11/05/2011 | Yazar: Kaos GL

3H (Hukuk-Hoşgörü-Hürriyet) Hareketi’nin organize ettiği “İçimizde Düşman Yok” Kampanyası’nın ikinci konferansı 7 Mayıs cumartesi günü

‘Eşcinsel, Başörtülü ve Kürt Hakim Yan Yana Geldiğinde Demokrasi Gelecek’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
3H (Hukuk-Hoşgörü-Hürriyet) Hareketi’nin organize ettiği “İçimizde Düşman Yok” Kampanyası’nın ikinci konferansı 7 Mayıs cumartesi günü Maltepe İçkale Hotel’de yapıldı. LGBTT’lerin Toplumsal Dışlanmışlıkları Oturumu’na Kaos GL Ankara Muhabir Ağı’ndan Bulut Öncü katıldı.

“İçimizde Düşman Yok” sloganıyla yola çıkan 3H Hareketi, kampanya kapsamında ikinci konferansını Ankara’da gerçekleştirdi. Çok sayıda kişinin katıldığı konferansta, Türkiye’nin güncel sorunları tartışıldı.

“Avrupa’nın İçindeki Düşmanı Öldürmesi İçin, Türkiye’nin AB Üyeliği Önemli”
Konferansın ilk oturumu Hacettepe Üniversitesi’nden Murat Erdoğan’ın “Yabancılık, Ötekilik ve Avrupa” konulu sunumu ile başladı. Ayrımcılığın sadece Türklere değil, ulus devlet anlayışı hakim olan her türlü toplumun hastalığı olduğunu belirten Erdoğan, “Avrupa, müslüman toplumu entegrasyon konusunda sıkıntılı görüyor ve hıristiyan göçmenleri tercih ediyor. Bu politika ayrımcılığı tetikliyor. Ama mağdur müslüman sınıfın da, yaşadığı sıkıntıları aşması için kendisinden farklı olana hoşgörü ile yaklaşması gerekir. Müslüman toplum, özgürlükten yana tavır almadıkça, radikalleştikçe, Avrupa’da islamafobi gittikçe sorunlu bir hal alıyor” dedi. 

Fransa’daki burka yasağının, Almanya’daki islam karşıtı kitapların best-seller olmasının bu radikallikten beslendiğini söyleyen Erdoğan, “Avrupa Birliği’nde görülen bu ayrımcılık, ırkçılığa doğru yol alabilir. Avrupa’nın içindeki düşmanı öldürmesi için Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği çok önemli” dedi.

“Karşı Çıktığımızı Benimsememiz İsteniyor”
İlk oturumun ikinci bölümünde Toplum Gönüllüleri Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Kaos GL Ankara Muhabiri Bulut Öncü, LGBTT’lerin Toplumsal Dışlanmışlıkları hakkında konuştu. Toplumsal cinsiyetin hem dini, hem kültürel, hem de sosyal öğelerden beslenerek yerini sağlamlaştırdığını söyleyen Öncü, “Türkiye heteroseksizmin en yoğun yaşandığı ülkelerden bir tanesi. Askerliğe alım koşulları buna bir örnek. TSK, dünyadaki  en büyük porno içeriğe sahip kurum” dedi. LGBTT bireylerin örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanmasına da değinen Öncü, “Eşcinsellerin örgütlenmelerinin önünde ciddi engeller var. Dernek tüzüklerinin toplumsal ahlaka uygun olması gerekiyor. Karşı çıktığımız şeyi benimsememiz isteniyor” dedi.

“Eşcinsel, Başörtülü ve Kürt Hakim Yan Yana Geldiğinde Demokrasi Gelecek”
LGBTT bireylerin iki yüzyılda adalet uğruna büyük bir mücadele verdiğini belirten Öncü, “Bu mücadeleyi tek başımıza yapmıyoruz. Özgürlüğe, hoşgörülülüğe ve çeşitliliğe saygı gösteren bir toplumdan kazançlı çıkacak olanlar sadece LGBTT bireyler değil. Sonuçta cinsel çeşitlilik ve gökkuşağı herkes için. Bu nedenle eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecektir diyoruz. Bir gün mahkemede bir eşcinsel, bir başörtülü bir de Kürt hakim yan yana oturup karar verdikleri gün bu ülkeye demokrasi gelecek” dedi.

