04/07/2017 | Yazar: Kaos GL
15. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’ne dair izlenimlerini Alper Yalçın, 8. Trans Onur Yürüyüşü’ndeki notlarını ise Arda Özen KaosGL.Org’a anlattı.
.jpg)
15. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’ne dair izlenimlerini Alper Yalçın, 8. Trans Onur Yürüyüşü’ndeki notlarını ise Arda Özen KaosGL.Org’a anlattı.
Fotoğraf: Şener Yılmaz Aslan
Bu yıl 15.si düzenlenen İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü ve 8.si düzenlenen Trans Onur Yürüyüşü ilk defa bu sene engellenmiyor. Onur Yürüyüş’lerinin engellemesi 2015 yılında başladı. 2015’te 6.sı düzenlenen İstanbul Trans Onur Yürüyüşü, polisin engellemesine rağmen binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşmişti. Bu yürüyüşten bir hafta sonra düzenlenen 13. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü de polis saldırısı nedeniyle gerçekleşememişti. 2016 yılında ise polis 7. Trans Onur Yürüyüşü ve 14. İstanbul LGBİT+ Onur Yürüyüşü’nü engelledi.
Bu yıl da 15. LGBTİ+ Onur Yürüyüşü valilik tarafından yasaklandı. Yürüyüş’e polis ve milliyetçi-İslamcı grupların saldırdı. İstiklal Caddesi’ni kapatan polis üzerinde gökkuşağı sembolü taşıyan veya yürüyüşe katılacağını “düşündüğü” kişilerin caddeye girmesine izin vermedi.
8. Trans Onur Yürüyüşü için ise 2 Temmuz Pazar günü Pangaltı’da buluşuldu. İstanbul Valiliği eylemden bir gün önce, akşam saatlerinde yayınladığı bir açıklama ile Yürüyüş’ü yasakladı. Ayrıca polis hiçbir gerekçe göstermeden 7 kişiyi gözaltına aldı.
2015 yılından beri engellenmeye çalışılan LGBTİ+ ve Trans Onur Yürüyüşü’ne dair izlenimlerini Arda Özen ve Alper Yalçın KaosGL.Org’a anlattı.
8. Trans Onur Yürüyüşü'nde Alper Yalçın polisin kötü muamelesine maruz kaldığını, Arda Özen ise “alıktırma” testini nasıl geçemediğini paylaştı.
“Bekleme yapma”
15. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü için saat 17:00'da Taksim'de dolaşmaya başladım. Daha en başından itibaren ben de dâhil birçok kişi herhangi bir sokak kenarında on kişi şöyle bir durduğu anda İstiklal Caddesi'nden polis kalkanlarıyla itilerek kovulduk. Bu zaten bir başlı başına bir şiddetti.
Saat 18:00-18:15 sularında iki arkadaşımla birlikte çay içmek için İmam Adnan Sokak'tan Mis Sokağın sonundaki çaycıya geçmek istedik, 20-30 kişilik bir polis grubu "yasak, şu taraftan devam edin" dediler. Ben de geri mi dönelim yoksa polislerin gösterdiği yönden mi ilerlesek diye arkadaşlarıma dönüp "ne tarafa gidelim" diye sordum. Polisler “bekleme yapma” diye bağırmaya başladılar. Ben de sesimi duyurabilmek için "bir dakika zaten gideceğiz" diye bağırdım ve 4-5 polis beni tutup itmeye, tekmelemeye, yumruk sallamaya başladılar. Ağır bir darbe almadım ve kalabalık oldukları ve kimlerin vurduğunu göremediğim için kask numaralarını da alamadım. Zaten kimin vurduğunu görebilseydim ve kask numaralarını isteyecek olsaydım muhtemelen yine bir şiddetle karşılaşacaktım, çünkü sokakta başka kimse de yoktu. Benim şiddete uğradığımı gören biri de "benim evim o sokakta, evime gideceğim ama eşcinsel sandıkları için sokağa almıyorlar" dedi.
Çiçekli gömlek
Polis bize "alıktırma" ve "sabır" testi için o kadar hazırlık yapmıştı ama biz sınıfta değildik işte.
