22/03/2017 | Yazar: Umut Erdem

İlk ders zili Prof. Dr. Melek Göregenli ve Doç. Dr. Canani Kaygusuz’un ‘Olup Bitene ‘Şark Despotizmi’ İçinden Bakmak’ konulu dersiyle çaldı.

‘Olup bitene ‘Şark Despotizmi’ içinden bakmak’ Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği’nde ilk ders zili  Prof. Dr. Melek Göregenli ve Doç. Dr. Canani Kaygusuz’un “Olup Bitene ‘Şark Despotizmi’ İçinden Bakmak” konulu dersiyle çaldı.

Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) Dayanışma Akademisi, KHK ile ihraç edilen akademisyenlerle dayanışmak için başlattığı “Açık Dersler”in ilkini 5 Mart’ta Kadıköy’deki Divane Pub’da gerçekleştirdi.

KHK ile ihraç edilen Prof. Dr. Melek Göregenli ve Doç. Dr. Canani Kaygusuz’un “Olup Bitene ‘Şark Despotizmi’ içinden Bakmak” konulu yoklamasız dersinde Canani Kaygusuz, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları tarihsel arka planıyla anlatırken Melek Göregenli “çevre psikolojisi” perspektifinden yorumlarını sundu.

Yağmaya karşı Mezopotamya’nın kendisi yağmacı oldu”

Şark’ın tanımını yaparak derse başlayan Canani Kaygusuz, Orta asya ve Ön asya’nın devlet geleneğine bakmanın faydalı olacağını belirterek ilk devlet geleneğinin oluşturulup yerleşim yerlerinin kurulduğu bu bölgelerin yağmaya ve talana açık olduğunu, maruz kaldığı yağmacılığa karşı Mezopotamya’nın kendisinin yağmacı olduğunu belirtti. Şark despotizminin de kendini bu noktada var ettiğini, bu kavramı yağmalanmaktan yağmacılığa geçiş olarak tanımladığını belirtti.

Kaygusuz, Doğu ile Batı despotizmi arasındaki en önemli farkın keşif merakı olduğunu söylerken Batı’nın keşfettikçe fethettiğini, ticaretleştirip yeni koloniler ürettiğini belirtti. Doğu’nun ise “fethet- idare et” anlayışıyla bölgeyi ticaretleştiremediğinden devlet yönetimini alt etmeye dayalı bir yapısı olduğunu, devlet kurulana kadar pek çok ittifakın birarada olduğu, devlet inşa edildikten sonra ise ittifakın ortadan kaldırıldığını Kurtuluş Savaşı üzerinden örneklendirerek belirtti. Bir diğer farkın ise din üzerinden işlediğini sözlerine ekledi:

“Doğu ve Batı’da din-devlet ilişkileri de farklı. Doğu’da devlet dini kullanıyor; Batı’da ise dinin sözü geçiyor. Şark dini kullanıyor, burada din hegemonik değil. Şark dini kullanıp bir yönetim biçimi inşa ediyor.”

Dinin hayata etkisi artıkça otorite artıyor, homofobi artıyor, cinsiyetçilik artıyor”

Kendisi için Şark’ın karşılığının Doğu’dan daha kapsayıcı ve derin bir anlamı olduğunu belirten Melek Göregenli, modernitenin inşası ve ulus devlet anlayışıyla şark/garb-doğu/batı olarak ikililiğin oluştuğunu belirtti. Despotizmde, belirli bir toplum tasavvurunu inşa eden militarizmin ve dinin etkisi olduğunu sözlerine ekledi. Sekülerizmin etkisiyle toplumun üzerinde etkisi azalarak örgütlenen ve inşa edilen dinin, Batı’da kilisenin durumunun tam tersi bir şekilde Doğu’da hep iktidardan yana pozisyon aldığını, tartışılmaz bir metin olarak görülüp dine sığınma halinin de doğu toplumuna ait bir özellik olduğunu belirtti. Belirsiz bir ortamın olduğu ve bu belirsizliğe tahammülsüzlüğün hüküm sürdüğü bir yerin otorite ve muhafakarlığa açık bir alan olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:

Sol harekete daha sorgulayıcı olmadığım bir biçimde angajeyken, sol ideoloji üzerine yazılmış metinlere dini bir rehber gibi bakardım. 12 Eylül’den sonra sol harekette yaşanan dağılmayla kendi kendimize kalıverdik. Sonrasında dine benzer bu metinlerin, benim ideolojik ve politik bakışımda rehber olmadığını anladım. Dünyanın nasıl değişeceği konusunda eskisi kadar hazır reçetelerim yok artık.”

Hukuksuzluğun ve buna tepkimizin de şarki olduğunu sözlerine ekleyen Göregenli, ülkede olan “Bana olmaz” söyleminin de “şarkî” bir şey olduğunu belirtti. İhraç edilme kararının okuldaki soruşturma kurulunca verilmesi, ihraç edilme bilgisinin kendileri muhatap alınarak haber verilmemiş olması, Batı’nın hayata geçen yargılama sürecinin bile gerçekleşmemesinin “Şark Despotizmi” olduğunu söyledi. Türkiyeli toplumun anayasasını hiçbir zaman kendisinin yapmadığına dikkat çeken Göregenli, bu tepeden inme güce karşı Doğu’da örülen “dayanışma” ve “kolektivizmin” de batılı sözcükler olmasına rağmen şarki bir şekilde hayata geçtiğini ve son derece güçlendirici bir rolü olduğunu belirtti.

Bilimin de dinden farklı olarak dogmatikleştiğini belirten Barış Akademisyenleri’nden Esra Mungan; Doğu’da despotizme rağmen direnişin sürdüğünü, Batı’da bu şekilde bir manzarayla karşılaşılmadığını belirten bir yorumla derse katkı sundu.

Bir diğer Barış Akademisyeni Kıvanç Ersoy, hiçbir şeyin sorgulanabilir halde olmamasını Şark Despotizmi şeklinde açıklayarak derse katkı sundu. Kadim devlet olmasının, devletin hep değişiyor olmasının, iktidara hep yakın olmanın şarkî bir şey olduğunu söyleyerek kültürel, bağlamsal faktörler ışığında, yaşanan duruma Şark Despotizmi adı verildiğini belirtti. 


Etiketler: insan hakları, eğitim
nefret