04/06/2007 | Yazar: Yıldırım Türker

Yıldırım Türker, İstanbul 2. Bölge'den bağımsız milletvekili adaylığını ilan eden Baskın Oran’a destek veriyor ve ‘Bağımsızları demokrasinin güvencesi olarak Meclis'e sokalım. Sesimize sahip çıkalım’ diyor.

Milletvekilimiz Baskın Oran Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Yıldırım Türker, İstanbul 2. Bölge'den bağımsız milletvekili adaylığını ilan eden Baskın Oran’a destek veriyor ve ‘Bağımsızları demokrasinin güvencesi olarak Meclis'e sokalım. Sesimize sahip çıkalım’ diyor.

KAOS GL

Yıldırım Türker

İhtiyacımız tam da budur. Sistemin ihtiyacı tam da budur. Gangren edilmiş temsil sorununun üstünde ferahfeza oturan Meclis'in ihtiyacı tam da budur:

Ezberin bozulması.

Baskın Oran, Meclis'te bir numaralı amacının ezber bozmak olduğunu söylüyor. Bunu yapabileceğini biliyoruz. Çünkü Baskın Oran, bir bilim adamı olarak varoluş serüvenini ezber bozmak üstüne kurmuş bir aydın.

Her ne kadar "Bu işlerden hiç anlamadığını, tek bildiği şeyin 'hocalık' olduğunu söylese de Oran, kanımca şu an Türkiye siyasetinin en çok ihtiyaç duyduğu şeyi, ezber bozmayı iyi biliyor. Onun rahle-i tedrisinden geçmiş öğrencilerin de 'hoca'larında gördüğü ışıltı, ondan aldıkları ezberlerini bozan, ömür boyu yollarını ufka; en geniş ufuk resmine açık tutma öğretisi.

Baskın Oran, Bianet'e örnek vermiş: "Kürsüde toplam 5 dakika konuşma hakkınız var. Bunun da iki dakikası kürsüye gidip gelirken geçiyor zaten. Burada bir numaralı amaç ezber bozmak.

Örneğin Meclis'teki bütün parti liderleri Kuzey Irak'a operasyon konusunda hem de seçim ortamında hemfikirken, orada 'ABD'liler, Kuzey Iraklı Kürtler 'gelin' dediğinde 30 kez operasyona gittiniz, ama temizleyemediniz. Şimdi mi temizleyeceksiniz? Türkiye sınırından Kandil Dağı'na 250 kilometre yol var. Kandil'e vardınız, dağı sarmak için 50 bin askere ihtiyaç var. Kayseri ve Diyarbakır havaalanlarının uzaklığı da 456 kilometre. Üstelik operasyonu neredeyse Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'yla ilan ettiniz. Orada kimse kalmaz' derseniz, bu ezberi bozmak demektir."

Baskın Oran, İstanbul 2. Bölge'den bağımsız milletvekili adaylığını ilan etti.

Bir kez daha parlak bir öğretmen, dediğini en net biçimde aktarabilen bir hatipti.

Öncelikle "Sol'da bağımsız ortak aday teriminin tahliliyle başladı. Slayt eşliğinde sunduğu konuşmasında Niçin 'Sol'? sorusunun karşılığına şöyle yazmıştı: "Çünkü kendine 'sol' diye etiket yapıştırıp halkı aldatanlar var." Niçin 'Bağımsız'?'ın cevabı, "Çünkü 'FARKLI' olanlar yüzde 10 baraj kullanılarak dışlanıyor. Niçin 'Ortak'? "Çünkü 12 Eylül herkesi parçaladı."
Temsil edeceği kesimleri 'Türkiye'de temel ezilmişlik ve dışlanmışlık kategorileri' başlığı altında anlatıyordu. Etnik/kültürel kimliklere Kürtleri, Çingeneleri ve Çerkesleri örnek olarak sunuyordu. Bu topraklarda sürekli ezilen ve dışlanan, temsil hakkına ulaşmasına izin verilmeyenler.

