26/11/2024 | Yazar: Kaos GL
Mersin’de 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde polis, gökkuşağı bayrağının alana girmesini engellemeye çalıştı. Tüm engellere rağmen, LGBTİ+ aktivistleri gökkuşağı bayrağını dalgalandırdı.
Fotoğraflar: Umut Derin Eroğlan
Kadınlar ve LGBTİ+’lar, Mersin'de Kadın Platformu’nun çağrısıyla 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde alanlardaydı. Kadınların ve LGBTİ+’ların Kushimoto Sokağı’nda başlayan eylemi Özgecan Arslan Meydanı’nda sonlandı. Kadınların ve LGBTİ+ katılımının geçen senelere göre yüksek olduğu yürüyüşte polisler gökkuşağı bayraklarının alana girmesine engel olmaya çalıştı. Tüm engellere rağmen; gökkuşağı bayrakları alanda dalgalandı, kadınlar ve LGBTİ+’lar basın açıklamasını okudu.
Yürüyüşte okunan basın açıklamasının tamamı şöyle:
“64 yıl önce 25 Kasım 1960’ta Turjilo faşist diktatörlüğüne karşı özgürlük mücadelesi veren Patria, Minerva ve Maria Mirabel kardeşler tecavüze uğrayarak katledildi. Bugün Dünyanın 4 bir yanında kadınlar, Mirabel kardeşlerin özgürlük için kanat çırpışından aldığı güçle sokaklarda, isyanda. İsyanımızla faşist diktatörlüklere, savaşa, erkek-devlet şiddetine, yoksullaştırma, güvencesizleştirme ve aileyi güçlendirme politikalarına karşı emeğimize, bedenimize, haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkıyoruz. Göç yollarında, evlerde, okullarda, işyerlerinde, sokaklarda şiddetle, tacizle, tecavüzle ve katledilmeyle baş başa bırakılan, hikayesi yarım bırakılmış tüm kadınların öfkesi ve isyanıyla sokaklarda, meydanlardayız. Birbirimizden, hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz.
2024 yılının ilk on ayında 406 kadın erkekler tarafından katledildi. Mersin’de de 14 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 2024 yılı daha sona ermedi ancak son 5 yıldır en çok kadın katliamı yaşanan yıl oldu. Bizler bu cinayetlerin münferit olmadığını biliyoruz. Narin gibi, Şirin gibi yüzlerce çocuk, cemaat-tarikat ve aile üçgeninde katlediliyor. Failler iyi halden, kanıt yetersizliğinden serbest bırakılırken, hayatta kalmak için kendini savunmak zorunda kalan kadınlara en ağır cezalar veriliyor. Türkiye’de işlenen her kadın cinayetinde, her çocuk cinayetinde katilleri cezasızlıkla ödüllendiren, kadın kazanımlarına saldıran, kadını ve çocuğu değil aileyi koruyan bu iktidarın parmağı var.
İstanbul Sözleşmesinden bir gecede tek adamın sözüyle çıkan iktidar ve ortakları, kadın-çocuk ve LGBTİ+ düşmanlığı politikalarını sürdürüyor. 9’uncu Yargı Paketiyle kadın kazanımlarına saldıran iktidar, 6284’te yer alan tazyik hapsi maddesini değiştirme girişimleriyle 6284’ü işlevsiz hale getirmeye çalışıyor. İktidar, yargı eliyle kadın katillerini cezasızlıkla ödüllendirirken, Bakanlıkları eliyle kadınları “kutsal aile” çatısı altında güçsüzleştirmeye çalışıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, açıkladığı ‘Ailenin Güçlendirilmesi ve Korunması Vizyon Belgesi’nde Aile Enstitüleri kurmayı, doğum oranı düşük illerde ve boşanma oranı yüksek illerde araştırma yapmayı ön gördüğünü açıkladı. Diyanet İşleri Başkanlığı ise kimi stratejik planların içinde yer alıyor. Bizler bu stratejik planların kadınları değil erkek devleti koruduğunu biliyoruz. Bizler din-devlet-aile üçgeninde kurmaya çalıştığınız bu distopyayı emeğimizle ve isyanımızla sokaklarda yıkıyoruz.
Kadınların direnişiyle iktidarı sarsılan AKP ve ortakları ne yapacağını bilemenin telaşıyla dört bir yandan kadınlara saldırıyor. Kamusal alanı gericilikle yeniden inşa ediyor, bütün yapılarıyla erkek-devlet şiddetini örgütlüyor. Sağlık Bakanlığı’ndan Eğitim Bakanlığına, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi’ne kadar bütün kurumlarıyla kadınları kamusal alandan uzaklaştıran, emeklerini “kadının görevi” diyerek gasp eden politikalar üretiliyor.”
“Sağ iktidarlar, kadın ve LGBTİ+ haklarına saldırıyor”
“Faşist iktidarlar dünyanın her yerinde kadınlara ve kadın kazanımlarına saldırırken, kadınların direnişinin ayak sesleri, Afganistan’dan İran’a, İran’dan Filistin’e, Filistin’den Amerika’ya yayılıyor. Siyonist İsrail Devleti, Filistin’de soykırım suçu işlerken, bu soykırımı sözde kınayan AKP iktidarı da Rojava’da kadınları ve çocukları katlediyor. Öte yandan İsrail ile ticari ilişkilerini de sürdürüyor. Kadın düşmanı sağ iktidarlar, Fransa’da, Macaristan’da, Almanya’da ve Amerika’da kadın ve LGBTİ+ haklarına saldırıyor. İsyanımızı bedenini direnişin simgesine dönüştüren Ahou Daryaei’nin, ABD’de Kürtaj hakkı için direnen kadınların, Afganistan’da, Hindistan’da yaşamını savunan, Fransa’da, Filistin’de faşist iktidarlara karşı sokakları kuşatan kadınların isyanıyla birleştiriyoruz.
