20/09/2016 | Yazar: Kaos GL

SPoD ve Queer Documentaries, Kuir Belgesel Gösterimleri’nin ilkini SPoD Salon’da başlatıyor.

‘Kuir Belgesel Gösterimleri’ başlıyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

SPoD ve Queer Documentaries, Kuir Belgesel Gösterimleri’nin ilkini SPoD Salon’da başlatıyor.

Yönetmenler ve oyuncuların katılımı ile gerçekleşecek belgesel gösterimlerinde, queer öznelliklerin heteronormatif ağlar içinde toplumda karşılaştıkları durumlara, mücadelelere, stratejilere tanıklık edilecek, belgesellerin toplumsal hafızaya ve LGBTİ hareketine etkisi irdelenecek, Türkiye’de queer belgesel çekmenin olanakları tartışılacaktır.

Kuir Belgesel Gösterimleri’nin ilki Aykut Atasay’ın Yürüyoruz, Travestiler ve Beyaz Atlı Prens Boşuna Gelme! belgeselleri ile 22 Eylül’de saat 19.30’da SPoD Salon’da başlıyor.

Yürüyoruz (2006)

Belgesel, Bursa Gökkuşağı Derneği’nin yapacağı yürüyüş ve basın açıklamasının Bursaspor taraftarları ve kolluk güçleri tarafından engellenmesini konu alıyor. Her türlü ayrımcılığı, heteronormatifliği, transfobiyi tüm çıplaklığıyla sunan belgeselin sonunda LGBT’lerin özgürce yürüyüş yaptıklarını, Bursaspor taraftarlarını protesto etmek için gökyüzüne balonlar bıraktıklarını görüyoruz.

Travestiler (2007)

Aykut Atasay, Travestiler belgeselinde Travesti Terörü’nde gördüğümüz belgesel dilinin dışına çıkıyor ve yeni, Türkiye’de az rastlanan bir belgesel türü olan sahte belgesel (Mock-Documentary) ile izleyiciyi tanıştırıyor.  Ana akım belgesellerdeki buyurgan dil, Travesitler’de ironiye dönüşüyor. Güldürürken, ana akım medyadaki sunumların yüzeyselliğini anlamak izleyeni rahatsız ediyor ve düşünmeye itiyor.

Beyaz Atlı Prens Boşuna Gelme! (2009)

Belgeselin senaryosunu Serap Akçura, Aykut Atasay, İzlem Aybastı, Yeşim Başaran, Zeliş Deniz, Rüzgâr Gözlüm Gökçe, Evren Savcı ve Ceylan Begüm Yıldız birlikte yazmıştır. Beyaz Atlı Prens Boşuna Gelme dönemin belgesellerine göre az rastlanan lezbiyenler üzerine kurulmuş bir çalışmadır.

Kendi ifadeleriyle Aykut Atasay

“Güneş burcu İkizler, yükseleni Yay dünyaya gelmiş biri olarak hayatta beni canlı tutan motivasyonlar merak, araştırmak, paylaşmak ve bireysel/toplumsal değişime katkıda bulunmak. Bundan sebep ki üniversite yıllarımda Siyaset Bilimi, Sinema, Modern Türkiye Tarihi ve Kadın Çalışmaları üzerine eğitim gördüm ve birçok sosyal harekette aktif rol aldım. Özellikle, Türkiye'deki homofobi ve transfobiyi görünür kılmak adına video ve belgesel işleri ürettim. Eylemliliğin getirdiği dışadönüklük, isyan ve çaresizliğin tam sigortalarımı attırdığı sırada yoga ve meditasyonla karşılaştım. Kısa süre sonra, Cihangir Yoga'da iletişim kısmında çalışmaya başladım, aynı zamanda yoga hocalık eğitimlerine katılma fırsatı buldum. Dört yıldır kapalı gruplara yoga dersi veriyorum. Üç yıldır da, sertifikalı bir eğitmen olmak için baş koyduğum Marshall Rosenberg'in Şiddetsiz İletişim bilincini yaşamıma entegre etme ve çevremle paylaşma sürecini yaşıyorum, birebir ya da gruplara Şiddetsiz İletişim'i öğretiyorum. Şiddetsiz İletişim Topluluğu'nda gönüllü olarak çalışıyorum. Aynı zamanda, beyin bilimine büyük bir merakım var, bu yüzden de nöropsikiyatr Dan Siegel'in ''Kişilerarası Nörobiyoloji'' eğitimine devam ediyorum.

“Son beş yılım durmayı, dinlemeyi, şükretmeyi ve hayatta neleri kontrol edebileceğimi öğrenmekle geçiyor. Sosyal hareketlerdeki yıllarım dışarıyı, yoga, Budizm, meditasyon ve Şiddetsiz İletişim'le geçen yıllarım da kendimi tanıdığım yıllar oldu. Şimdi, bu deneyimleri birleştirme ve sunma, birlikte paylaşırken de öğrenme zamanı benim için. Hayalim ve uğraşım ise kimsenin kaybetmediği bir dünya deneyimleyebilmek.”


Etiketler: kültür sanat
İstihdam