10/04/2013 | Yazar: Seçin Tuncel
Esra, toplumda herkesin heteroseksüel ve fiziksel olarak engelsiz olduğu varsayımlarını eleştiriyor.
Lezbiyen ve biseksüel kadınların örgütlenme deneyimleri ve hayata bakışlarına dair yaptığımız söyleşilerin sekizinci konuğu muhabirimiz Esra Güleç. Esra, toplumda herkesin heteroseksüel ve fiziksel olarak engelsiz olduğu varsayımlarını eleştiriyor.
Türkiye’de bir kadın olarak yaşamanın zorlukları olduğunu düşünüyor musun? Eğer düşünüyorsan bu zorluklarla en çok nerede ve nasıl karşılaşıyorsun? Bu zorluklar lezbiyen ve biseksüel kadınlar tarafından nasıl yaşanıyor sence? Onların karşılaştığı fazladan zorluklar var mı?
Kesinlikle bir kadın olarak yaşamak çok daha zor bu hayatta. Sadece Türkiye’de değil dünyanın neredeyse her yerine virüs gibi yayılmış ve yerleşmiş olan eril zihniyetin kadın yaşamına getirdiği yasaklar, kadın için çizilmiş sınırlar, her tarafımıza vurulmuş zincirler, kadını hiçe sayan, kadının varlığını kabullenemeyen o eril zihniyetin kadına yaşattığı zorluklarla dolu bir dünya burası maalesef!
Kesinlikle bir kadın olarak yaşamak çok daha zor bu hayatta. Sadece Türkiye’de değil dünyanın neredeyse her yerine virüs gibi yayılmış ve yerleşmiş olan eril zihniyetin kadın yaşamına getirdiği yasaklar, kadın için çizilmiş sınırlar, her tarafımıza vurulmuş zincirler, kadını hiçe sayan, kadının varlığını kabullenemeyen o eril zihniyetin kadına yaşattığı zorluklarla dolu bir dünya burası maalesef!
Kadının varlığını kabullenememiş, kadının her daim sadece erkek için var olduğuna inanan zihniyetin olduğu bir dünyada lezbiyen biseksüel bir kadın olmanın getirdiği çok daha farklı zorluklar elbette oluyor. Erkeklerin sapıkça söylemlerine, her türlü tacizine maruz kalma olasılığı daha yüksek. Hele de engelli ve lezbiyen bir kadın olma hali varsa; yani toplum tarafından bu şekilde etiketlenmişseniz ve dışarıdaki hayat sadece heteroseksüel kendilerince bir engeli olmayan erkeklere göre düzenlenmişse, evet kadın olma haline diğer yok sayılmış yanlarımız da eklendiğinde zorluklar daha da artıyor gerçekten.
Lezbiyen / biseksüel olmanın (gündelik ya da zihinsel) hayatına olumlu katkıları olduğunu düşünüyor musun? Varsa bu katkıların ne olduğundan bahsedebilir misin? Genel olarak hayatında memnun olduğun / iyi – güzel olarak tanımladığın şeyler / alanlar / olaylar hangileri? Bunlar kendi çabanla elde ettiğin şeyler mi yoksa mesela LGBT örgütlerin bu alanda (dolaylı – dolaysız) bir desteği olduğunu düşünüyor musun? Eğer öyleyse nasıl bir destek ya da etki bu?
Lezbiyen bir kadın olduğumu kabullenmemle birlikte yıllardır içimde yaşadığım o bunalımlardan büyük oranda kurtulduğumu söyleyebilirim. Dahası lezbiyen bir kadın olarak bana yapılan, yapılabilecek ayrımcılıklarla mücadele ederek yani LGBT hareketi içerisinde politik olarak bir şekilde yer alarak kendimi geliştirdiğime ve kendime çok şey kattığıma inanıyorum.
Lezbiyen bir kadın olduğumu kabullenmemle birlikte yıllardır içimde yaşadığım o bunalımlardan büyük oranda kurtulduğumu söyleyebilirim. Dahası lezbiyen bir kadın olarak bana yapılan, yapılabilecek ayrımcılıklarla mücadele ederek yani LGBT hareketi içerisinde politik olarak bir şekilde yer alarak kendimi geliştirdiğime ve kendime çok şey kattığıma inanıyorum.
