşamanın zorlukları olduğunu düşünüyor musun? Eğer düşünüyorsan bu zorluklarla en çok nerede ve nasıl karşılaşıyorsun? Bu zorluklar lezbiyen ve biseksüel kadınlar tarafından nasıl yaşanıyor sence? Onların karşılaştığı fazladan zorluklar var mı?
Evet, bu ülkede bir kadın olarak yaşamanın pek çok alanda güçlükleri var. Kadının birçok alanda düşüncesini dile getirmekte erkeklere nazaran daha pasif bırakıldıklarını düşünüyorum. Yalnız cinselliklerini yaşamak konusunda değil; dinini, savunduğu ideolojiyi vb. dilediğince açık bir biçimde hayatında göstermek konusunda da çok erken yaşlardan itibaren baskı altına alınıyor kadınlar. Kadınlar üzerine oldukça itici fikirlere sahip olan Alman filozof Schopenhauer’in, ırkın ruhuna aykırı hareket etmek, diye bir ifadesi vardır. Ben özellikle eşcinsel kadınların maruz kaldığı her olumsuz tepkinin arkasında bu psikolojinin yattığına inanıyorum. Toplum normlarını sorgusuz içselleştirmiş bireylerin ülkemizde genel algısı, yuvayı yapan dişi kuşun dik başlı olmaması, yani kadının ırkın ruhuna uygun düşecek şekilde köleleştirilmesi değil mi zaten?   Deneyimlerimden yola çıkarak şunu diyebilirim: Erkekler biseksüel kadınların kendi hemcinslerinden de etkileniyor olmasını kabullenmekte zorlanıyorlar. Pek çoğuna çocukluktan beri hayatındaki kadını kendi yararına sunulmuş bir obje gibi görmesi öğretiliyor. Biseksüel bir kadın kendilerinden etkilendiğinde gizli bir erkeklik gururu duyuyorlar, ama aynı kadın hemcinsine ilgi duyduğunda, en kısa zamanda iyileştirilmesi gereken bir hastalık, aşılması gereken bir zaaf olarak görüyorlar bunu. Çünkü o kadın kendilerini tercih etmeyince ırkın üreme ruhuna aykırı bir seçim yapmış oluyor.
 
Lezbiyen / biseksüel olmanın (gündelik ya da zihinsel) hayatına olumlu katkıları olduğunu düşünüyor musun? Varsa bu katkıların ne olduğundan bahsedebilir misin? Genel olarak hayatında memnun olduğun / iyi – güzel olarak tanımladığın şeyler / alanlar / olaylar hangileri? Bunlar kendi çabanla elde ettiğin şeyler mi yoksa mesela LGBT örgütleriniin bu alanda (dolaylı – dolaysız) bir desteği olduğunu düşünüyor musun? Eğer öyleyse nasıl bir destek ya da etki bu?
Hayır, biseksüel olmanın özellikle gündelik hayatıma olumlu bir şey kattığını düşünmüyorum. Bu benim yaşam biçimimden şikâyetçi olduğum anlamına da gelmez elbette. Başkaları için bu tip örgütler büyük yararlar sağlıyor olabilir; örneğin kendileri gibi olanları tanıyıp sosyal anlamda faaliyet gösterebilecekleri ortak alanlar bulmak, toplumda ayrımcılığa uğramanın, ötekileştirilmenin yarattığı travmadan kurtulmaları için iyi bir çözüm belki. Fakat ben, özellikle kendim gibi düşünenlerle birlikte hareket etmedim hiç, o yüzden bu gibi örgütlerin hayatıma katabileceği olumlu şeyler üzerine yorum yapamıyorum.
 
Lezbiyen / biseksüel bir kadın olarak ailenle, arkadaşlarınla, çevrenle ilişkilerini değerlendirebilir misin? Okulda, işte karşı karşıya kaldığın belli konulardan bahsedebilir misin (olumlu ya da olumsuz)?
Ailem biseksüel olduğumdan habersiz. Onlara ufacık bir imada bulunacak olsam, kırılmaz kalıplarla karşılaşıyorum. Okulda da biseksüel olan bir sınıf arkadaşım dışında kimseyle konuşamıyorum bu konuyu. Diğer arkadaş çevremden de beni dinledikleri zaman hep aynı duyguyu alıyorum: Anlaşılamamak... Heteroseksüel birinin deneyimlerini anlatması normal karşılanıyor, ben de hayatımdaki kişi bir erkek olduğu sürece normal kadınlar kategorisine dâhil ediliyorum galiba, aksi takdirde bir kadını çekici bulduğumu söylemem garip geliyor onlara. Biseksüel değil, engelli biseksüel olarak etiketlendiğim için önüme koyulan klişeler de daha toplumcu oluyor tabii. Karşımdakinin cinsiyeti ne olursa olsun, etkilendiğim kişinin benim gibi engelli olması koşulu var mesela. Birlikte olduğum insan bir erkek de olsa, mutlaka engelli olmalıymış gibi. Yani bir engelli bir kadından bahsettiğimde de, engeli olmayan bir erkekten bahsettiğimde de aynı dışlayan tavırlarla yüz yüze geliyorum.
 
