15/07/2013 | Yazar: Kaos GL

Askerliğe çağrılan Resul G. Duygu ve düşüncelerini kaosgl.org okurlarıyla paylaştı: ‘Hayatımın hiçbir alanında beni dinlememiş olan devlet, sevgim - aşkım - cinsiyetim konusunda fikir alarak benim hayatıma müdahale edebilmek için ilk defa ben dinlemeye çağırıyor’

‘Heteroseksüel Er’ini Koruyamayan Ordu, Eşcinsel Askerini mi Koruyacak!’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Askerliğe çağrılan Resul G. Duygu ve düşüncelerini kaosgl.org okurlarıyla paylaştı: “Hayatımın hiçbir alanında beni dinlememiş olan devlet, sevgim - aşkım - cinsiyetim konusunda fikir alarak benim hayatıma müdahale edebilmek için ilk defa ben dinlemeye çağırıyor”
 
Her Eşcinsel Asker Doğmaz!
Ataerkil ailenin yonttuğu, askeri-militarist düzenin törpülediği bu heteroseksist baskı rejiminde nefes alırken zorunlu askerlik göreviyle başbaşa kalan ve bu nedenle hayatının labirentlerine yeni bir çıkmaz eklemek zorunda bırakılan bir eşcinsel olarak yazıyorum size...
 
Yıllarca toplumun her kesimi tarafından ayrımcılığa uğramış, ötekileştirilmiş ben, anti-militarist olmak bir yana yıllarca öğrendiğim hayatta kalma becerimin Devlet Baba’nın Asker Ocağı’nda da işleyip işleyemeyeceğinden bihaber kaygılarımla sesleniyorum size, paylaşmakla çoğalan bir yardım talebiyle...
 
Her geçen saniye asker olarak doğmadığım ancak asker olarak ölebileceğim gerçeği ile yüzyüze kalıyorum. Yaşamayı ve yaşatmayı beceremeyen toplumumuzda çok tuhaf bir düzen, çok ilginç bir düzlem var hâlâ dayatılan askerlik hizmetiyle beslenen. Her Türk’ün asker doğduğu bilinçaltlarımıza kazınmışken, askerlik benim için 5 yaşında mahalledeki arkadaşlarımla oynadığım su savaşı oyununda üstlenebildiğim bir sıfattan ibaret olarak kalmıştı oysaki. Ama Devlet Baba, oğlunun heteroseksüel olmasını istemekle kalmayıp kendi için kan dökmeyi kutsallaştırırken asker ocaklarında patates dahi soysa eşcinsel dahi olsa erkeğini asker olarak görmek konusunda epeyi ısrarlı artık.
 
Devlet hayatımdan elini çek!
Devlet elini bedenimden çek diye bağıran kadınları şimdi çok daha iyi anlıyorum. Devlet hayatımdan elini çek! diye bağırıyorum ben de rüyalarımda günlerdir. Ataerkil tecavüzcü militarist baskı düzeni benim erkekliğimi sorgulamakla kalmayıp bir eşcinsel erkek olarak allta ya da üstte olduğuma dair derin kaygılar taşımakta oysa ki benim hiç problemim olmadı insanların hayatlarını nasıl yaşadığına ya da yataklarından nerede, ne yaptıklarına dair. Çünkü hayat bu, bir kere yaşayabildiğin ve özgürce nefes almaya devam ettiğin, her an kaderin sana yaşatacaklarını üstlenerek giriştiğin bir savaş aslında. Zaten kapitalist düzen hepimizi birer savaşçı ilan etmişken, elime silah alarak hangi kardeşimi neden öldüreceğimi sorgulamam bir yana, hangi kardeşimin silahından çıkacak kaza kurşunu ile öldürüleceğimi ya da benim vergimle devleti her yerde simgeleyen görevlilerin hangi kötü muamelesiyle karşı karşıya kalacağımı düşünerek mücadeleye devam ediyorum benden önce gelenlerin yaptığı gibi. Ne acı bir hayat oysaki...
 
Yıllarca taşı, toprağı için çalıştığın, vergi ödediğin, çatısı altında uyuduğun devletinin sana yaşattıklarını ve yaşatabileceklerini çaresizce anlatmak ve bunu her defasında anlatmak öylesine yorucu ki. Toplumda hâlâ parmakla gösterilen, espri konusu olan, her an tetikte acaba bugün ne olacak diye bekleyen bir bireyin tamamen ataerkil bir yapıya sahip olan TSK da nasıl var olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Herşey olduk, istedikleri gibi yaşamaya mecbur bırakıldık, kimse nasıl yaşamak istediğimizden çok hayatlarından ne kadar uzakta olabiliriz onunla ilgilendi. 
 