Elbette LGBT örgütlerinin fazlasıyla katkısı olduğunu düşünüyorum. Kaos GL ile feminist forum sayesinde tanışmam ve sonrasında muhabirlik eğitimine katılarak LGBT hareketi için küçük de olsa bir şeyler yapabilmiş olmam beni mutlu eden kazanımlardandır.
Tabi muhabirlik eğitimi sonrasında hayatımda gelişen olumlu güzel şeyleri atlamamalıyım. Lambdaİstanbul, Siyah Pembe Üçgen İzmir, SPoD, Hebûn gibi LGBt hareketi içinde yer alan derneklerden bir çok dost edinmiş olmam da bu kazanımlar arasında ve hepsinin de hayatıma kattığı olumlu anlamda çok şey olduğunu düşünüyorum.
Bir lezbiyen / biseksüel birey olarak ailenle, arkadaşlarınla, çevrenle ilişkilerini değerlendirebilir misin? Okulda, işte karşı karşıya kaldığın belli konulardan bahsedebilir misin (olumlu ya da olumsuz)?
Arkadaş çevremin neredeyse hepsi biliyor beni sanırım. Şu ana kadar olumsuz diyebileceğim tepkilerle de karşılaşmadım arkadaş çevremden açıkçası. En dindarı, en tutucu diyebileceğim arkadaşlarım bile ilk duyduklarında biraz şaşırmış olsalar da sonrasında yanımda oldular. Davranışlarında tavırlarında herhangi bir değişiklik görmedim hiç birisinin.
Ailemde ise teyzeme de rahatım, kuzenimle oturup kadınlarla olan aşklarımı konuşabiliyorum rahatça ben ona kadınları anlatırken o da bana erkekleri anlatıyor. Hiç de garipsemiyoruz birbirimizi doğrusu. Belki de bu yüzden kuzenden öte iki arkadaş, iki dost gibiyiz.
Teyzeme yurt dışına gidip bir kadınla evleneceğim dediğimde gülümseyerek tepki veriyor olumsuz değil yani ben de alıştırmak için arada bir hatırlatıyorum bu cümleyi.
Anneminse öyle beni evlendirmek, torun sahibi olmak gibi bir derdi yok. Hatta zorla evlendirilmiş bir kadın olarak en iyi o anlıyor beni. Üzerimde böyle bir baskı da hissetmiyorum yani.
Başka lezbiyen / biseksüel kadınlarla nasıl bir araya geldiğini anlatabilir misin, LB kadınlardan oluşan bir arkadaş grubun / ailen varsa onlarla nerede tanıştığını (dernekler, barlar, kafeler, iş-okul ortamında gerçekleşen tanışmalar vs.), varsa birlikte dayanışma pratiklerinizi aktarır mısın (somut bir olay karşısında birlikte tepki göstermek vb. gibi)?
Açıkçası geçen yıla kadar hayatımda tanıdığım hiç lezbiyen ya da biseksüel bir kadın yoktu. Tek bildiğim belki de onu tanıyarak yeniden doğduğumu hissettiğim bir kadındı. Kaos’la ve diğer LGBT dernekleriyle tanışmamla birlikte lezbiyen biseksüel kadınları da tanımaya başladım. Onun dışında herhangi bir arkadaş grubum ya da sürekli olarak iletişim içinde olduğum bir topluluk olduğunu söyleyemem.
Lezbiyen/biseksüel bir kadın olarak, senin hayatını neler kolaylaştırıyor? Ailenden uzak bir şehirde okumak, yurtta kalmak, ayrı eve çıkmış olmak, LGBT örgütlerin etkinliklerinden haberdar olmak, internetle sosyal hayata erişebilmek… Aklına gelen her şeyden bahsedebilirsin.
