29/01/2015 | Yazar: Kaos GL

Kaos Kültür Merkezi’nin yeni dönem etkinliklerinden ‘Sanat ve Heteroseksizm’ temalı söyleşi dizilerinin üçüncüsü dün Redaksiyon Dergi Atölyesi’nde yapıldı.

‘Heteroseksist sanat anlayışı LGBT’leri görünmez kılıyor’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos Kültür Merkezi'nin yeni dönem etkinliklerinden “Sanat ve Heteroseksizm” temalı söyleşi dizilerinin üçüncüsü dün Redaksiyon Dergi Atölyesi’nde yapıldı.
 
Ressam İdris Sayıntopçu ile gerçekleştirilen söyleşide resim sanatında LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, trans) görünürlüğü konuşuldu.
 
İdris Sayıntopçu, etkinlikte resim ve sanat tarihine yönelik yaptığı araştırmalar üzerinden, toplumların sosyokültürel ve siyasi yapılarını, sanat anlayışlarını aktararak; bunun resim sanatına, resimde LGBT’lerin işlenmesine nasıl yansıdığını ulaşılabilen kaynaklar üzerinden yorumlayarak anlattı.
 
Sayıntopçu araştırmalarını aktarırken bu konudaki araştırmaların ve kaynakların yetersizliğine, pek çok tarihsel kaydın ayrımcı tutumlar nedeniyle yok edildiğine dikkat çekti.
 
“Ortaçağ Avrupasında sodomi mahkemelerinin kayıtları sanıkla birlikte yok edilmekteydi. Bunun dışında herhangi bir sebepten dolayı ölen ya da öldürülen LGBT’lerin kayıtları da kişinin yakınları tarafından yok edilmekteydi. Afrika’da eşcinsellik olağan ve evlilikler mümkünken istilacı batılı güçlerin bölgeye girişiyle eşcinsellere yönelik cezalar uygulandı. Bu şiddetin resmedildiği tablolara ulaşılmaktadır. Yakın tarihimizde Hitler’in LGBT’lere yaptığı katliam kayıtlarını ve resme yansımalarını görmekteyiz.”
 
Sayıntopçu, tarih içinde farklılaşan toplumsal cinsiyet rollerine, toplumlar ve üzerindeki güçlerin cinsellikle kurduğu ilişkiye, yasak, suç, günah sarmalının, sanatta engelleyici etkileri olsa da, eşcinselliğin tarihten beri hep var olduğuna vurgu yaparak günümüze kadar ulaşabilmiş tabloları örnek gösterdi.
 
“Kadın kimliği, hem dâhil oldukları toplumlardaki toplumsal cinsiyetleri, hem de kendi cinsellikleri sebebiyle daha fazla görmezden gelinmiş, yok sayılmıştır. Ancak bu şartlar altında dahi farklı cinsel pratikler yaşanmıyor, kimlikler de var olmuyor değildi. Örneğin Antik Yunan’da hem kadın, hem erkek eşcinselliği o kadar açıktır ki onlardan sonra gelen aşırı ‘iffetli’ uygarlıklar bu gelenekleri tamamen örtbas etmeyi başaramadılar.”
 
“Kenya’nın Mombasa kentindeki zengin Müslüman kadınlar arasında; devrim öncesi Çin’deki vejetaryen rahibe topluluklarında; Gana, Lesotho ve başka Afrika ülkelerindeki kadınlar arası evlilik geleneklerinde; Avustralya’daki Aborjin  topluluklarda kuzenler arası ilişkilerde lezbiyen geleneklere, tablolarda; Osmanlı’da ise eşcinsel ilişkilerin yaygınlığına resim sanatının yasak olduğu yıllarda minyatürlerde rastlanmaktadır.”
 
“Courbet’nin Le sommeil’ini bu bağlamda değerlendirecek olursak, resim, yapıldığı dönemde toplumda hâkim olan lezbiyen ilişki karşıtlığını ve tabularını az da olsa ortadan kaldırmıştır. Bu resim bir karşı duruş, kurulu düzen rahatsızlığıdır. ’Kadın’ bu tabloda bir erkeğin takısı, yanında taşıdığı bir eşyası, ev işi yapan bir hizmetçi olmaktan çıkıp tüm ağırlığıyla resmin merkezinde bizi umursamadan kendi hükümranlığını yaşamaktadır. Modern anlamda kadın ve kadın eşcinselliğinin bu derece gerçek ve apaçık sunulduğu ilk resimdir.”
 
“Botticelli’nin ‘Venüs’ü, Picasso’nun ‘Avignonlu kızlar’ı, Courbet’nin ‘Le Sommeil’i bu resimlerden yalnızca birkaçıdır” diyen Sayıntopçu, günümüz ressamlarından ve tablolarından örnek verirken, resim alanında da, güzel sanatlar alanında da LGBT’ler konusundaki yargılarla karşılaşıldığına, resim bölümlerindeki toplumsal cinsiyet tartışmalarının yetersizliğine, heteroseksist sanat anlayışından kaynaklı LGBT görünürlüğünü sağlayacak resim çalışmalarının ve ressamların azlığına dikkat çekti. 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam