08/02/2025 | Yazar: Ayçe İdil Ağca

İki yıl önce, 6 Şubat depremleri Antakya’yı derinden sarstı. Yıkımın izleri, şehirdeki sokaklardan insanların kalplerine kadar işledi. Bugün, Ateş’in hikayesi, bu yaralı dokuda umudun ve direnişin izlerini taşıyor.

Lubunya Hikayeler: Depremin gölgesinde umudu yeniden inşa etmek Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Kazım Kızıl

“Deprem her şeyi değiştirse de ben Antakya’dan çıkamadım”

İç Anadolu’da doğup Antep’te büyüyen Ateş*; üniversite eğitimi için İstanbul’a gidiyor. O dönemin Antep için zor zamanlar olduğunu ve lubunyaların da Batı’ya kaydığını ifade ediyor. Ancak Ateş’in Anadolu’ya dönme idealizmi, onu İstanbul’dan sonra Mardin’e ve nihayet sivil toplumun kapılarını aralayarak Antakya’ya getiriyor.

Homofobi, transfobi, hayvan hakları eğitimleri veriyor ve böylece üretken bir sürece girdiğini ifade ediyor Ateş. Antakya’dan bahsederken farklı dini kesimlerden, ırklardan insanların olması ve bunun getirdiği sempatinin küçük şehirlerde nadir bulunduğunu ama Antakya’da olduğunu söylüyor. Doğası, denizi, kültürü çok güzel dedikten sonra duraklıyor; “Deprem her şeyi değiştirse de ben Antakya’dan çıkamadım” diyor.

“Konteynerler içine girince sadece yalnızlık hissettiren yerler. Psikolojik bütünlüğü korumak büyük bir sabır işi”

Depremden sadece iki gün önce Karadeniz’e gitmek üzere yola çıkan Ateş, o felaketin etkisini ilk anlarda yaşamazken, geri döndüğünde çok sevdiği Antakya’yı devasa bir şantiyeye dönüşmüş halde buluyor:

“Depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, Antakya hala eskisi gibi değil… Güvenli alanlar yok oldu; memur arkadaşlarımız tayinlerini istedi, o acı günlerde yaşamını yitiren binlerce insanın anısı ise her köşede yankılanıyor.”

Ancak sadece deprem değil devam eden asbest tehlikesine de değiniyor Ateş:

“İnternet kalitesinden tut her şey eksik, her şey sağlığa zararlı. Denetim yok, temel ihtiyaçlara ulaşmak sorun, konteyner kentler çöp gibi, kocaman bir boşluk. Birkaç tane iyi konteyner var iyi diye tanımlarken ne kastediyorum ben de bilmiyorum. Çünkü konteynerler içine girince sadece yalnızlık hissettiren yerler. Psikolojik bütünlüğü korumak büyük bir sabır işi.”

“Çoğu kurum devlet engelinden korkarak LGBTİ+ haklarına temas etmeden iş yapmaya çalışıyor”

Antakya’ya, güçlenmiş bir lubunya olarak geldiğini belirten Ateş, “Burada doğan, büyüyen lubunyaların dinamiği depremle birlikte bambaşka bir hal aldı” diyor.

Mardin’de yaşadığı dönemde tanıştığı insanların İstanbul’da veya başka ülkelerde olduğunu söyleyen Ateş:

“Herkes yavaş yavaş çekilmiş ve biz burada kalan 8-10 lubunya bir araya gelmeye çalışıyorduk. Ama sorunlar çıkmaya başladı. Bu yüzden “örgütlülük” adı altında olmayan güvenli alanlar oluşturmaya çalıştık, insanların dertlerine derman olduk; bireysel yerlerden, kimlik üzerinden değil de kimliği rahat ettirmek üzerine. Şiddete meyillilik çok yaygın. Kültürel olarak çoğu şeye uzaydan gelme gibi bakılıyor. Dinamikleri koruyarak sosyal alanlar yaratmaya çalıştık. Bu bölgede sivil toplum yapısı da çok değişti; sadece mülteciler için değil, LGBTİ+lar için de çalışmalar vardı. Ama artık insani yardım çok kötü yönetilerek LGBTİ+ hakları ikinci konuma geldi. Tabi bunda politik durumun da etkisi var. İnsani yardım alanındaki çoğu kurum devlet engelinden korkarak LGBTİ+ haklarına temas etmeden iş yapmaya çalışıyor.”

Tanımlarla arasının iyi olmadığını queer bir akışta olduğunu söyleyen Ateş, “Beyanlar ve rızalar çerçevesinde istediğim her şeyi yapma özgürlüğüne sahip olmak istiyorum. Anadolu’da olmaktan kaynaklı herhalde flörtüme nonbinaryim desem bir karşılığı olmayabilir. Bunun mücadelesini vermek de istemiyorum. Beslendiğim çok fazla yer var bunun yalnızlığını çekmiyorum. Bazen diğerlerine alan açmak için geri de çekiliyorum” diye ekliyor.