Lezbiyen ve hatta toplumun etiketlemesiyle engelli ve lezbiyen bir kadın olarak her şeyden önce bir kadın olarak hayatımın kolaylaşması ekonomik özgürlükle bağlantılı aslında. Ekonomik özgürlüğümün olması ayrı bir evde yaşama imkânı da sağlıyor. Ayrı bir evde yaşamak da şu hayatta herkesin isteyebileceği bir özgürlüktür diye düşünüyorum. Onun dışında internet üzerinden istediğim her tür bilgiye ulaşabiliyor olmak da hayatımı kolaylaştıran etkenlerden diyebilirim.
Bunların yanı sıra LGBT hareketi ile alakalı her tür etkinliğe katılabiliyor olmak da hayatıma çok şey katıyor.
Varolan sistemde, lezbiyen / biseksüel bir kadın olarak, cinsel yönelimini özgürce yaşama isteği, bir mücadele alanı haline gelmekte. Böyle düşünüldüğünde, senin hayatında neler bir “mücadele” konusu, sen neler için mücadele etmektesin?
Ben neler için mücadele etmekteyim? Aslında tam olarak bunu ben de bilmiyorum. Hayatımda mücadele etmem gereken o kadar çok şey var ki bazen ne için mücadele ettiğimi ben de bilmiyorum. Her şey belli bir standarta göre düzenlenmiş. Heteroseksüel erkek ve fiziksel olarak da dört dörtlük olmalısın bu hayatta yoksa mutlaka mücadele etmen gereken bir şeyler olacaktır. En başta düzenle, var olan sistemle bir problemin olduğunu anlarsın ve sisteme sistemin sana dayattıklarıyla mücadele etmeye çalışırsın. Bir kadın olarak lezbiyen bir kadın olarak engelli lezbiyen bir kadın olarak sistemle sistemin ürettiği eril zihniyetle tek tipleştirilmeyle hayatın her alanında maruz kaldığımız militarist anlayışla mücadele etmelisin. Yani ben böyle düşünüyorum ve mümkün olduğunca bunlar için mücadele etmeye çalışıyorum. Özellikle de bir kadın olarak görmezden gelinen yok sayılan cinsel yönelimimi var olan eril zihniyete karşı özgürce yaşayabilmek için toplumda yer edinmiş erkeklik anlayışıyla mücadele ediyorum.
Beni var olan sistem içerisinde belli kalıplara sokmaya çalışan belli etiketlerle tanımlanmak zorunda bırakan anlayışla mücadele ediyorum.
“Keşke” (şöyle olsaydı / böyle olmasaydı) ve “bir gün mutlaka” (şöyle olmalı / şunu yapmalıyım / bunu kazanmalıyız) dediğin şeyler var mı, varsa neler?
Keşke farklılıklarımızla bir arada yaşayabildiğimiz bir toplum yaratabilsek.Keşke insanların kafalarında oluşturduğu o lanet olası güzel-çirkin, kadın-erkek, ahlaklı-ahlaksız, engelli, Kürt, Alevi, Sünni, türbanlı-türbansız, mini etekli, şalvarlı, lezbiyen-heteroseksüel gibi sistemin bize öğrettiği kalıpları yerle bir edip düşüncelerimizi fikirlerimizi dahası yaşamımızı kendimizi özgürleştirmeyi toplum olarak başarabilsek ne de güzel olur.
Homofobi ve transfobiye karşı mücadelenin ana gündeminde genellikle kamusal alanda ortaya çıkan şiddet ve bu şiddete karşı verilen mücadele oluyor. Lezbiyen ve biseksüel bir kadın olarak kendini bu hareketin içinde görebiliyor musun? Bunlar, senin gündelik hayatında birebir karşılaştığın şeyler değilse kendini bu mücadelenin dışında hissettiğin ya da bu mücadelenin senin gereksinimlerini karşılamadığını düşündüğün oluyor mu?
Maalesef homofobik transfobik söylemlerle kamusal alanda ve özellikle medyada oldukça fazla karşılaşıyoruz.Öncelikle yapılması gereken medyada var olan homofobik transfobik dille mücadele etme yollarını değerlendirmek ve bu konunun üzerine gitmek. Onun dışında bireysel olarak da bu mücadelenin içinde politik olarak istesek de istemesek de yer almak zorundayız. Çünkü orta da bir insan hakları ihlali söz konusu yani medya yoluyla topluma yayılan nefret söylemi ve bunun sonucunda ortaya çıkan insan hakları ihlalleri söz konusu. İşte bu yüzden özellikle lezbiyen biseksüel bir kadın olarak en başta bizim gündelik hayatımızda olsa da politik olmamız gerekiyor. Bu nefret söylemlerine yaşanan insan hakları ihlallerine bir son verebilmek adına bireysel olarak da gündelik hayatımız içinde çevremize bir şeyleri anlatmaya başlayarak çok şey yapabiliriz ve çok şeyi değiştirebiliriz diye düşünüyorum.
Maalesef homofobik transfobik söylemlerle kamusal alanda ve özellikle medyada oldukça fazla karşılaşıyoruz.Öncelikle yapılması gereken medyada var olan homofobik transfobik dille mücadele etme yollarını değerlendirmek ve bu konunun üzerine gitmek. Onun dışında bireysel olarak da bu mücadelenin içinde politik olarak istesek de istemesek de yer almak zorundayız. Çünkü orta da bir insan hakları ihlali söz konusu yani medya yoluyla topluma yayılan nefret söylemi ve bunun sonucunda ortaya çıkan insan hakları ihlalleri söz konusu. İşte bu yüzden özellikle lezbiyen biseksüel bir kadın olarak en başta bizim gündelik hayatımızda olsa da politik olmamız gerekiyor. Bu nefret söylemlerine yaşanan insan hakları ihlallerine bir son verebilmek adına bireysel olarak da gündelik hayatımız içinde çevremize bir şeyleri anlatmaya başlayarak çok şey yapabiliriz ve çok şeyi değiştirebiliriz diye düşünüyorum.
Sence homofobi ve transfobi karşıtı hareketin gündeminde, lezbiyen ve biseksüel kadınlara özgü hangi sorunlar daha çok gündeme getirilmeli, bu sorunların çözümü için yapılabileceğini düşündüğün şeyler var mı?
Bence lezbiyen biseksüel kadınların konuşulması dile getirilmesi gereken çok önemli sorunları var aslında. Fakat toplum bizi, sorunlarımızı yok saydığı gibi biz de sorunlarımızı yok sayıyor, önemsemiyor ve bir kenara itiyoruz. Oysa konuşulması tartışılması gereken ciddi sorunlar var bence. Görünür olamamak, fiziksel görünüşümüz üzerinden maruz kaldığımız dışlayıcı söylemler, lezbiyen kelimesi ile toplumun aklında sadece erkeksiz kalmış kadınların acınası pornolarının akla geliyor olması, lezbiyen biseksüel kadınların özgürleşme mücadeleleri konuşulabilir tartışılabilir ve bir şeyler yapılabilir.
Aslında en önemli sorunumuzun kendi içimizdeki homofobinin transfobinin heteroseksüellerden daha fazla oluşu bence. Önce kendi homofobimizi transfobimizi aşmanın yolları üzerine de bir şeyler yapabileceğimize inanıyorum.
Feminist hareket içinde, lezbiyen ve biseksüel kadınların hangi sorunlarının tartışılabileceğini düşünüyorsun? Bu anlamda sence EB kadınların sorunları hangi hareketin içinde kendine daha çok yer bulabilir veya arada bir fark görmüyor musun?
Feminist hareket içerisinde, var olan heteroseksist anlayışa karşı lezbiyen ve biseksüel kadınların maruz kaldıkları her türlü şiddetin nefret dolu söylemlerin tartışılabileceğini düşünüyorum. Ama ben lezbiyen feminist bir topluluğun ya da kuir feminist bir topluluğun olması gerektiğine inanıyorum. Yani lezbiyen biseksüel kadınlar olarak sorunlarımızı sadece LGBT hareketi içinde ya da sadece feminist hareket içinde tartışarak çözümlemeye çalışmaktan ziyade lezbiyen feminist veya kuir feministlerden oluşan yeni bir oluşuma ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Burada özellikle kuiri vurguluyorum çünkü bugün ne yazık ki halen hem LGBT, hem de feminist hareket içerisinde halen transfobi çok fazla ve var olan transfobiyi aşmamıza kuir politika ile feminist politikanın bir araya gelerek oluşturacağı bir oluşumla çözüm getirebilir ve aşabiliriz diye düşünüyorum. Zira lezbiyen ve biseksüel kadınların özgürleşmesi için trans kadınların da kuirlerin de özgürleşmesi gerektiğine inanıyorum.
LB kadınların daha “görünmez” olduğundan bahsediliyor, sen bu görünmezliği nasıl tanımlıyorsun? Sana göre görünür ya da görünmez olmak nasıl bir şey? Ve buna göre, görünür olmak istiyor musun? Ya da neyin (hangi konunun / meselenin / sorunun / iyi tarafın) görünür olmasını istiyorsun? Kendini hangi alanlarda görünür, hangi alanlarda görünmez hissediyorsun? Sence bunun koşullarını kimler ve neler belirliyor? Örgütlü olmanın bu konuda bir faydası olacağını düşünüyor musun?
Görünürlük görünmezlik sorunu özellikle lezbiyen biseksüel kadınlar açısından çok daha önemli bir sorun. Çünkü zaten kadının varlığının bile yok sayıldığı eril bir zihniyetin varlığını sürdürdüğü her alanda kadın cinselliği ve dahası iki kadının yaşadığı duygusal ve cinsel birliktelikler de ne yazık ki görünmez oluyor. ”Erkek güçlüdür ve kadın eninde sonunda bir erkeğin malı olmalıdır” anlayışı var çoğu insanda maalesef! Ve bu yüzden iki kadının yaşadığı birlikteliklerin de hiçbir önemi yoktur erkeğin gözünde. Her ne kadar günümüzde bu algı yavaş yavaş değişmeye başlamış olsa da her geçen gün daha da muhafazakârlaşma yolunda emin adımlarla ilerleyen muhafazakâr, ırkçı, militarist zihniyet karşısında bu algıyı ayakta tutmak ve olumlu anlamda değişmesini sağlayabilmek de oldukça zor görünüyor. İşte bu yüzden mümkün olan her alanda görünür olabilmenin daha doğrusu görünür olabilmek içinde bunun altyapısını hazırlamanın bizim elimizde olabileceğini ve bunun için daha çok mücadele etmemiz gerektiğine inanıyorum.
Son olarak eklemek istediğin bir şeyler var mı?
Hayat hepimiz için farklı farklı zorluklarla farklı mücadele alanlarıyla dolu ve kimse için kolay değil. Ama bütün bu zorluklar da hepimiz farklılıklarımızı bir üstünlük haline getirip birbirimize hayatı dar etmeye başladığımızda ortaya çıkıyor. Örneğin dış mekânlar, mimari yapılar, hem kadınlar, hem engelliler için, hem çocuklar için, hem hayvanlar için yaşanmaz olabiliyor. O dış mekânlar sadece ve sadece erkekler düşünülerek düzenlenmiş ve oluşturulmuş çünkü. Tamamen bir erkek kafasıyla oluşturulmuş çünkü. Sonra her mekân sadece ve sadece çiftler ve arkadaş grubu olanlar için planlanmış mesela. Yalnızlığın doya doya tadını çıkarmanız için hiçbir alan bırakılmamış size. Sonra her şey heteroseksüel bireyler düşünülerek hazırlanmış ve planlanmış. İki kadın olarak sevgilinizle var olamıyorsunuz dış dünyada dilediğinizce. Kısacası hayatın her alanında bir şekilde birileri hep dışarıda bırakılıyor aslında ve hiç kimse kendisi dışında var olma mücadelesi verenlerinde olduğunu düşünerek hareket etmiyor. İşte bu nedenle en acilinden öğrenmeliyiz farklılıklarımızla bir arada yaşamayı ve birbirimizi düşünerek birbirimizin hakları varoluşu içinde mücadele etmeyi. Tabi hayatta doğumumuzla birlikte bizim için oluşturulmuş o aptalca kalıplardan kurtulup kendimizi özgürleştirmeyi de öğrenmeliyiz. Hiçbir zaman bize çizilmiş sınırlar içerisinde kendimiz olamayız çünkü.
Etiketler: kadın