13/07/2011 | Yazar: Erkan Altay

"Önemli olan, hayatın her alanında eşcinsellerle birlikte adım atabilmek ve bu adımların gerçek görünürlüğünü sağlamaya katkıda bulunmak…"

Mecliste Şafak Sökecek Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Şafak Pavey, CHP’nin taze milletvekillerinden ve aslında fazlası… Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ndeki yönetici görevinden ayrılarak İstanbul milletvekili seçilen Pavey, uluslararası kamuoyunda insan hakları, insani yardım ve küresel barış konusundaki çalışmalarıyla tanındı. Zürih’te sanat ve film eğitimi aldığı sırada geçirdiği tren kazası onu “engelli” yapıverdi. Ne var ki engelsiz bir gülüşü, ruh hali var. Sıcak, samimi bir insan hakları gönüllüsü… Meclis’in şüphesiz en büyük kazanımlarından biri olan Pavey’i kamuoyu birçok yönü ile kısa zamanda tanıdı. Biz de eşcinsellerin yaşadığı sorunlarla alakalı neler düşündüğünü soracaktık ki, planlar önümüze döküldü bile zaten… İran’da eşcinsellerin idam edilmesine şahit olan ve onları birebir kendi çalışmaları ile kurtarmaya çalışan “gerçek” bir insan hakları savunucusu Pavey’e göre “ayrımcılık” kelimesinden bahsederken, “cinsel yönelim”den bahsetmemek tehlikeli… İşte bu kadar içimizde, bu kadar damarımızda olan Pavey, eşcinsellerin de sözcüsü olacağına şüphe duymayacağımız seslerden biri olarak, meclisin insan hakları kalitesine büyük katkı yapacağını müjdeliyor doğrusu.
 
Şafak Pavey, kimliği çok konuşulan CHP’nin milletvekili adaylarındandı. Artık milletvekili… Hayata karşı sürekli gülümseyen bir duruşunuz olduğu da gözümüzden kaçmıyor. Yaşamınızın bu boyutunu özetler misiniz? 

  
Aslında göründüğüm kadar güçlü müyüm, emin değilim. İdeallerimiz, hayatın gerçekleri yüzümüze çarpınca lime lime parçalanıyorlar. Bende de öyle olmak üzereydi. Ama bir şekilde yeni durumumla da ayakta kalabileceğime inandım, denedim ve galiba başardım. Karamsarlık ve çözümsüzlük pek bana hitap eden şeyler değil. Ben bir şekilde sorunlara basit çözümler bulabiliyor ve ayakta kalmayı beceriyorum diye düşünüyorum.
 
İnsan, karşısına aşamayacağı bir dağ çıkınca iki seçenekle karşılaşıyor. Ya umutsuzca dağı delmeye çalışırken tükeniyor ya da dağın etrafından dolaşıp daha uzun ama daha güvenli bir çözümü seçiyor. Ben galiba ikincisinin müşterisiyim.
 
Sizin kapsamlı bir şekilde insan hakları gönüllüsü olduğunuzu ve aralarında engelliler, çocuklar, şiddete uğramış kadınlar, mülteciler, işkence mağdurlarının olduğu haklarıçiğnenen kesimler konusuna duyarlı yaklaştığınızı biliyoruz... Peki, “sosyal engelli” olarak da tanımlayabileceğimiz LGBT’lerin yaşadığı sorunların neler olduğunu düşünüyorsunuz? LGBT’ler için neler yapmayı planlıyorsunuz?
Öncelikle inandığım ilk prensibi tekrarlamakla başlayalım. Cinsel yönelimleri ne olursa olsun, insan hakları ve adalet herkesin hakkıdır. Bu ilke, eski güçlü ve ürkütücü nefret önyargılarına mağlup edilemez.
 
Eşcinsellerin, önyargıların ilk siperdeki kurbanları olduğuna inanıyorum. Daha da vahimi birçok insan hakları mağdurunun bizzat eşcinsel hakları düşmanı olabileceğini bile biliyorum.
 
“Mecliste de Eşcinsel Hakları İçin Ortak Çalışacağız”
Mesleki olarak, eşcinsel hakları için İran deneyimim sırasında yoğun olarak çalıştım. Maalesef eşcinsel oldukları için idam edilenleri izlemek zorunda kaldığım gibi, korumaya ve ülke dışına çıkarılmalarına çabaladığımız birçok insan hakları mağdurunu tanıma şansım da oldu. Bir kez daha altını çizmek isterim ki, insanların eşcinsel oldukları için öldürülmesinin kültürel bir izahı olamaz; bu bir suçtur. Cinayetler ve insan hakları ihlalleri, kültürel değerlere veya kutsal kitap emirlerine dayandırılarak savunulamaz.
 
Ama bu durum karşımıza sadece dindar toplumlarda çıkmıyor. Dünya devrimci mücadelesinin ikonu haline gelmiş Küba bile sonunda eşcinsellere yaptığı ayrımcılığı itiraf etti. Küba’da 1960 ve 70’lerde birçok eşcinsel işten atılmış ve rehabilitasyona tabi tutulmuştu. Castro "Eğer yapılanların bir sorumlusu varsa, o da benim." diyerek yapılanları kabul etti. Küba’da bildiğiniz üzere eşcinsellik ancak 1979’da suç olmaktan çıkarıldı. Bu örneği verme nedenim her zaman dini kaynaklardan beslenen önyargılarla nefret oluşmadığını; kimi zaman hiç beklemediğiniz gruplardan da kötü muamele görüldüğünü anlatmak istememdir.
 
Mecliste eşcinsel hakları için çalışan sivil gruplarla ortaklaşa çalışacağımız, uzun ve zorlu bir mücadelenin bizleri beklediğini düşünüyorum. Bana göre eşcinsel mağduriyeti, yasal düzenlemelerden de çok toplumsal değerlerdeki dönüşüm mücadelesi ile ilgili bir alan. Bu yüzden çözüm olarak sadece yasal bir düzenlemenin yeterli olacağına inanmıyorum; bunun yanında uzun ve sabırlı bir mücadele vermek de gerekiyor.
 
LGBT’ler özellikle son yıllarda hak arayış yollarıile birlikte daha görünür oldu. Bununla birlikte muhafazakar kesimler ya da maddi olarak rant sağlamayı kendine ilke edinmiş gazeteciler, din adamları, siyasiler -hatta etik kurallara ve dünya sağlık normlarına aykırı olarak psikolog ve psikiyatrlar- eşcinselleri hasta ilan etmekte ve çıktıkları medya organlarında eşcinsellere yönelik saldırıda bulunmaktalar. Bununla ilgili yorumunuz nedir?
Yukarda da sözünü ettiğim gibi eşcinsel mağduriyetini, namus cinayeti mağdurlarının içinde bulunduğu durumla eşleştirmek daha makul görünüyor. Türkiye namus cinayetlerinde çok ağır cezalandırma yoluna gidiyor ama bu şiddet azalmıyor. Çünkü kültürel zihniyet tam aksi şekilde körükleniyor. Eşcinsellerin de içinde bulunduğu açmaz bence tam olarak bu. Dolayısı ile toplum gittikçe muhafazakârlaşırken, eşcinsellerin görünür olması onların durumunda gerçek bir iyileşme sağlamaz. Sahte bir görünürlükten ibaret kalır. Ben eşcinsel mağdurların durumunun, toplumun cinsellik alanlarındaki zihniyet değişimi için sabırlı ve kararlı bir çaba göstermekle toparlanacağına inanıyorum.
 
Önemli olan, hayatın her alanında eşcinsellerle birlikte adım atabilmek ve bu adımların gerçek görünürlüğünü sağlamaya katkıda bulunmak olmalı. Buna katkıda bulunabileceğime inanıyorum.
Bir insanın kendini tanımlama hakkını ve bu tanımdan doğabilecek her türlü taciz, saldırı ve ezme saldırganlığını ters yöne giden uçlar olarak birlikte değerlendirmeliyiz. Eşcinsellerin daha dik durabilmeleri, diğerlerinin saldırganlıklarındaki ihlal zeminini fark edebilmeleri aynı kültürel projelerle topluma sunulabilir, diye düşünüyorum. Fakat bilmelisiniz ki bu mücadele de tek başına mecliste kazanılamaz. Mahallede de kazanmamız için asıl hedeflenmesi gereken şey, nefret ve önyargılarla mücadele etmektir.
 
CHP’nin yeni anayasa vizyonunda, cinsel yönelim ayrımcılığının da yasaklanacağını açıklaması özellikle özgürlükçü kesimler tarafından memnuniyetle karşılandı. Seçimlerin de sona ermesi ile birlikte iktidarın cinsel yönelim alanında da ileriye doğru baskılanacağını CHP adına söyleyebilir misiniz?
İnsanlar politikada kadın-erkek, engelli-engelsiz, zengin-fakir veya heteroseksüel-eşcinsel olarak fark yaratmazlar. İdeallerine ve inançlarına bağlılıklarına göre, kişiliklerine göre fark yaratırlar. CHP’nin bu seçime, ortak bir sosyal demokrasi ideali ekseninde buluşmuş bir ekiple girmek için çok çaba gösterdiğini biliyorum.
 