“Hayatımın hiçbir alanında beni dinlememiş olan devlet, sevgim - aşkım - cinsiyetim konusunda fikir alarak benim hayatıma müdahale edebilmek için ilk defa ben dinlemeye çağırıyor”
Eşcinsellik 1970lerden bu yana WHO tarafından psikoseksüel bozukluklar kategorisinde tanımlanmasa da yurdum tıp fakültelerinin çok bilgili uzmanlarından, aileden sorumlu ama sorunlu devlet bakanlarına kadar eşcinselliğin bir hastalık olduğunu hadsizce halka dikte edildi. Ve benim kardeşim beni anlamaz, dinlemez oldu. Düzen öyle bir düzendi ki, tecavüzcüleri yargılamadı ancak iki yetişkinin hemcinsler arası ilişkisini sorgulama hakkını kendinde buldu ve bunun adını genel ahlâk koydu.
Düşünsenize hayatımın hiçbir alanında beni dinlememiş olan devlet, sevgim - aşkım - cinsiyetim konusunda fikir alarak benim hayatıma müdahale edebilmek için ilk defa ben dinlemeye çağırıyor kendi ocağında haki yeşilleri içinde - oysa ki biz gökkuşağının tüm renklerine boyamıştık kendi hayatlarımızı çoktan. Hem anlattıklarımızın hiçbir önemi olmayacak, çünkü yatakta etken, penetrasyonda girişgen, pek aktif erkek eşcinsellerin kimliklerini görmezden gelen TSK, sadece toplumsal cinsiyet kalıplarını büyük bir cesaretle reddetmiş eşcinselleri ya da erkekten kadına trans bireyleri, heteroseksüel askerlerinin cinsel sağlıklarını tehdit olarak algılayıp askerliğe elverişsiz, pembe ve çürük olarak görüyor ve gösteriyor herkese. Beni de göstersin öyleyse - çünkü hiç saklanmadım, buradaydım ve hiçbir zaman da saklanmayacağım. Oysa ki Türk Psikiyatristler Birliği’nden tutun bilimin meşalesini yakmış Türk hekimleri tarafından eşcinselliğin hastalık olmadığı yıllardır ifade edilse de, başta devlet tarafından psikoseksüel bozukluğa sahip tüm cinsel sapkınlıklarla bir tutularak yargılanıyorum ve tüm bu süreç içerisinde kendimi ifade etmem gerekiyor. Askere gidersem ne olur diye düşündüğümde zaten ortaya çıkan tablo tüylerimi ürpertiyor.
 
Sokağa çıktığım her anda öldürülme tehlikem varken, yasalar önünde ne kadar eşit olduğum iddia edilse de teoriden pratiğe geçemeyen bir süreçte her türlü ayrımcılığı yaşıyorken askerlikte yaşananları okuduğumda çok daha fazla korkuyorum. Erkeklik kurulumunun militarizm ile ilişkili olduğu göz önünde bulundurulursa -askerlik, hem erkeğin erginlenme törenidir hem de cinsiyet rollerinin militarizasyonudur- savaşın da tıpkı tecavüz gibi eril iktidarın gücünü ispatladığı birer deneyim alanı olduğu ortada. Ve ben tüm bu süreç içerisinde askere giderek devletin üzerime yüklediği erkeklik pratiklerini tekrar etmekle kalmayıp, aynı zamanda fark edilmesi durumunda yıllardır yaşanan her türlü askeri baskıyı ve şiddeti yaşamak için ideal bir aday olacağım ve bu yüzden askere gitmek istemiyorum.
Nefret söyleminin ifade özgürlüğü olduğu ülkemizde halkın kendi insanına yaşattıklarını hatırladıkça asker ocağında nasıl nefes alacağımı bilemiyorum bile.
 
Eğer erkeklik böyle bir şeyse ben erkek olmak istemiyorum
TSK modern füzeler, tanklar yapmayı becerirken her ne hikmetse APB ve WHO’yu takip etmemekte militarist, erkekçil, fallus odaklı zihniyetini 21. yy’a taşımaya devam etmekte ve eşcinselliği bir psikoseksüel bozukluk olarak görmekte. Durmak yok, yola devam naraları atarken kendi evladını kendi eliyle biçimlendiren Devlet Baba yetmediği gibi beni yeterince erkek bulursa ve askere elverişli görürken toplumsal cinsiyet şablonlarını üzerime geçirirse ne yapacağımı bilmiyorum. Eğer erkeklik böyle bir şeyse ben erkek olmak istemiyorum. Arkadaş kurşunuyla öldürülen askerleri, dayağın - baskının - aşağılamanın norm olduğu askerlik ortamını, asker intiharlarını, DİSKO’da yaşananları düşündükçe bir eşcinsel olarak tüm bunları yaşamaya ne kadar yakın olduğunu düşünüyorum. Yaşadığım hiçbir şiddet vakasında yanımda olduğunu hissetmediğim destek ben askerdeyken, askerliğin yüce erkeklik kurumuna zeval getirirsem yanımda olur mu sorusunun cevabını sizler de benim kadar net biliyorsunuzdur sanırım.
 
Heteroseksüel askerini koruyamayan devlet, eşcinsel askerini pamuk yataklarında yatırır mı dersiniz?
Ne zaman anlayacaklar bilmiyorum ancak her Türk’ün asker doğmadığı gibi, her eşcinsel de asker doğmuyor. Sebep olarak karşımıza uyum sorunları yaşayacak olmamız belirtilse de, bu ülkede yaşamaya devam ettiğimiz sürece uyum yeteneği de kazanmış olmalıyız elbette. Asıl sorun bizi koruyacağından emin olamadığımız devlette! Heteroseksüel askerini koruyamayan devlet, eşcinsel askerini pamuk yataklarında yatırır mı dersiniz? Şimdilik bir hayal bu... Bir gün kamuflaj elbiseler, hâki yeşili, gökkuşağı renklerine dönüşürse - belki o gün devletin öderken başka seçenek bırakmadığı vatan borcunu ödemek belki herkes için mümkün olur. Yeni Anayasa’da cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim ayrımcılığı yapılamayacağına dair güvence altında olduğumuz an, belki bir gün hayat bizler için çok daha az korkutucu bir hâl alır... 

Etiketler: insan hakları, askerlik
nefret