09/12/2014 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL Derneği’nden Murat Köylü diğer sivil toplum temsilcileri ile birlikte AB Komisyoneri Johannes Hahn ile görüştü.

‘LGBT yurttaşlar Hükümet’in ayrımcılığı kurumsallaştırmasından endişeli’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos GL Derneği’nden Murat Köylü diğer sivil toplum temsilcileri ile birlikte AB Komisyoneri Johannes Hahn ile görüştü, LGBT yurttaşların Hükümet’in transfobik ve homofobik şiddet ve ayrımcılığı kurumsallaştırmasından duydukları endişeyi aktardı.
 
Avrupa Birliği Komisyonu’nun Federica Mogherini ile birlikte Türkiye’yi ziyaret eden iki başkan yardımcısından biri olan Johannes Hahn bugün Ankara’da sivil toplum temsilcileri ile görüştü.
 
Komisyon’un komşuluk ilişkilerinden ve genişlemeden sorumlu üyesi Hahn ve Kabine üyeleri ile yaklaşık iki saat süren toplantıda Kaos GL Derneği adına Murat Köylü şu görüşleri paylaştı:
 
“Pek çok toplumsal kesim Hükümet tarafından mağdur ediliyor”
 
“AB üyeliği için, yasal ve politik reformlar müktesebata uyum doğrultusunda tamamlansa da, söz konusu reformların olumlu ve bütüncül sonucunun, hem aday ülke hem AB yurttaşları nezdinde, referandumlarda onaylanması gerekmektedir. Yani üyelik süreci sosyal-kültürel etkileşimi ve değişimi de barındırır. Oysa Türkiye Hükümeti, toplumsal, kültürel ve etik reformun gerektirdiği noktalarda, sadece AB değil, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi kriterlerinden de giderek uzaklaşmaktadır. AKP Hükümeti’nin katılımcı, etik, çoğulcu, hesap verebilir ve insan haklarına dayalı bir siyasetin toplumsal ve kültürel boyuta da yansıyan reformlarını sahiplenmesi gerekirken, pek çok toplumsal kesim bunun tam tersi Hükümet politikalarınca mağdurlaştırılmaktadır. 
 
“İki temel işlevi doğrultusunda, reformların da yasama ve denetleme ayağını yürütmesi beklenen Meclis, uzunca zamandır bu iki işlevi demokratik kriterlere uygun şekilde yerine getirememektedir. Hükümet’in salt kendi önceliği doğrultusunda Meclis gündemine taşınan önemli konular, çoğunlukla torba kanunlar içinde, Meclis’teki diğer partilerin bilgisine ve görüşüne sunulmadan, yeterince tartışılmadan, oldubitti süreçlerle yasalaşmaktadır. Parlamenter demokrasinin meclis içi denetleme araçları kullanılamamaktadır. Muhalefetin soru ve araştırma önergelerinin neredeyse tamamını reddeden iktidar partisi, bir yandan parlamenter sistemin çalışmadığı görüşünden hareketle rejim değişikliğini savunmaktadır. Demokratik siyaset ve diyalog o kadar zafiyete uğratılmıştır ki, Türkiye yurttaşları uzun yıllardır iktidar partisi ile muhalefet partisi liderlerini bir arada bir açık oturumda ülke meselelerini tartışırken, özgür basının özgür sorularını yanıtlarken görmemiştir. 
 
“Hükümet nefret söylemi ve polis şiddetine başvuruyor”
 
“Politikalar düzeyinde Hükümet, demokrasi ve insan hakları kriterleri açısından tutarsız, klientalist, ayrımcı ideolojiye dayalı ve ülke insanlarının haklarını ve sorunlarını araçsallaştıran bir siyaseti tercih etmektedir. Kürt Sorunu’nun çözüm sürecinde ülke genelinde bir barış atmosferi tesis etmesi gerekirken, tercihi, tam tersine kutuplaşmayı artırmak, bunun için ayrımcı retoriğe ve apaçık nefret söylemlerine ve polis şiddetine başvurmak, farklı toplumsal kesimleri birbirine kışkırtmak ve bunun yarattığı ortam üzerinden siyasi çıkar elde etmek olmuştur.
 
“Özellikle yolsuzluk operasyonları sonrasında yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. Kamu olanakları iktidar partisi siyasetinin tekeline alınmıştır. Örnek olarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde dönemin AKP liderine ve diğer cumhurbaşkanlığı adaylarına ülkenin devlet televizyonu olan TRT’nin ne oranlarda zaman ayırdığını anımsamak yeter. 
 
“Bizzat cumhurbaşkanı ve başbakan -ki ikisi de erkektir- ağzından kadın-erkek eşitliğine karşı yapılan açıklamalar, yüzyıllar süren kadın eşitlik mücadelesinin evrensel kazanımlarının bu coğrafyada ne denli ciddi bir tehdit altında olduğunun en güncel kanıtıdır.
 
“LGBT yurttaşlar durumun daha da kötüleşmesinden endişeli”
 
“Böyle bir yasal, politik ve toplumsal ortamın yaratıldığı koşullarda LGBT haklarının korunması için sivil toplumun çabaları yetmemektedir. Nefret suçları düzenlemesinde dahi dışlanan, ayrımcılık ile mücadele kanununda da korunmayacağı beklenen, nefret saldırılarının, cinayetlerinin ve sistematik ayrımcılığın birincil mağduru durumundaki LGBT yurttaşlar, durumun daha da kötüleşmesinden, Hükümet’in homofobik ve transfobik ayrımcılığı ve şiddeti kurumsallaştırmasından derin endişe duymaktalar.
 
“Kendi Sayıştay’ına, yargısına, Meclis’ine ve yurttaşına dahi bütçe harcamaları ve yolsuzluklar hakkında hesap vermekten kaçınan Hükümet, bir yandan "kendisi için akredite" bir sivil toplum yaratmaktadır. Özellikle Türkiye kamu yönetiminin kullanımına sunulan AB fonlarının sivil topluma aktarılan kısımlarında yoğun ayrımcılık iddiaları vardır.
 
“Günün birinde, müktesebatın yasal ve politik unsurları başarılsa dahi, üyeliğin kilit noktası sosyal, kültürel ve etik dönüşümde gelinen noktanın kamuoyları tarafından değerlendirilmesi olacaktır. AB üyeliğine dair son sözü AB ve Türkiye yurttaşları söyleyecektir. Hükümet’in bu gerçekten de hareketle kamuoylarında değerlendirilen ve toplumsal hayata ve kültüre son derece olumsuz şekilde yansıyan söz konusu anti-demokratik, ayrımcı, cinsiyetçi, etik dışı ve hesap vermez tutumuna acilen son vermesi gerekmektedir.”  

Etiketler: insan hakları
İstihdam