05/07/2017 | Yazar: Kaos GL
Antalya Onur Haftası’nda Kaos GL’den Umut Güner 90’lardan günümüze LGBTİ hareketi anlattı.

Antalya Onur Haftası’nda Kaos GL’den Umut Güner 90’lardan günümüze LGBTİ hareketi anlattı.
Kaos GL’den Umut Güner, 1. Antalya Onur Haftası etkinlikleri kapsamında Türkiye LGBTİ Hareketi tarihini Kaos GL deneyimi üzerinden aktardı.
Etkinliğin açılış konuşmasını etkinliğin düzenleyicisi “BİZ Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları Topluluğu”ndan Ekrem yaptı. Ekrem 2000’lerin başında Antalya Gökkuşağı Grubu’nun çalışmaları ve sonrasında Pembe Caretta’nın çalışmaları hakkında bilgi verdikten sonra BİZ’in kurulma süreci hakkında bilgi verdi.
Açılış konuşmasının ardından Umut Güner, Sel Yayınları'nın çıkardığı Queer Düşün serisinin Tuna Erdem ve Seda Ergül’ün derlediği ‘Fetiş İkame’sinden parçlar okuyarak konuşmasına başladı. Güner, fetiş kavramı çerçevesinde yürütülen tartışmaları katılımcılarla paylaştı.
“Nostalji seçici hafızanın bir ürünüdür, dolasıyla bastırdığı şeylere, kayıtlara geçirdiklerinden çok gizlediklerine dikkat çeker” cümlelerinin ardından Umut Güner, “doğal olarak ben anlatacaklarımda ne kadar ‘nesnel’ olacağımı iddia etsem de kendi öznel gözlemlerim üzerinden tanıklıklarıma yer vereceğim” diyerek LGBTİ mücadelesindeki gözlemlerini anlattı.
Güner, Türkiye’de LGBTİ’lerin 1993’de organize edilmek istenen Onur Yürüyüşü’ne izin verilmemesi, yurt dışından yürüyüşü desteklemek için gelenlerin sınır dışı edilmesi ile örgütlenmeye başladığını Lambdaistanbul ile başladığını ve çok değil birkaç ay sonrasında Kaos GL grubunun örgütlenme çağrısında bulunduğunu anlattı.
“1 Mayıs’a ilk çıkışımız anayasanın eşitlik maddesine cinsel yönelim ifadesinin eklenmesi talebi ile oldu”
Umut Güner, “2001 yılında ilk kez Kaos GL 1 Mayıs’ta alanlara çıktı. Bu Türkiye’de özellikle sol muhalefet içinde ciddi bir tartışma yarattı. O dönemin KESK’in başkanı “bunların 1 Mayıs’ta ne işleri var” derken, DİSK başkanı o dönem 1 Mayıs’ın özgürlük talebi olan herkesin talebini taşıyabileceği bir alan olduğunu söylüyordu. 1 Mayıs alanına, anayasanın eşitlik maddesine cinsel yönelim eklenmesi talebiyle çıktık. Biz çıktığımızda sivil anayasa tartışmaları yapılmıyordu ve o günden bu güne eşitlik talebimiz devam ediyor. 2000’lerin ikinci yarısında sivil anayasa tartışmaları yoğunlaştığında talebimizi bizde daha güçlü bir şekilde dile getirdik ve bizim talebimizi DİSK, KESK, TÜSİAD gibi bir toplumsal yapı tarafından sahiplenildi” ifadelerine yer verdiği. Güner konuşmasında 1993 tarihinde yapılmak istenen ama izin verilmeyen yürüyüşün ilk defa 2003 yılında yapıldığını ve 2015 yılına kadar da katlanarak artan bir katılım olduğunu ancak Gezi sonrasında 100 kişinin yürüdüğü bir yürüyüşe dönüştüğünü ifade etti.