“Her Halk Kendi Dili İle Yaşar”
Konferansın Kürt meselesi başlıklı ikinci oturumuna HAK-PAR Yöneticisi Bayram Bozyel ve Taraf Gazetesi yazarı Orhan Miroğlu katıldı.

Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından Kürt sorununda izlenen eski otoriter politikaların kullanılması imkansızlaştığını belirten Bozyel, “Ama ne yazıkki Türkiye’de bu politikaları kullanma niyetinde olan bir devlet var” dedi. Anadilde eğitim ile ilgili görüşlerini de açıklayan Bozyel, “ Türkiye’de hala Kürt ismi ile bir parti kuramazsınız. Hala “Kürdistan Özgürlük Partisi” kurulamaz. Bu yasağın modern demokrasilerde yeri yok. Her halk kendi dili ile yaşar. Bir toplumdan dilini alırsanız, onun varlık nedenini elinden almış olursunuz” dedi.

“Süreçte PKK’yi Dışlayamazsınız”
Son dönemde yaşanan olaylar sebebiyle Kürtlerde siyasilere duyulan güvenin azaldığını belirten Taraf Gazetesi yazarı Orhan Miroğlu, “Bu, silah bıraktırmayı da geciktirir. Asker-sivil bürokrasinin zayıfladığı ve sivil siyasetin ilerlediği bir döneme girerken, AK Parti’nin güven vermemesi talihsizce” dedi. Yeni anayasa tartışmaları hakkında gelen soruları da cevaplayan Miroğlu, “Türkiye yeni anayasasını Kürt meselesini çözmeden yapamayacak. Bu süreçte PKK’yi dışlayamazsınız” dedi.

“Kürdistan’daki Kaos Ermenilere Vahşeti Getirdi”
Son oturumda ise Baskın Oran ve Sevan Nişanyan, Ermeni meselesi hakkında konuştu. 1839’dan 1915’e kadar olan süreçte Ermeni Meselesi hakkında bilgi veren Oran, Osmanlı’dan sonra Ermenilerin “İstanbul Ermenileri” ve “Doğu Anadolu Ermenileri” olarak incelenebileceğini belirtti: “İstanbul Ermenileri aristokrat-burjuva sınıfı olarak Osmanlı’ya tam entegre idi. Doğu Anadolu Ermenileri ise dağlı bir arka plana sahip ve Kürt beylerine bağlı bir yaşam sürüyordu. Ama her iki Ermeni sınıf da Millet-i Mahkumiye diyebileceğimiz ikinci sınıf bir vatandaşlık muamelesi görüyordu. Ermeni meselesi, merkantilizm ve sanayi devrimi ile başlar. Ekonomik alt yapı değişince, bu hukuki ve siyasi üst yapıya da yansır. Tanzimat Fermanı ile Millet-i Hakime ve Millet-i Mahkumiye eşit kılınmıştır. Sonrasında Kürt beylerinin Osmanlı’ya yenilmesi ve Kürdistan’daki kaos, Ermenilere vahşeti getirmiştir. Benzer süreci Çerkezler de yaşamıştır”

“Tarihçilerle Değil, Romancılarla Halledilmeli”
Türkiye Cumhuriyeti’nin büyük ölçüde Ermeni soykırımı üzerine kurulduğunu belirten Sevan Nişanyan, “Soykırımı Osmanlı yaptı, yeni cumhuriyet ile alakası yok yaklaşımı palavra. Unutulmasın, 1914 yılında 14 milyon nüfuslu ülkenin dörtte biri yok edildi veya sürüldü. Bunlar Rumlar ve Ermenilerdi. Servetin de en az dörtte biri yağmalandı ve el değiştirdi. Türkiye Cumhuriyeti işte böyle bir sermaye talanı ve deformasyonu üzerine kurulmuştur” dedi. Soykırımın tanınması gerektiğini belirten Nişanyan, “Tarihçilerle değil, romancılarla halledilmeli. Meselenin kavranması için duyguların devreye girmesi lazım” dedi.

Dilek ve temennilerin ardından konferans sona erdi.
 

Etiketler: insan hakları
İstihdam