Ben sosyal demokratım. Bugün AKP dâhil bütün insanlığın etinden sütünden faydalandığı insan haklarının evrensel mimarı sosyal demokrasidir. Ahlak, adalet ve eşit onur vadeder. Yaşama hakkının ideolojisi olmaz. Her şey yaşama hakkı ile başlar, ardından kaliteli yaşam hakkı gelir. Eşit hayat kalitesi bir peri masalıdır ama insanlığı daha iyiye taşır. Seçim sonuçlarından sonra ideallerimizi ne kadar gerçekleştirebileceğimizi kestiremiyorum ama kendi adıma başaramazsam kendimi utandırmam ve siyasetten ayrılırım.
 
“Ayrımcılık Kelimesi Suistimal Ediliyor”
 
Bu iktidar döneminde sürekli ayrımcılık, özgürlük terimlerini duyuyoruz. Fakat söz konusu LGBT’lerin sorunları olunca, bunların içinin hemen boşaldığını görüyoruz. Bu terimlerin kullanım hakları size göre de suistimal ediliyor mu? 
Elbette, hem de şiddetle suistimal ediliyor. Bunu da şu nedenle kullanıyorlar: dünyada artık evrensel değerlere -ki cinsel yönelim hakkına sahip çıkmak da bir evrensel değerdir- sarılmadan itibar vizesi alamıyorsunuz. Bu vizeye sahte savunmalarla sahip olmak isteyenlerin değerlerin anlamını kaydırma entrikası bu. Çok dikkatli olmalıyız. Mesela eşcinsel haklarını savunmak bu vizenin turnusol kâğıdıdır.
 
Toplumun bir alandaki sıkıntıya özgürlük vaat edip diğerini duymazdan gelirseniz, samimiyetiniz çok şüphe yaratır. ABD’de özgürlük mücadelesine katılmış bir beyaz, birlikte mücadele ettiği siyaha özgürlüğünü kazandıktan sonra onun ne yapacağını sormuş. Siyah savaşçı, bölgedeki en zengin köle sahibi olmayı planladığını söylemiş. Buradan da anlayacağımız gibi, kimi zaman mağdurların zalim olmak için de hak peşine düştüklerini görmemiz sürpriz olmuyor. Mesela başörtülü kızlarımızı biz destekliyoruz ama bırakın eşcinsel haklarını, onların herhangi bir başka mücadeleyi desteklediklerini görmedim.
 
AKP tarafından hazırlanan ayrımcılıkla mücadele kurulu oluşturulmasına ilişkin yasa taslağından, cinsel yönelim ibaresi çıkarıldı. İktidarın bu adımından yola çıkarak, insan hakları ve temel özgürlükler tanımını hükümet ile “empati” kurarak nasıl tanımlarsınız?
AKP özgürlükten bahsederken sadece kendi inanç özgürlüğünü kastediyor. AKP kutsal kitabın içinde yer almayan bir hak kavramını algılayamaz ve algılatmaz. Dolayısı ile AKP’nin özgürlük efsanelerinin ardına düşmüş olanlar naif birer hayalin peşindedirler. Ayrıca AKP, diğer bütün özgürlük kısıtlayıcılarından çok daha tehlikelidir. Çünkü mesela tanklarla açıkça ve dişe diş mücadele edersiniz. Ama bir rüzgâr gibi, görünmeyen ama sizi kuşatan baskılarla mücadele etmek çok güç bir direniştir.
 
Dünya standartlarına göre her toplumun yaklaşık yüzde 10’u LGBT kesimden oluşuyor. Bu grup için görünürlük problemi önemli bir sorun. Engelli eşcinseller de kendilerini ifade etmekte zorlanan önemli bir toplumsal grup. Siz de engelli olmanızın yanı sıra eşcinsel de olsaydınız nasıl mücadele ederdiniz? “Katlanan” sosyal engelinizi aşmak için neler yapardınız? Engelli eşcinsellerin de sesi olacak mısınız?
Gerçekten bu kadar ayrıştırmayı -en azından aynı yerden bakan bizler arasında ayrıştırmayı- teferruatlı buluyorum. Çünkü yolunuzu, insanın insana yaptıklarını yüreğiniz kaldırmadığı, buna içiniz dayanmadığı için insan hakları kaldırımlarına çevirmişseniz, en küçük bir sessiz çığlığı bile en uzaktan duyarsınız. Hiçbirini birbirimize özel olarak tanımlamamıza ihtiyaç yok. Ama elbette toplumu bu ayrıntılar hakkında özenle bilgilendirmezsek, yeterince doğru yol almış sayılmayız. Yine de hiçbir ayrımcılık, istatistik ya da rakamla anlatılamaz. Her biri bir başka insan hikâyesidir. Tek elim yettiğince her birinin kalemi olmayı bundan uzun bir süre önce kabul ettim. 
 
Bu söyleşi Kaos GL Dergisinin Temmuz-Ağustos 2011 tarihli 119. Sayısı’nda yayımlanmıştır. 

Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam