03/11/2017 | Yazar: Gözde Demirbilek

Heinrich Böll’ün küresel çapta demokrasi ve barış mücadelesindeki feminist ivmeyi sürdürmek gayesiyle düzenlediği konferans ilk gününü geride bıraktı.

‘Erkin pusuda beklediği bütün alanlarda dayanışmak zorundayız’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Heinrich Böll’ün küresel çapta demokrasi ve barış mücadelesindeki feminist ivmeyi sürdürmek gayesiyle düzenlediği konferans ilk gününü geride bıraktı.

Heinrich Böll Stiftung'in İstanbul’da küresel çapta demokrasi ve barış mücadelesindeki feminist ivmeyi sürdürmek amacıyla düzenlediği “Yeni Küresel Feminizmin Yükselişi ve İmkânları” konferansı ilk gününü geride bıraktı.

Konferansı Nira Yuval-Davis’in kesişimsellik kavramının pratikteki yerini odak alan açılış konuşması ile başladı.

Kesişimsellik pratikleşme sürecinde nasıl alan buldu?

Konferansın ilk oturumu olan “Keşisimsel Feminizmin İmkân ve Sorunları” panelinde, Sevgi Uçan Çubukçu moderatörlüğünde Alev Özkazanç Türkiye’de; Andrea Pető ise dünyada keşisimselliğin kadın hareketlerinde kendine nasıl yer bulduğunu paylaştı.

Alev Özkazanç konuşmasında arasına odaklanarak, bu kesişimselliğin nasıl umut verici bir şekilde feminizmin ve kadın hareketinin rolünü şekillendirdiğine odaklanmak gerektiğinin altını çizdi. 2013 Gezi Direnişi ve 2015 HDP sürecini ele alan Özkazanç, toplumsal hareketin feministleşmesi ve queerleşmesinde bu iki momentin önemine eğildi.

Andrea Pető, toplumsal cinsiyet kavramından yola çıkarak dünyada kesişimselliğin güç buluşunu temellendirdi. Pető, feministlerin tümüyle erke yönelik eleştirilerinin kesişisimsellikle bölünerek kadın hareketlerinin kendilerine yönelik yeni eleştiri pratikleri oluşturduğunun altını çizdi.

“Dayanışmak zorundayız”

Programın ikinci oturumu “Feminist Hareket içindeki Farklılıklar ve Yeni Oluşumlar” panelinde Carol Mann Avrupa’da; İnci Özkan Kerestecioğlu ise Türkiye’de kadın hareketlerinde farklılaşmalar ve ayrışmaları ele aldı. Kadın grevi hakkında konuşma yapması beklenen Tithi Bhattacharya ise Türkiye – Amerika arasında süregelen vize krizinden ötürü Türkiye’ye giriş yapamadığı belirtildi. Kendisinin sunum metni ayrıca okundu. Oturumun moderasyonu Nacide Berber tarafından yapıldı.

Carol Mann, Avrupa’da kadın hareketlerinde “baltalayıcı” ayrışmalar olduğunu ifade etti. “Beyaz feminist” kavramsallaşmasının yıpratıcı bir yerden kendine alan bulduğunu söyleyen Mann, feministlerin birbirilerine yönelik eleştiride acımasızlaştığını ve dönüşü olmayan dirsek teması kayıplarına da sebep olduklarını söyledi. Mann konuşmasını “Erkin pusuda beklediği bütün ilkelerde bunun ötesine geçmek için dayanışmak zorundayız” diyerek bitirdi.

İnci Özkan Kerestecioğlu ise feminizmin canlı ve nokta koymanın imkânsız bir hareket olduğunu belirterek başladı konuşmasına. Ardından Türkiye’de feminizm ilk örgütlendiği zamandan beri, burada birinci dalgayı kastederek, bir “eşitlik” talebiyle yola koyulduğunun altını çizdi. Eşitliğin sonradan tanımlanıyor olmasının getirdiği soruların ayrışmaları yarattığını söyledi. Bu tartışmalarda erkeklerle eşit olmak ve feminizmi sahiplenen kadınların biricikliğine yönelik bir eşit olma talebi arasında gelen tartışmalar neticesinde feministlerin konumlandığını ifade etti.

