20/06/2025 | Yazar: Elif Gölet

Merhaba Canım, Nasılsın? dizimizin ilk konuğu Yıldız Tar: "Yaşıyoruz bu hayatı, gayet iyiyim aşkım. Onur Ayı’ndayız sonuçta. Arzular şelale."

Merhaba Canım, Nasılsın?: Yıldız Tar Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Merhaba Canım, Nasılsın?” yazı dizisinin ilk konuğu: Yıldız Tar

Yılın bizim için en anlamlı zamanı: Onur Ayı. Renklerin, direnişin, bir arada olmanın, hatırlamanın ve hatırlatmanın ayı. Bu özel ayda, yazı dizimizin ilk “nasılsın”ını Yıldız’a sorduk. “Gerçekten, nasılsın Yıldız? Duyguların, yorgunlukların, umutların nerede duruyor?” Biliyoruz ki her kelime bir iz bırakır, her his bir başkasına el uzatır.

Bugün nasılsın?
Yaşıyoruz bu hayatı, gayet iyiyim aşkım. Onur Ayı’ndayız sonuçta. Arzular şelale. Biraz da yorgunluk var tabi. Her şehirdeki onur haftası etkinliklerine yetişmeye çalışmaktan heder oldum. Gençken daha kolaymış, orta yaş zorluyor haliyle.

Kendini son zamanlarda nasıl hissediyorsun?
Silivri’de bıraktığım dostlarımı özlemek dışında bir şikayetim yok. Umuyorum ki en kısa sürede onlar da özgür olacak. Tabi dışarıdaki özgürlük ne kadar özgürlük? Ama yine de bir yere kapatılmaktan iyidir. Gerçi, beraber kapatıldığın insanlarla geliştirdiğin yol arkadaşlığı da başka bir sahicilik taşıyor.

Bu aralar seni en çok ne yoruyor?
Sıcaklar… Hiç sevemedim sıcakları. Eriyorum anne anlasana!

Yakın zamanda seni etkileyen bir şey oldu mu?
Çocukları LGBTİ+ olan babaların Babalar Günü videosu. Buyrun bu da linki.

Şu anda en çok neye ihtiyacın var?
“Git diyemem, kal diyemem, sen goncasın, gül diyemem” diyecek birine.

İçinde taşıyıp da paylaşmak istediğin bir duygu var mı?
Sanki her an aşık olup, gafil avlanacakmışsın gibi bir his vardır ya. Henüz ortada da hiçbir şey yoktur ama sen içten içe aşık olmayı beklersin. İşte öyle bir duygu.

Son zamanlarda seni gülümseten neydi?
Fazla kilolarımdan dolayı içine giremediğim bir pantolonumun artık bana bol geldiğini fark etmek.

Kendinde güçlü hissettiğin bir yön var mı?
Bilmem, yaşamaya çalışmak sanırım.

Sana iyi gelen bir an yaşadın mı?
Hamama gittim.

Sana umut veren şeyler ne?
Seçilmiş ailem.

“Nasılsın?”

Basit bir soru gibi görünür. Gündelik konuşmaların başında ezberden söylenir çoğu zaman. Ama biz biliriz ki bu soru, sadece bir nezaket kalıbı değil; karşıdakinin ruhuna, yüküne, varlığına uzanan bir el olabilir. Hele ki zor zamanlarda…Ve evet, biz zor zamanlardan geçtik. Hâlâ geçiyoruz. Hayatlarımızı kurmaya çalışırken, bir yandan da her gün nefretle, yok sayılmakla, güvencesizlikle, yasaklarla, yoksullukla baş ediyoruz. Sadece var olmanın bile mücadele sayıldığı bir ülkede, bazen sokakta, bazen okulda, evde, işyerinde, kamusal alanda görünmez kılınıyoruz. Kimi zaman bir kararda, kimi zaman bir bakışta, kimi zaman bir suskunlukta hatırlatılıyor bize: Yaşamak, bir direniş hâline geldi.

Böyle zamanlarda birbirimize “nasılsın?” demeyi unutuyoruz. “Bu geçsin, sonra sorarız” diyoruz. Oysa en çok da böyle zamanlarda sormalıyız bu soruyu. Çünkü o sorunun içinde bir durak var; durup birbirimizi görme, duyma, yükümüzü bölüşme ihtimali.
 “Gerçekten nasılsın?” diye sorulduğunda, cevabın ağırlığını birlikte taşıyabiliriz.

Bu yüzden biz, bu soruyu birbirimize yeniden, başka bir yerden, daha sahici bir yerden sormak istiyoruz. İçten, sade, yargısız bir sesle. Çünkü lubunyaların her hâli kıymetli. Hissettiğimiz her şey haklı ve yerli yerinde. Öfkeliyken de, yılmışken de, umutluyken, kırılmışken, coşkuluyken, korkmuşken, hüzünlüyken de… Arkadaş Sezai’nin de dediği gibi hüznümüz, hüzünlerin çiçek açmış haliyken. 

Bu bir “iyi hisset” çağrısı değil. Ama hissetmenin her hâlini onurlandıran bir davet. Bir lubunyadan bir diğerine uzanan küçük bir köprü. Belki birbirimizi hiç tanımıyoruz. Ama bu soruyla bir alan açıyoruz: Duyguların görünür kılındığı, yoldaşlığın sessizce sürdüğü bir alan.


Etiketler: insan hakları, yaşam
İstihdam