“En yakın arkadaşım lise sonda “Yıllığa yazarken dikkat et yanlış anlaşılmasın” dedi”

Kimliğini üniversitede açık bir şekilde yaşayabildiğini söyleyen Ateş: “Lisede çok fazla linç yedim; akran zorbalığına maruz kaldım. En yakın arkadaşım lise sonda “Yıllığa yazarken dikkat et yanlış anlaşılmasın” diyor ve ekliyor:

“Resmen başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Benim için zor bir dönemdi; duygularımı ifade edemiyorum, rehberlik hocamla üzerini örterek konuşmaya çalışıyorum. O zaman şu anki gibi uygulamalar da yoktu ama web siteleri vardı. Siteler aracılığıyla başka insanlarla iletişim kurmaya çalıştım. Liseden bir arkadaşıma denk geldim ve profilimi hemen kapattım; kendimi korumaya almak, güvenli hissetmek istedim. Antakya’da doğup büyümüş yaşamış kadın lubunyalardan gördüğüm; başka bir kadının ilgisini görünce anlıyor kendilerini. Resmen görünmüyorlar, görünmezler. Kendi kimliklerini bulamıyorlar maalesef.”

“Lubunyalığımızı açabildiğimiz, vegan, vejeteryan sofralarımız artmıştı da ama depremle birlikte queer kapsayıcı herkes gitti”

Cahil Periler filmindeki masa sahnesini hatırlatarak bir arada, masada olma romantizmini sevdiğini söyleyen Ateş, şöyle devam ediyor:

“Antakya’da bunu yapabileceğimi düşünmüştüm. Lubunyalığımızı açabildiğimiz, vegan, vejeteryan sofralarımız artmıştı da ama depremle birlikte queer kapsayıcı herkes gitti. Yeni lubunyalar geliyor ama eskisi gibi sosyalleşmiyoruz. Ekonomik kriz olmasaydı belki ben de giderdim. Antakya’da kalmakla ilgili birinci kaygım burada kalıyoruz ama akciğer kanseri olacak mıyız, kalarak yanlış mı yapıyoruz inanılmaz bir toz… Asbest oranı bilinmiyor, açıklanmıyor. Bu yüzden yarı zamanlı Antakya’dayım yarı zamanlı seyahat halindeyim. Ülke ekonomisi iyi ve sivil toplum da eskisi gibi olsaydı Antakya’daki evimi tutayım büyükşehire gideyim derdim ama buradaki çevrem ile de güçlü bir bağımız var.”

“Dönüştürme ve değiştirme gücümüz çok fazla ama tek başına bu çok zor”

Antakya’da güvende hissetmediği durumlarla karşılaşıp karşılaşmadığını sorduğumda ise

“Duracağım yeri biliyorum nerede cengaverlik yapılır nerede yapılmaz bunu öğrendim. Güvensiz yerlere de girmiyorum; orta sınıf pratiklerin içerisinde sosyalleşiyorum. Anadolu’daki lubunya, gey, translık hikayeleri/deneyimleri ise bambaşka. Keşke her şehre 10 tane politik lubunya atasak baya bir şey değişir. Dönüştürme ve değiştirme gücümüz çok fazla ama tek başına bu çok zor. Kendi güvenli alanı koruyorum, önceliyorum; dışarıdaki lubunyayı da bireysel olarak desteklemeye çalışıyorum” diyor.

İki yıl sonra, depremin yarattığı sarsıntılar henüz tam anlamıyla geçmemiş olsa da, Ateş’in öyküsü Antakya’nın yeniden inşasında, umudu ve direnişi simgeliyor. Acılar geride kalmasa da, birlikte yaraları sararak, dayanışma ve mücadele ruhunu geleceğe taşımak mümkün. Bu hikaye, Antakya’nın yıkılmayan ruhunu ve orada yaşayanların, her ne kadar zor şartlarda da olsa, kendilerini yeniden bulma çabasını gözler önüne seriyor.

*Bu metin tamamen gerçek olaylara ve birebir yapılan bir röportaja dayanmaktadır. Ancak, görüşme yaptığımız kişinin güvenliğini korumak amacıyla bazı kişisel bilgiler ile coğrafi/ zamansal ayrıntılar, olay akışını etkilemeyecek şekilde değiştirilmiş. Bu düzenlemeler, hikayenin bütünlüğünü ve özünü korumakla birlikte, katılımcının kimliğini ifşa edecek unsurları gizlemeyi amaçlamaktadır.

Lubunya Hikayeler: Türkiye’deki LGBTİ+ deneyimlerine bir ışık tutmak

Bu hikaye dizisi, Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşayan LGBTİ+ların kişisel deneyimlerini ve yaşadıkları toplumsal koşulları görünür kılmayı amaçlıyor.

Farklı şehirlerden tamamen gönüllülük esasıyla çalışmaya dahil olan katılımcılarla gerçekleştirdiğim görüşmeler sonucunda hazırlayıp anonimleştirdiğim hikayeler ile Türkiye’de görünür olmayan LGBTİ+ olmak deneyimini aktarmayı amaçladım.

“Lubunya Hikayeler” başlığı altında yayınlanacak bu birkaç hikaye; yalnızca zorlukları ve ayrımcılığı değil, aynı zamanda LGBTİ+ların mücadele ve dayanışma pratiklerini de ele alıyor. Yayınlayacağımız her bir hikaye, biricik deneyimlerle dolu ve çok değerli. Bu seride okuyacağınız satırların, başkalarına yalnız olmadıklarını hissettirmesini, harekete geçmek isteyenler için ilham yaratması ve lubunya dayanışmasını büyütmesi umuduyla…

Keyifli okumalar…

Hikayelerin oluşması için benimle görüşmeyi kabul eden ve vakit ayıran tüm lubunyalara tekrar teşekkürler!


Etiketler: yaşam, eğitim, kent hakkı, barınma, özel haber, beda, yorum
2024