Ailene açık olup olmadığını, bunun gerekçelerini ve bu süreçte yaşadıklarını (olumlu – olumsuz) bizimle paylaşabilir misin?
Hayır, aileme açık değilim. Anlayabileceklerini de sanmıyorum. Okulumu bitirip çalışmaya başladıktan sonra kendi halinde engelli bir adamla evlenip hayırlı evlatlarımın olacağı günleri görmek için Allah’a dualar eden bir aileye neyi nasıl açıklayabilirim? Böyle bir şey yaparsam kendimi değil, sizi mutlu etmiş olurum yalnızca, diyebiliyorum, o kadar. Ve onların seçtiği hayatı, onların onayladığı şekilde yaşamayacağımı biliyorlar artık en azından. Benim için aşk ya da cinselliği yaşarken cinsiyetin pek öneminin olmadığını anlayabileceklerini sanmıyorum. Mürüvvetimi görebilmek için onlara öğretilmiş kalıpları çocukluğumdan beri bana aşılayan bir ebeveynin biseksüelliğime anlayış göstermesini bekleyemiyorum çünkü.
 
Başka lezbiyen / biseksüel kadınlarla nasıl bir araya geldiğini anlatabilir misin, LB kadınlardan oluşan bir arkadaş grubun / ailen varsa onlarla nerede tanıştığını (dernekler, barlar, kafeler, iş-okul ortamında gerçekleşen tanışmalar vs.), varsa birlikte dayanışma pratiklerinizi aktarır mısın (somut bir olay karşısında birlikte tepki göstermek vb. gibi)?
Sadece lezbiyen bir çocukluk arkadaşım ve üniversiteden biseksüel bir sınıf arkadaşım var. Biseksüel arkadaşımla birbirimize üç yıl sonra açılabilmiştik. Bilirsiniz, bu tip yönelimleri heteroseksüeller gibi rahat anlatamıyor insan bir ortamda. Biseksüel arkadaşım bir erkek. Üç yıl içinde bana hep bir lise aşkından bahsederdi. Benim de eşcinsel ilişkilere karşı olduğumu zannettiği için sevgilisini hep bir kız olarak anlatırdı. Ancak birbirimize açıldıktan sonra işin doğrusunu anlatabilmişti. O an, Hıristiyanlığı merak edip öğrenmek istediğim için iki yıl boyunca kiliseye katıldığım dönemi düşündüm. O zaman da aynı ayrımcılığa maruz kalmıştım. Bana Hıristiyan olduğunu çok çok sonra söyleyebilen ve bunu gizli yaşamak zorunda bırakılan arkadaşlarım olmuştu. Keşke bu toplum farklılığa böylesine tahammülsüz olmasa da insanlar Kürt, lezbiyen, transseksüel, gey, Alevi, Hristiyan, biseksüel vb. diye hep aynı baskıyla terbiye edilmeye çalışılmasa.
 
Lezbiyen / biseksüel bir kadın olarak, senin hayatını neler kolaylaştırıyor? Ailenden uzak bir şehirde okumak, yurtta kalmak, ayrı eve çıkmış olmak, LGBT örgütlerin etkinliklerinden haberdar olmak, internetle sosyal hayata erişebilmek… Aklına gelen her şeyden bahsedebilirsin.
Etrafımda en azından benim gibi hissedip yaşayan insanların var olduğunu bilmek ve onlarla bir şeyler paylaşmak kolaylaştırıyor hayatımı. Kuralcı toplum bakışı insana kendini evrende yalnız bir toz parçasıymış gibi muamele yapıyor genelde. Bunu açıkça söylemiyorlar tabii, ama böyle hissettirecek şekilde davranıp cümlelerindeki gizli anlamlarla farkında olarak ya da olmayarak yargılıyorlar.
 
