25/09/2014 | Yazar: Ömer Akpınar

Avrupa Liberal Forumu’nun Friedrich Naumann Vakfı ile Heybeliada’da düzenlediği basın çalıştayında genç gazeteciler, özgür bir medyanın nasıl mümkün olabileceği sorusunu tartışıyor.

Medya plazalarında tutuklu gazeteciler: Türkiye’de özgür basın mümkün mü? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Basın özgürlüğünün olmadığı bir ülke ne kadar demokratikleşebilir? Avrupa Liberal Forumu’nun Friedrich Naumann Vakfı ile Heybeliada’da düzenlediği basın çalıştayında genç gazeteciler, özgür bir medyanın nasıl mümkün olabileceği sorusunu tartışıyor.
 
Ulusal ve yerel basından gazetecileri 23-26 Eylül arasında bir araya getiren “Özgür Medya: Demokrasinin Vazgeçilmez Unsuru” başlıklı çalıştayın dünkü oturumlarında Türk basın tarihi, gazeteci çıkar grupları, özgür gazetecilik ve yazılı basının geleceği ele alındı. İşte oturumlardan satırbaşları:
 
“İlk gazetemiz Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın kellesidir”
 
Fransız Libération gazetesinden Ragıp Duran, Türk basın tarihini anlatmaya İkinci Viyana Kuşatması sonrasında Avusturya Arşidüklüğü ve Osmanlı İmparatorluğu’ndaki haber alış biçimleri arasındaki farka dikkat çekerek başladı. Kuşatma sona erdiği için Tanrıya şükreden tek sayfalık Avusturya gazetesinin aksine Osmanlı’nın şiddet kullandığını belirten Duran, “bizim ilk gazetemiz Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın kellesidir” dedi.
 
Şiddetin yoğun olduğu yerlerde gazetecilik yapılamayacağını söyleyen Duran, basın özgürlüğünün gazetecilerden çok yurttaşların bilgiye ulaşması için gerekli olduğunun altını çizdi.
 
P24’ten Andrew Finkel ise şiddet ve tutuklu gazetecilerin basın özgürlüğü konusunun özünden sapmaya yol açtığını ifade ederek medya kuruluşlarının arkasındaki ekonomik güçlere bakmamız gerektiğini söyledi.
 
“Gazeteciler medya plazalarında tutuklu”
 
Türkiye Gazeteciler Sendikası eski başkanı Ercan İpekçi, gazetecilerin örgütlenme pratiklerinde yaşanan sorunları paylaştı. “Anadolu Ajansı’nda, en güçlü olduğumuz yerde bile Başbakan’ın emriyle tasfiyeye gidildi” diyen İpekçi, gazetecilerin “medya plazalarında tutuklu kaldıklarını” vurguladı.
 
İpekçi’nin konuşması üzerine yorum yapan Avrupa Parlamentosu eski üyesi Joost Lagendijk, Türkiye’de sendikaların da medya gibi bölünmüş olmasını eleştirdi: “Hollanda’da sağcı tabloidde çalışan gazeteci de solcu gazeteciyi savunur. Çünkü aynısının kendi başına gelebileceğini bilir.”
 
“Medya durdurulabilecek bir şey değil”
 
Hollanda Temsilciler Meclisi’nde D66 eski temsilcisi Fatma Koşer Kaya ise Türkiye’de basının iktidar tarafından susturulmasına tepki gösterdi: “Hollanda’da basın özgürlüğünün sınırlarını hâkim belirler, politikacı değil. Ben bir politikacı olarak medya bunu nasıl yazar diyemem.”
 
“Medyada çeşitlilik giderek azalıyor”
 
Cumhuriyet gazetesinden Hakan Kara, yeni teknolojilerin basılı yayına olan etkilerini anlatarak dijital çağın bekledikleri gibi bir gelecek sunmadığını söyledi: “Medyada çeşitlilik olacağını sanıyorduk. Ama reklam ilişkileri bunun tersini gösteriyor.”  
 
Büyük medya kuruluşlarının başka ticarî faaliyetler yürütmesinin basın bağımsızlığını tehlikeye attığını ifade eden Kara, medyanın kendi işlevini yerine getirememesi üzerine sosyal medyanın abartıldığını belirtti.
 
Hollanda’daki De Telegraaf TV’den Kamran Ullah ise gazete ve televizyonu bir araya getiren yayıncılık deneyimini aktardı. Gazetelerin kuru bilgiyi sunmak yerine konuları daha derinlemesine işlemeye başladıklarını söyleyen Ullah, Hollanda’da haberlerin parça başına düşük ücretlerle satın alınabildiği iTunes benzeri bir sistem oluşturulduğunu anlattı. Ullah, okurların tercihlerine göre haber takibi yapmanın önemine dikkat çekti.
 
Fotoğraflar: Minas Vasiliadis 

Etiketler: medya
nefret