Trans Pride kapsamında, İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneğinin çağrısıyla Pangaltı'da buluştuk. Polis bizi Taksim'de beklerken, biz orantısız zekâ örneği göstererek Pangaltı'dan yürümeye karar vermiştik. Basın açıklamasını hiçbir engel, baskı olmadan okuduk. Aslında uzun süredir böyle bir eylemin özlemindeydik. Daha sonrasından sloganlarımızla "yürüyoruz" diyerek Taksim'e doğru coşkuyla yürüyüşe geçtik.
Polis için adeta okulu ekmiş vaziyetteydik. Onlar bize "alıktırma" ve "sabır" testi için o kadar hazırlık yapmışlardı ama biz sınıfta değildik işte. Biz ilerlerken polis bir şeylerin "normal" gitmediğini anlamış olacak ki toma kendini Harbiye'de gösterdi. Ama polisin bilmediği bir şey daha vardı. Bizi "yakaladığı" yer tam olarak Üftade Sokaktı. Yani Boysan'ın evinin sokağı.
Hepimiz Boysan'a doğru koşuyorduk. Tomanın sokağa girmesiyle, Boysan'a sığındık bir kısmımız.
Polisler de yapmak istedikleri "sabır" testinin heyecanıyla yedi arkadaşımızı gözaltına almıştı. Zaar bir de ne yapacaklarını kendileri de bilmiyormuş, sonradan arkadaşlarımızdan öğrendiğimize göre.
Neyse efenim çıkıp Taksim'e geçeyim dedim. E sonuçta geçen hafta geçemediğim teste, bu hafta hazırlanmış bir şekilde girecektim ve heyecanlıydım aslında.
LGBTİ+ Pride yürüyüşünde Hakan ile beraber katıldık biz bu teste. Hakan ile testten zar zor geçince, Murat ve Elif'ten kopya almıştık. Aldığım kopyaya göre bir mağazaya girip alışveriş yapmam gerekiyordu ve sonrasında poşetle dolaşmalıydım. Gerçekten geçen haftaki yürüyüşte Murat ve Elif'in elinde poşet, kol kola bütün testlerden “AA” ile geçiyorlardı.
Bu kopya ile bu sefer geçecektim ki elimde poşet direk daldım İstiklal'e.
İki tane polis "koruyordu" caddeyi. İçlerinden biri "hislerine" tam güvenemediğinden ötürü olacak ki yanındaki diğer polisi dürterek, "Bunu geçirecek miyiz?" dedi. Dürttüğü polis durdurdu beni. "Aşağıda eylem planlandığından arama yapıyoruz, LGBTİ üyelerine ve sempati duyanlara geçmek için izin vermeyeceğiz. Çantanıza bakalım." dedi. Çantamı biraz kurcaladı. Oradan bahane edecek bir şey bulamadı. Gerçi ben de içinde olanları görmesini beklemiyordum. Zaten çantamda bulunan belgelerdeki öznelerin haklarını hep görmezden gelmiyorlar mıydı?
Çantam da Trans Pride kapsamında açılmış olan "Beni Bırakma" adlı serginin anıları vardı. Çantam da aslında, hak ihlallerine uğrayan mahpus LGBTİ+'lar vardı. Maalesef sürekli yaptıkları gibi görmemişti bunları.
Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali kapsamında gerçekleşen aynı isimli serginin afişi
Çanta aşamasından geçmiştim. Güvendiğim poşete gelmişti sıra. Poşete de bakmak istemişti. Bakmakla kalmayıp boşaltmamı istemişti hatta. Poşetimde bulunan (artık ellerimde tabii) çiçekli gömleğimi beğenmemiş olacak ki, "Bu ne şimdi?" diye sordu. Bende, alışveriş yaptığımı ve gömlek aldığımı belirttim. Polis için tabi sıradan bir gömlek değildi o. "Hislerini" buna dayandırarak emin oldu artık ve " Yok yok ben sizin LGBTİ üyesi olduğunuzu düşünüyorum, geçemezsiniz" dedi. Ben de diretince: başka yerden geçmemi, bir şeye karışmamam gerektiğini öğütleyerek, geri çevirdi.
Velhasıl yine testten geçememiştim. Hâlbuki bir haftadır ben bunun için hazırlanmıştım ve çiçekli gömleğim "üyeliğimi" kesinleştiriyordu. Galiba yıllarca hazırlansam da onların istediği "makul mecraya" asla "erişemeyeceğim". Seneye polisle "poşetimde ne var?" oyununu tekrardan oynamamak dileğiyle...
Etiketler: insan hakları, kent hakkı