Var olan sistemde, lezbiyen / biseksüel bir kadın olarak, cinsel yönelimini özgürce yaşama isteği, bir mücadele alanı haline gelmekte. Böyle düşünüldüğünde, senin hayatında neler bir “mücadele” konusu, sen neler için mücadele etmektesin?
Benim mücadelem tüm kadınların mücadelesi aslında: Erkeklerin vajina bekçiliği... Bazı erkeklerde söz konusu kendileriyken cinsel ilişki   asla problem olmuyor, yaşamak istediğim ne varsa kendileriyle rahatça yaşamam gerektiğini söylüyorlar. Ama onlara bir kadından söz ettiğimde zaaflarıyla baş etmek zorunda olan zayıf biriymişim gibi hissettiriyorlar. Ancak kendi penislerinin yardımıyla iyileşebilecek bir hastalık sanki bu. Bir kadına âşık olmam, oyalanmak için geçici hevesler aradığımı düşündürüyor çoğuna. Ama bir erkeğe âşık olursam nihayet doğru yolu bulduğumu söyleyip ayakta alkışlayan bir tavırla karşılıyor heteroseksüeller. Biseksüellik konusunu ancak penisin o tılsımlı gücüyle(!) aşabileceğime tanrıdan daha çok inanıyorlar. Fırsatçı cinsellikleriyle tapuladıkları bir kadının gidip kendi hemcinsinden etkilenmesi, erkeklerde aşağılık kompleksi yaratıyor açıkçası. Erkeklerin, evlenilecek ve eğlenilecek kız kalıplarına savaş açtım, ama her seferinde toplumcu yanları baskın çıktı. Ve bazı erkekler sadece cinsellikte değil hayatın diğer pek çok alanında birlikte oldukları kişiye şişme kadın muamelesi yapıyor. Kararları hep kendileri almalı, kadını kendi tabuları içine zincirlemelilermiş gibi. Bir de erkek bir başkasıyla birlikte olsa erkeğin doğasında olduğu için normal karşılanabiliyor, ama kadın aynı şeyi yaparsa erkeğine ihanet etmiş zavallı bir fahişe damgası yiyor. İşte erkeklerin bu alabildiğine yanlı zevk anlayışlarıyla mücadele ediyorum, daha doğrusu artık mücadele edemeyecek kadar tiksiniyorum bundan.
 
“Keşke” (şöyle olsaydı / böyle olmasaydı) ve “birgün mutlaka” (şöyle olmalı / şunu yapmalıyım / bunu kazanmalıyız) dediğin şeyler var mı, varsa neler?
Keşke biseksüel değil de eşcinsel bir kadın olsaydım. Keşke transseksüellere uzaydan düşmüş paçavra muamelesi yapanların sığ anlayışını esnetecek bir şey yapabilsem. Bir gün mutlaka bazı ülkelerdeki gibi isteyen çiftlere ülkemizde de eşcinsel ilişkiyi evliliğe taşıma hakkı tanınmalı.
 
Homofobi ve transfobiye karşı mücadelenin ana gündeminde genellikle kamusal alanda ortaya çıkan şiddet ve bu şiddete karşı verilen mücadele oluyor. Lezbiyen ve biseksüel bir kadın olarak kendini bu hareketin içinde görebiliyor musun? Bunlar, senin gündelik hayatında birebir karşılaştığın şeyler değilse kendini bu mücadelenin dışında hissettiğin ya da bu mücadelenin senin gereksinimlerini karşılamadığını düşündüğün oluyor mu?
Gündelik hayatımda bire bir karşılaştığım bir şey değil bu mücadele. Ama bu yüzden de kendimi o mücadelenin dışında hissetmiyorum. Bir gün transfobi ya da homofobiye kamusal alanda gerçekleşen şiddete karşı   yapılan mücadelede   küçücük de olsa bir rol oynamamı sağlayacak bir fırsatla karşılaşırsam bunu sonuna kadar değerlendirmek istiyorum.
 
LB kadınların daha “görünmez” olduğundan bahsediliyor, sen bu görünmezliği nasıl tanımlıyorsun? Sana göre görünür ya da görünmez olmak nasıl bir şey? Ve buna göre, görünür olmak istiyor musun? Ya da neyin (hangi konunun / meselenin / sorunun / iyi tarafın) görünür olmasını istiyorsun? Kendini hangi alanlarda görünür, hangi alanlarda görünmez hissediyorsun? Sence bunun koşullarını kimler ve neler belirliyor? Örgütlü olmanın bu konuda bir faydası olacağını düşünüyor musun?
Bence kadınların görünmez olması demek, onların öznelliğinin ellerinden alınması anlamına geliyor. Ya da kadına sadece dişiliğini ön plana çıkaracak şekilde bir tatmin aracı olarak değer verilmesi diyelim. Örneğin bir erkek profesörün kadın asistanı olduğunda her nedense ortalıkta başı sonu belli olmayan bir yığın hikâye dönmeye başlar. Asistanın başarısı, kabiliyetleri ya da zekâsı değil, kurda kuşa yem edilmemesi gereken güzelliğidir hep konuşulan. İşte bu, kadına yalnız doğurganlığıyla hizmet etmesinin reva görülmesi demek olur. Ve böylelikle onun sadece vajinası görünür kılınır, kendisi değil. Ya da kriterlerini insanların fiziksel özelliklerine göre şekillendirmiş bir işvereni ele alalım. Aynı işe biri alanında oldukça yetenekli fakat dış görünüşüyle ilgi uyandırmayan, diğeri cazibesiyle hemen dikkat çeken ama işinde yeterli olmayan iki kadın başvurmuş olsun. Şayet o patron kadınlardan ikincisini tercih ederse,   üniversitedeki hoca-asistan dedikodularını üreten zihniyetin yolundan gitmiş olmaz mı?   Kısacası kadını sahip olduğu zihinsel meziyetleriyle değerlendirmeyip nesneleştirmek, onu görünmez kılmaktır. Bir erkekle arkadaşlık kurduğumda araya bir cinsiyet duvarı örülmeyecek kadar görünür olmak istiyorum ben. Heteroseksüel olan bir adam, televizyonda önce bir erkek, sonra da genç, güzel bir kadın sanatçı görüyor mesela. Her ikisi de gerçekten çok iyi şarkı söylüyorlar diyelim. Adam ilk sanatçıyı olması gerektiği gibi, yalnız yaptığı işe göre değerlendiriyor, sesini beğeniyor, takdir ediyor. Ekranda kadın sanatçı belirdiği an, of güzelim, ne vardı benim karım olaydın, diye başlayan bir cümle çıkıveriyor adamın ağzından. Kadının sesi değil, şarkıyı söylerken dans ediyorsa yaptığı hareketlerin uyandırdığı arzu öne çıkıyor yalnızca. Hadi tüm bunları bir kenara bırakalım,   ana haber bültenini bir erkek sunduğunda, heteroseksüel hemcinsleri sadece habere odaklanıp yorum yapıyor, ama spiker bir kadın olduğunda neden ülkenin durumu yerine kadının cildinin güzelliği konuşuluyor? Çünkü o ne yaparsa yapsın, hangi alanda kendini ispatlarsa ispatlasın, her şeyden önce estetik görüntüsüyle akılda kalacak bir kadın. Özetle, Allah sahibine bağışlasın, cümlesidir yani kadını görünmez kılan.
 
LGBT örgütlerle ilişkinden biraz bahsedebilir misin? Herhangi birine üye misin? Üye değilsen bunun (kişisel olmayan) gerekçelerini belirtebilir misin?
LGBT örgütlerden herhangi birisine üye değilim. Henüz özellikle bir gruba dâhil olmak için bir girişimde bulunmadım. Belki bu benim içe dönük yaşamımdan ileri geliyor. Çünkü dâhil olduğum bir grubun belirlediği çizgiler doğrultusunda hareket etmek, her ne kadar iyi niyetli olsa da onların amaçlarına göre ödev ve sorumluluklar oluşturup bu kapsamda yaşamak sıkıyor beni bir süre sonra. Tabii ki böyle örgütlenmeleri yanlış bulmuyorum, ama benim bireysel mizacım, toplulukların çizdiği yönlere, tutumlara ya da prensiplere göre bir yol belirlemeyi kabul etmiyor.
 
Son olarak eklemek istediğin bir şeyler var mı?

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Lütfen her şeyden çok hoşgörüsüyle övünmeye alışmış bir toplum olarak, kendimizle çelişmekten vazgeçelim artık. İnsanlar ciddi anlamda iddia ettikleri kadar hoşgörülüyse eğer, sokak ortasında şiddet gören bir kadını uzaktan seyretmekle yetinmesinler. Cinsel yönelimini, dini tercihini ya da ırksal kimliğini karşısındakine açıklayan biri reddedilme, dışlanma kaygısı duymak zorunda bırakılmasın. Kız çocuklarını, ilk cinsel birlikteliklerini kurban psikolojisiyle yaşamaya itecek kadar bekâret korkusuyla büyütmesinler. Şayet övündükleri kadar hoşgörülü bir toplumsak tabii.  


Etiketler: kadın
İstihdam