“Polis renkli giyinen hiç kimseyi alana almayarak insanların toplantı gösteri haklarını ihlal etti”
Güner, Onur Yürüyüş’lerinin yasaklanmasına da değindi: “Son iki senedir de Ramazan ayı ve güvenlik bahane edilerek yürüyüşe izin verilmiyor. Bu sene polis geçen seneki gibi bir terör estirmenin yanında kendi kafasına göre şekillendirdiği sterotip eşcinsel- trans yaratarak üzerinde gökkuşağı sembolü olan ya da renkli giyinen hiç kimseyi alana almayarak insanların toplantı gösteri haklarını ihlal etti. Tespit edebildiğimiz kadarıyla 28 kişi gözaltına alındı ve alanda sorun yaşayan LGBTİ’lere destek olmak isteyen 3 avukatımız da hukuksuz bir şekilde gözaltına maruz kaldı. Ama Mersin’de, İzmir’de homofobi ve transfobi karşıtları sorunsuz bir şekilde yürüyüşlerini gerçekleştirdiler.”
“90’ların ikinci yarısı LGBTİ hareket için güçlenme süreci”
LGBTİ mücadelesinin bugününe değinen Güner, 90’lardan bugüne devamlığını sağlayan iki örgüt Lambdaistanbul ve Kaos GL’nin faaliyetlerine devam ettiğini 2000’lerin ilk yarısında Bursa’da, Eskişehir’de, Antalya’da, İzmir’de LGBTİ örgütlenmelerinin filizlendiğini hatırlattı. Güner, “90’ların ikinci yarısı hem LGBTİ hareket için hem de LGBTİ örgütleri için güçlenme süreci diye adlandırmak mümkün, örgütler kapalı toplantılarda genellikle, homofobi, heteroseksizm, LGBTİ’lerin günlük hayatlarında maruz kaldıkları sorunları tartışıyorlardı. Bu süreç aslında dilde heteroseksizmi ve Kaos GL dergisi vasıtasıyla da medyanın homofobisinin fazlaca tartışıldığı bir dönem. Bugün kullandığımız birçok kavram bu toplantılardaki tartışmalardan kendiliğinden doğdu diyebiliriz, örneğin come outun Türkçesi dolaptan çıkma ama Türkçede bir karşılığı olmadığı için açılmaya evrilmesi geyin a ile değil e ile yazılması gibi” ifadelerini kullandı.
LGBTİ hareketinin diğer özgürlükçü hareketlerle ilişkisine değinen Güner; “Hareket ve belki daha çok Kaos GL diğer toplumsal hareketlerle ilişkisinde, kadın hareketi, sendikal hareket ve insan hakları hareketini merkeze aldı. Ama her daim anarşistlerle, feministlerle dayanışması ile karşılaştık” cümlelerini kullandı.
“Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün birinci çalışma alanlarımızdan”
Güner konuşmasında, 2003 yılında Kaos GL’nin düzenlediği “Lezbiyen ve Geylerin Sorunları ve Toplumsal Barış İçin Çözüm Arayışları Sempozyumu”nu hatırlattı. Güner bu sempozyumda, ayrımcılık alanları olarak tariflenen, eğitim, çalışma hayatı, sağlık, barınma, mal ve hizmetlere erişim öncelikli alan olmasının yanında LGBT’lerin adalete erişimi ve LGBT’lere yönelik işlenen suçlarda ve insan hakları ihlallerinde cezasızlık üzerinden hukuk ve insan hakları alanı, medya ve medya izlemeyi bir alan olarak tanımladıklarını ve LGBTİ’lerin kent haklarını tartışmaya açmaya çalıştıklarını ifade etti. 2006 yılında Kaos GL’nin dernekleştiğini ve bununla birlikte düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün birinci çalışma alanlarından biri olageldiğine dikkat çeken Güner, “2008 yılında kaosgl.org bir haber sitesine dönüştü. 2006 yılı itibariyle mültecilik alanında çalışmalarımız yoğunluk kazandı” cümleleriyle konuşmasını sonlandırdı.
Etiketler: insan hakları, kent hakkı