02/05/2007 | Yazar: Kaos GL

'Tak Tak Takıntı' adlı oyunuyla ‘Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Erkek Oyuncusu’ dalında Afife Tiyatro Ödülü alan Ali Poyrazoğlu, insanların takıntılarını anlatıyor. Akşam gazetesinden Özlem Uçar, oyunda kadın rolüne bürünen Poyrazoğlu’yla konuştu.

‘Fıstık gibi de bir kadın oldum’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

'Tak Tak Takıntı' adlı oyunuyla ‘Yardımcı Rolde Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Erkek Oyuncusu’ dalında Afife Tiyatro Ödülü alan Ali Poyrazoğlu, insanların takıntılarını anlatıyor. Akşam gazetesinden Özlem Uçar, oyunda kadın rolüne bürünen Poyrazoğlu’yla konuştu.

KAOS GL

Özlem Uçar

Kendini tekrarlamayan, sürekli yeni arayışlar içinde olan, sanat aşkıyla hayatını tiyatroya adayan ve açık sözlülüğüyle her zaman gönüllerimizde taht kuran bir isim Ali Poyrazoğlu. Onun aldığı ödülleri, filmleri, tiyatro oyunlarını tek tek yazmaya gerek yok, çünkü hepimiz onun başarılarını yakından takip ediyoruz. Yeni oyunu 'Tak Tak Takıntı' ile yeniden tiyatroseverlerin karşısına çıkan Poyrazoğlu, oyundaki gibi kendisinin de bir sürü takıntıları olduğunu söylüyor ve konu takıntılardan açılınca hararetli ve cesur sözlerin ortaya döküldüğü bir röportaj yapıyoruz Ali Poyrazoğlu'yla.

Yeni oyununuzdan biraz bahseder misiniz?

Tiyatromun 35. yılını kutlamak için hem biz oyuncuların hem de seyircilerin birlikte eğleneceği bir oyun yapmak istedim. Doktorların dediğine göre insanların yüzde 97'si takıntılarla yaşıyor. Ve insanlar takıntılarını yenmeye çalıştıkça farklı kılıklara bürünüp yaşamın içinde yer alıyor. Bunlar beynin davetsiz misafirleri. Bu oyun iki yıldır Fransa'da oynanıyor. İzlediğim zaman işte bu istediğime yakın bir oyun dedim ve oyunu Türk toplumuna adapte ettim. Benim de bir sürü takıntım var en büyük takıntım da; her seferinde düşünce ve görsel olarak seyirciyle yeni bir biçimde buluşmak. Yeni bir enerjiyle seyirciyle buluşup onları heyecanlandırmak Bu yüzden hem kendimle yarıştım ve hep de farklı karakterler yarattım. Her rolü oynadım ama bir kadını hiç oynamamıştım. Kadın için yazılmış bir oyunu oynamak beni çok heyecanlandırdı. Fıstık gibi de bir kadın oldum. Ve bu rolü hiçbir kadın oyuncuya yedirmem, ben oynamalıyım dedim kendi kendime.

Bir kadını canlandırmak zor olmadı mı?

Kadınlık pahalı bir işmiş. Elbiseler, ayakkabılar özel olarak yapıldı. Her seferinde başka bir makyöz gelip makyajımı yaptı hiçbirini beğenmeyince Şebnem Özinal yaptı makyajımı ve sonuçtan çok memnunum. Hazırlanmam tam iki buçuk saatimi alıyor. Ama fıstık gibi bir kadın olup çıkıyorum. Şunu öğrendim ki kadınlar sadece kendilerini erkeklere beğendirmek için süslenmezler hem kendilerine hem de hemcinslerine beğendirmek için süslenirler.

*Takıntılı Bir Toplumuz

Sizin takıntılarınız neler?

