25/01/2025 | Yazar: Ayçe İdil Ağca
Lubunya Hikayeler dizimizin ilk konuğu Gece ve onun Urfa’dan İç Anadolu ve Ege’ye ordan tekrar Urfa’ya uzanan hikayesi: Birlikte görünür ve özgür olmayı isterdim.

22 yaşındaki Gece*, Şanlıurfa’da doğup büyümüş bir lubunya. Kalabalık ailesiyle yaşarken kimliğini gizlemek zorunda kaldığını söylüyor. İlk kez üniversite için İç Anadolu’nun küçük bir şehrine gittiğinde, içinde büyüdüğü coğrafyanın dışında farklı bir hayatı deneyimleyeceğini umuyor. Ancak beklediğini bulamıyor; hem yaşadığı şehrin hem de okuduğu bölümün ona uygun olmadığını hissediyor ve geri dönmeye karar veriyor:
“En azından doğduğum, büyüdüğüm yeri biliyorum; orada daha güvende olurum diye düşündüm.”
Şanlıurfa’ya dönüş onun için “eskiye dönmek” anlamını da taşıyor. Yeniden sınava hazırlanmak istiyor, ama bir türlü o ders çalışma temposuna giremediğini ise üzülerek dile getiriyor.
“İstenilen erkek” olmadığımı fark ettim
Gece, çocukluğundan beri çok konuşkan olmadığını; 16-17 yaşlarında “istenilen erkek” kalıbına sığmadığını fark ettiğini söylüyor:
“Adlandırabileceğim bir kimliğim yok; istenilen bir erkek de değilim, kadın da değilim, sadece Gece’yim ve kendime bu şekilde saygı duyuyorum.”
Liseyi bitirdiğinde queer dünyasıyla ve çevre illerden lubunyalarla tanışarak ufkunu genişletmeye başlıyor. O dönemi “her gün yeni bir şey öğrendiğim, benim için çok heyecan verici bir süreçti” diye tanımlıyor. Bu esnada üniversiteyi yarım bırakmış olması ona başka bir yol çiziyor ve böylece yaz aylarında mevsimlik işçi olarak Ege’de otellerde çalışmaya başlıyor. Ancak burada da açık bir ayrımcılıkla yüzleşiyor:
“Oysa sadece çalışarak para kazanmaya, meslek edinmeye çalışıyordum. İnsanların homofobisiyle mücadele etmek zorunda kalmak beni yıprattı.”
Kendi parasını kazanıyor olması Gece’yi rahat hissettirse de, bulunduğu ortamda dışlanmak aynı derecede zorlayıcı olmuş. Diğer mevsimlik çalışanlarla yakınlık kuramadığı gibi, otel lojmanında da kimsenin onunla aynı odada kalmak istemediğini söylüyor ve ekliyor:
“Lubunya olduğumu anladıkları an, benden uzak durmaya başlıyorlardı. Zaten sonrasında otel yönetimi de hakkımda söylenenleri duyup beni istemedi, sezon bitmeden geri dönmek zorunda kaldım.”
Gece’ye göre “Şanlıurfa gibi daha küçük ve geleneksel şehirlerde” LGBTİ+ varlığı, en temel kamusal alanlarda bile tehdit altında:
“Yemek yerken, otobüse binerken bile nefret dolu bakışları hissediyoruz. Giyeceğim kıyafetten takacağım takıya kadar her şeyle zorbalığa uğrayabiliyorum. Kamusal alan algısı da olmadığı için insanlar sokakta, otobüste, markette sana sanki kendi evindeymiş gibi istediği şekilde laf atabilme hakkını kendinde buluyor. Kimse de bu durumu itiraz edip ses çıkaramıyor. Kendimi korumak için çoğu zaman susuyorum.”
Buna rağmen Şanlıurfa’yı sevdiğini, başka bir yere taşınmak istemediğini sık sık dile getiriyor. Arkadaşlarıyla sosyalleşebilecekleri atölyeler, kafeler gibi kapalı alanlar veya Göbeklitepe, ormanlar gibi dış mekanlar olduğunu söyleyen Gece, yine de bu imkanların “bir lütuf” gibi görüldüğünü, gerçek bir özgürlük için birçok şeyin hala çok yetersiz kaldığını belirtiyor.
“Birlikte görünür ve özgür olmak isterdim”
Gece, şehirde LGBTİ+ bir sivil toplum örgütü veya feminist/lubunya bir oluşum olmamasının yarattığı boşluğa işaret ediyor:
“Kurulmaya çalışılsa bile şiddet ve baskı görecekleri korkusuyla kimse cesaret edemiyor.”
Diyarbakır’da benzer çalışmaların yapılabildiğini, ellerinden geldiğince katıldıklarını ancak Şanlıurfa’da böylesi bir yapının eksikliğini fazlasıyla hissettiklerini anlatıyor.
Evlenme, çocuk sahibi olma ya da diğer geleneksel beklentiler üzerine konuştuğumuzda ise Gece, “Abilerim, kuzenlerim üzerinde böyle bir baskı var ama ben çizgimi net bir şekilde çekebildim. Sizi ilgilendirmez sınırını çizdim, böyle sorular sormalarına müsaade etmiyorum onlar da güçlü durduğumu görüyorlar” diyor ve gülerek ekliyor: “Hele bi üzerime gelsinler…”
Yine de ailesinin yanında kalmaya ve ne istediğini tam olarak anlamaya çalışmaya devam ettiğini ekliyor:
“Şanlıurfa’da birçok süreci en azından yönetebiliyorum. Ama keşke burada da bir oluşum olsa; atölyeler düzenlesek, haftalık buluşmalarımız olsa, kendimizi güvende ve özgür hissetsek. Birlikte görünür ve özgür olmayı isterdim.”
“Hayatımı kolaylaştırmak için kendimi susturuyorum”
Tüm bu yaşadıkları, Gece’yi kendi şehrinde var olmaya çalışırken sürekli kendini koruma refleksi göstermeye itiyor. O, “Aslında nereye gidersem gideyim rahat etmiyorum,” diyor ve ekliyor:
“Kendi hayatımı kolaylaştırmak için duygularım hakkında birçok insanla konuşmuyorum. Bu bile benim için bir hayatta kalma stratejisi…”
Lubunya kimliğiyle, hem memleketinde hem de başka şehirlerde yaşadığı deneyimler, Gece’yi belli belirsiz bir sınırda tutuyor: Kalmak ve gitmek ikilemi arasında, bir yanda ailesi ve tanıdığı sokaklar, diğer yanda güvenlik ve özgürlük arayışı var. Kendini “korunaklı” hissettiği alanı henüz bulamadığını söylüyor, ama bu alanı Şanlıurfa’da yaratmanın hayalini de bırakmıyor.
Gece’nin hikayesi küçük bir şehirde LGBTİ+ olmanın zorluklarını ve “kendi memleketinde” var olmaya çalışmanın getirdiği ikilemi gözler önüne seriyor. Gece’nin yaşadıkları, toplumun genelinde hissedilen önyargıları ve ayrımcılığı anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda dayanışmanın, örgütlenmenin ve güvenli alanların ne denli önemli olduğunu da gösteriyor.
*Bu metin tamamen gerçek olaylara ve birebir yapılan bir röportaja dayanmaktadır. Ancak, görüşme yaptığımız kişinin güvenliğini korumak amacıyla bazı kişisel bilgiler ile coğrafi/ zamansal ayrıntılar, olay akışını etkilemeyecek şekilde değiştirilmiş. Bu düzenlemeler, hikayenin bütünlüğünü ve özünü korumakla birlikte, katılımcının kimliğini ifşa edecek unsurları gizlemeyi amaçlamaktadır.
Lubunya Hikayeler: Türkiye’deki LGBTİ+ deneyimlerine bir ışık tutmakBu hikaye dizisi, Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşayan LGBTİ+ların kişisel deneyimlerini ve yaşadıkları toplumsal koşulları görünür kılmayı amaçlıyor. Farklı şehirlerden tamamen gönüllülük esasıyla çalışmaya dahil olan katılımcılarla gerçekleştirdiğim görüşmeler sonucunda hazırlayıp anonimleştirdiğim hikayeler ile Türkiye’de görünür olmayan LGBTİ+ olmak deneyimini aktarmayı amaçladım. “Lubunya Hikayeler” başlığı altında yayınlanacak bu birkaç hikaye; yalnızca zorlukları ve ayrımcılığı değil, aynı zamanda LGBTİ+ların mücadele ve dayanışma pratiklerini de ele alıyor. Yayınlayacağımız her bir hikaye, biricik deneyimlerle dolu ve çok değerli. Bu seride okuyacağınız satırların, başkalarına yalnız olmadıklarını hissettirmesini, harekete geçmek isteyenler için ilham yaratması ve lubunya dayanışmasını büyütmesi umuduyla… Keyifli okumalar… Hikayelerin oluşması için benimle görüşmeyi kabul eden ve vakit ayıran tüm lubunyalara tekrar teşekkürler! |
Etiketler: yaşam, çalışma hayatı, eğitim, kent hakkı, aile, gezi/mekan, özel haber, beda, yorum