“Bir kere sokağa çıktık geri dönmek bilmeyiz!”

Günün son oturumu olan “Dinci-Sağ Otoriter Popülizmlerin Yükselişi Karşısında Kadınlar ve Feminist Hareketler” panelinde Magdalena Staroszczyk kürtaj karşıtı sağ hareket tehditlerine karşı siyah protestoyu, Tuğçe Canbolat Türkiye’de OHAL koşullarında 8 Mart 2017’yi örgütlemeyi; Ella Lamakh ise Ukrayna’da otoriter rejimin yükselişiyle feminist hareketin nasıl etkilendiğini ele aldı. Oturumun moderasyonunu Gülay Toksöz yaptı.

Panelin ilk konuşmacısı Magdalena Staroszczyk, 2016 yılında Polonyo’da kürtaj olan kişiye 5 yıla kadar hapis cezası öngören yasa tasarısına karşı örülen “Siyah Protesto”yu videolarla anlattı. Staroszczyk, bu eylemin büyük zorluklarla ve polis baskısıyla yapıldığını belirtti.

Tuğçe Canbolat ise Feminist Gece Yürüyüşü’nün başından itibaren bir çerçeve örerek 2017’de yapılan 8 Mart yürüyüşünün örülme sürecini anlattı. Dünyada yeniden dinamik bulan kadın hareketlerinin bu yürüyüşün örülmesinde verdiği gücü videolarla çağrıya çıkarak gösterdiklerini ifade etti. Canbolat sunumunu “Bir kere sokağa çıktık, geri dönmek bilmeyiz!” diyerek bitirdi.

Panelin ve günün son konuşmacısı Ella Lamakh, Ukrayna’da yükselen otoriter rejiminin kadın hareketleri için oluşturduğu tehditlere eğildi. Sürecin etkinlikleri kötü etkilediğini belirten Lamakh, korku mekanizmasının kadınları ittiğini, rejim yanlısı sağ politik erkeklerin etkinlikleri ellerinde sopalarla bastığını ifade ettikten sonra, bunu konuşmak istediğinin altını çizerek “Bunu aşmayı ancak beraberce başarabiliriz” dedi.

Yarın Nippon Otel'de devam edecek konferansın programı şöyle:

4 Kasım Cumartesi

10.00-12.00    Dördüncü Panel: Yerel ve Küresel Olarak Örgütlenmek ve Direnmek 1

                       Rima Athar: Müslüman Dünyada LGBTİ Hakları için Örgütlenmek ve Direnmek

                       Aylime Aslı Demir: Türkiye’de Sağ Popülizmin Yükselişi ve LGBTİ Hareketi

                       Emily Morgan Waszak: İrlanda’da Kürtaj-Karşıtı Yasaya Karşı Kadın Protestosu

                       Moderatör: Esen Özdemir

12.00-13.00    Öğle Yemeği

13.00- 15.00   Beşinci Panel: Yerel ve Küresel Olarak Örgütlenmek ve Direnmek 2

                       Virginia Vargas: Küresel Adalet, Demokrasi ve Latin Amerika’da Kadın Hareketi

                       Feride Eralp: Türkiye ve Dünyada Kadınların Barış Hareketi

                       Sanem Öztürk: Küresel Mülteci Krizi Karşısında Feminizm ve Dayanışma

                       Moderatör: Yasemin Akis Kalaylıoğlu

15.00-15.30    Çay-Kahve Arası

15.30-17.00    Forum ve Kapanış Değerlendirmesi

                       Fatmagül Berktay 

Nippon Otel adres: Kocatepe Mahallesi, Topçu Cd No:6, Beyoğlu / İstanbul

İlgili haber

Duvarları yıkmak, köprüleri kurmak: “Yeni Küresel Feminizmin Yükselişi ve İmkânları”


Etiketler: kadın
2024