Oyunumdaki bütün takıntılar mevcut. Bireylerin takıntıları toplumun takıntıları haline geliyor. Türk toplumunun bilinçaltına baktığınız zaman takıntılı bir toplumla karşı karşıya kalıyoruz. Türkiye'de başkalarının hayatlarına müdahale etme takıntısı mevcut. İnsanların düşünme, yaratma, davranış ve yaşama özgürlüğü Türkiye'de sürekli olarak saldırıya uğruyor. Zaman zaman benim de sevgililerimin, öğrencilerimin yaşamlarına gereksiz bir şekilde karıştığım olmuştur. Bunun farkına vardığımda hemen geri çekilirim.

Türk toplumu demişken, Türkiye'nin en büyük sorunları neler sizce?

İlkokuldan itibaren 'dandik' bir eğitim sistemi mevcut. Aklı başında, yaratıcı bireylerin çıkmasını engelliyor. Türkiye'yi geriye değil ileriye taşıyacak bir eğitim sisteminin olması gerekiyor. Ama politik kaygılarla günümüz Türkiye'sine, vatandaşımıza yakışacak değişimi sunmuyorlar. Üstelik özgürlüğü engellenerek içine çiviler çakılıyor o okullarda. Sonra da içine çakılmış çivileri sökmeye çalışarak zamanını geçiriyor. Ayrıca Türkiye travesti bir ülke. Bakıyorsun kadın kılığında her şeyiyle kadın görünüyor ama soyduğun zaman bakıyorsun erkek. Canım kentleri bu hale kimler getirdi. Her şey 'mış' gibi maalesef.

Oyunlarınız veya canlandırdığınız karakterlerle tepki çektiniz mi?

Sanatçı olduğum için, karşı gerçeğin peşinde olmak, o karşı sistemden düzene bakmak zorundayım. Tabii sisteme eleştiri getirirken tepki çektim ama halktan değil otoriteden.

Bir dönem mankenler de tiyatro yaptılar. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir ara tiyatroda yer aldılar ama onların bir işe yaramadığı ortaya çıktı. Beceremeyeceksen boyundan büyük işlere kalkışmayacaksın. Ayrıca oyunculuk eğitimi alan yüzlerce genç kardeşimiz var, onlara haksızlık ediliyor. Bir insan şarkı söylemek istiyorsa kimse ona şarkı söyleme diyemez. Ben yeteneği olan herkesin içindeki sanat aşkını ortaya çıkarmasından yanayım. Bu işler profesyonel mesleklerdir. Eğitim almak, ustaların yanında yetiştikten sonra cüret göstermek gerekir. Cahil cesaretiyle bu işe girenler yok olup gittiler.

Son dönemde birçok tiyatro oyuncusu tiyatrodan para kazanamadıkları için dizilerde oynadıklarını söylüyor.

35 yaşına kadar yırtık pantolon pençeli ayakkabıyla dolaştım. Bu insanın içindeki ateşle ilgilidir. Beş kuruş para kazanmadan roman, öykü yazan arkadaşlara ne diyeceğiz o zaman Ne güzel bir dizide iş bulmuşun, paranı da kazanıyorsun dürüst olsunlar biraz. Aslında ben çok iyi oyuncuyum ama mecburiyetten dizilerde oynuyorum kılıfının arkasına da gizlenmesinler.

Bunca yıldır isminizi hep zirvede tutmak için kendinizden nasıl fedakarlıklar yaptınız?

Hiçbir zaman star olmak istemedim tek amacım iyi bir oyuncu olmaktı. Oyuncukta farklı bakışım vardı, bir sürü hocayla çalıştım yurtdışında eğitim aldım. Hep işime taç giydirmek istedim. Mesleğinde taç giydirmek isteyen adamı mesleği de sürekli olarak yukarı taşır. Sürekli okumak ve kendimi yenilemek zorundayım. Her zaman özel hayatıma dikkat ettim, alkolü sevdiğim halde alkol alamıyorum, sağlığıma her zaman dikkat ederek yaşamak zorundayım. Galiba beni uzun süredir taşıyan en önemli şey bunları eğlenerek yapmamdan kaynaklanıyor.

Kaynak: Akşam, 24 Nisan 2007


Etiketler: kültür sanat
İstihdam