Kadınların yaşam alanını “aile” ile sınırlayan iktidar, kadın iradesini de gasp ediyor. Türkiye’nin her köşesinde 2016 yılından bu yana belediyelere kayyum atanırken, kayyumların ilk icraatlari kadın kazanımlarına saldırmak oluyor. Kadın merkezlerini kapatan, kadınların regl izinlerini içeren toplu sözleşmeleri fesheden kayyumlara ve Hizbullah’a karşı en yüksek oyu alan Batman Belediye Eş Başkanı Gülistan Sönük’ün ve kayyumlara karşı en önde direnen kadınların iradesi, irademizdir. Bu irade, iktidarı korkutmuş olacak ki Diyarbakır’da “Jin, jiyan, azadi” sloganı “terör terminolojisi” denilerek kriminalize edilmeye çalışıldı.
Kadın mücadelesinden korkan ve bu nedenle kriminalize etmeye çalışan iktidara sesleniyoruz: Hangi baskınıza boyun eğdik, hangi barikatınızı yıkmadık ki bu yasağınıza boyun eğeceğiz?
İktidarın Orta Vadeli Programı bu ülkedeki kadınları yoksullaştırırken, her gün 172 bin çocuk yatağına aç giriyor. Her dört çocuktan biri okula aç gidiyor. 2025 bütçe görüşmelerinde Diyanet’e ayrılan bütçe 130 milyar olarak öngörülürken, her kadına günlük 38 kuruş ayrılıyor.
Şirketlerin vergi borçları bir gece yarısı silinirken kadınların %30,8’i kayıt dışı çalıştırılıyor. Kapitalizmin yoksul ülkelerde 15 yaş üstü kız çocuklarından ve kadınlardan elde ettiği kar yıllık 10.8 trilyon dolar. Hal böyleyken, geçimini sağlamak için 5 çocuğunu evde bırakıp hurda toplamaya giden bir kadının çocukları yaşamını yitirince suçlu “kadın” olarak atanıyor. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, “Her şeyi paraya bağlıyorsunuz” diyor. Burdan Özlem Zengin’e ve AKP iktidarına sesleniyoruz: Yoksulluğa ittiğiniz kadınlar çocukları evde aç kalmasın çocuklarını evde bırakıp güvencesiz işlerde çalışmaya gidiyor, çocukların hayatı eve biraz fazla para girsin diye MESEM’lerde çalışarak kararıyor. Yarattığınız ekonomik krizin bedelini kadınlar ve çocuklar ödüyor. Kamusal haklarımızı sizin sarayınızın itibarına teslim etmeyeceğiz. Yoksullaştırma politikalarınıza karşı bizim olanı alacağız!”
“Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz”
“Ne giyeceğimizi, nasıl doğuracağımızı, nasıl yaşayacağımızı, erkeğe biat ve itaat etmemizi dayatarak bize sınır çizenlere, nefret söylemini yaygınlaştıran aile politikalarınıza, LGBTİ+’lara savaş açanlara karşı mücadelemiz en güvenli yer! İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının geri çekilmesi için, 6284 Sayılı Yasa’nın etkin uygulanması için, çocuklara yönelik şiddeti önlemeye yönelik Lanzarote Sözleşmesi’nin gereğinin yerine getirilmesi için mücadelemiz en güvenli yer! Çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesine yönelik ILO’nun 190 Sayılı Sözleşmesi’ne taraf olunsun ve sözleşme yürürlüğe girsin. İşsizliğe, yoksulluğa, güvencesizliğe, KHK’lerle gasp edilen çalışma hakkımıza karşı mücadelemiz en güvenli yer! Savaşa karşı barışı savunmak için, Çocukların güvenliğini bahane ederek meclisten geçirdikleri hayvanları öldürme yasasına karşı, yağmacı-talancı çeteler ile doğayı talan edenlere karşı mücadelemiz en güvenli yer! Hayatımızı gericilikle kuşatmaya çalışanlara karşı eşit, özgür, laik bir yaşamı yeniden kurmak için birleştiriyoruz ellerimizi. Mücadelemizle 9.Yargı paketinden çıkarılan soyadı hakkımızı kazandığımız gibi 6284’ü de uygulatacağız.
Diyarbakır Valiliği’nin yasaklamaya gücünün yeteceğini sandığı tüm dünyada kadınların direnişinin sloganı olan “Jin,Jiyan,Azadi” sloganı ile kuşandık öfkemizi. Katledilen, hikayesi yarım bırakılan tüm kadınların kanat çırpışında mücadelemiz.
Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için kocaya, patrona, diktatöre hayatlarımızdaki tek adamlara karşı yaşamlarımızı savunmak için, evlerden, işyerlerinden, kampüslerden çıkıp en güvendiğimiz yerdeyiz! Birbirimizin elini sıkıca tutuyor, sokaklardan, meydanlardan haykırıyoruz. Ben, sen, o birbirimizin çaresiyiz. Hayatlarımızdan ve haklarımızdan vazgeçmiyoruz.”
Etiketler: insan hakları, kadın, nefret suçları