Dinsel/inançsal/ideolojik kimlikler başlığı altında dile getirdikleri, bitmez tükenmez bir baskı ve gözaltında tutulan Aleviler; yok sayılan, her fırsatta hırpalanan gayrimüslimler; türbanlı olduğu için okuma hakkı elinden alınan Müslüman kızlar; hiç hesaba katılmayan Ateistler; adları küfür olmuş Sosyalistler ve açıkça işkence çektirilen vicdani retçiler. Ezilen ve dışlanan cinsel kimlikler de Oran'ın temsilcisi olmaya söz verdiği sessiz yığın. Eşcinselleri de kadınları da travestileri de bu kategoride değerlendiriyor. Sosyo-ekonomik kimlikler başlığı altında yanında durdukları, işsizler, işçiler-emekçiler, sendikasızlaştırılanlar, sosyal güvencesi olmayanlar, yoksullar (yüzde 26), çalışma hayatına katılamayan kadınlar (yüzde 75), çalıştırılan çocuklar, yaşlılar ve ülkemizde asla bir görünürlük edinemeyen sakatlar.
Baskın Oran, milletvekilliğine adaylık manifestosunda bu kategorilerin temel taleplerini de iki başlık altında şöyle sıralıyor: "Ne istemiyorlar: Savaş, milliyetçilik ve ırkçılık. Darbe ve darbe tehditleri. Neo-liberal ekonomi politikalarının yıkıcılığı. Çevresel yıkım. Kitlelere 'laiklik' yoluyla, seçkinlere 'ulusalcılık' yoluyla baskı.

Bireyin cemaat baskısından kurtulmasının yolunun devlet baskısının devamıyla açıklanması. Erkek hâkimiyeti ve LA-HA-SÜ-MÜ-T egemenliği."

Basın Oran'ın '2007: Korku ve Umut' makalesinde La-ha-sü-mü-t'ün egemenlik korkusunu ve 2007 cehennemini şöyle anlatıyordu: "Paniğin asıl nedeni bir menfaat bozulmasında, Millet-i Hâkime'nin dokunulmaz tahtına artık dokunuluyor olmasında yatıyor. 1454'te kurulan
Millet Sistemi'nin egemen unsuru 'Millet-i Hâkime', bütün Müslümanlardı. Sistem 1839 Tanzimat'la resmen son buldu. Ama zihnimizin 'işletim sistemi' olmayı sürdürüyor. Şu farkla ki, Cumhuriyet'le birlikte 'Müslüman'ın yerini 'Müslüman-Türk' aldı. Daha doğrusu, LAHASÜMÜT. Yani, laik olmak şartıyla Hanefi, Sünni, Müslüman, Türk. Yeni Millet-i Hâkime olmak için bu beş niteliğin tümüne sahip olmak şart.

Bu 'kokteyl', 12 Eylülcülerin elinde 'Türk-İslam Sentezi' biçimine bürünecektir. Zaten, Malatya'daki gibi bir vahşet (testis kesme, anüs bıçaklama, vb.) ne sadece dinle olabilirdi ne de sadece milliyetçilikle. İkisinin birleşmesiyle oldu. Diğer bir deyişle, halk arasındaki gayrimüslim nefretiyle seçkinler tarafından 'antiemperyalizm' markasıyla pompalanan 'yabancı/Batı nefreti'nin füzyonuyla."

Ezilmiş ve dışlanmışların istediklerini ise şöyle sıralışor Baskın Oran: "12 Eylül zihniyetinin ve kalıntılarının temizlenmesi. Adalet. İnsanca yaşatacak kadar gelir. Toplumsal barış: Kürt sorununa adil ve barışçıl çözüm. Ezilmiş ve dışlanmış tüm kimliklere saygı, yani demokrasi."
Baskın Oran, amacını şöyle özetliyor: "Yüzde 10 seçim barajıyla ve diğer numaralar kullanılarak 'farklı'nın sesi bastırılıyor. Önemli olan 'farklı'nın sesi olmak. Zurnanın zırt dediği delik bu."

Tanımayanlar için Baskın Oran:

• 1945 İzmir doğumlu. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni 1968'de bitirdi.

• 1969'da aynı fakültede asistan oldu.

• 12 Mart 1971 darbesi sırasında okuldan uzaklaştırıldı ve Danıştay kararıyla 1972'de geri döndü.

• 1974'te doktorasını bitirdi.

• 12 Eylül 1980 darbesi sırasında Kasım 1982'de yardımçı doçentken YÖK kararıyla görevine son verildi.

• Temmuz 1983'te İdare Mahkemesi tarafından görevine iade edildi.

• Göreve döndüğü gün 1402'yle sıkıyönetim tarafından görevinden tekrar alındı.

• Ankara'da sıkıyönetim sona erdikten sonra önce İdare Mahkemesi'nin, sonra Danıştay'ın kararıyla Ekim 1990'da SBF'deki görevine iade edildi.

• 1991'de doçent, 1997'de Uluslararası İlişkiler profesörü oldu.

• Ağustos 2006'da emekli oldu.

• Milliyetçilik, Azınlıklar, Türk Dış Politikası, Din-Devlet İlişkileri üzerine çalışıyor.

• Agos ve Radikal İki'de haftalık yazılar yazıyor.

• 70 kadar bilimsel makalesi yanı sıra 13 kitabı var. Bunların arasında sayabileceğimiz birkaçı, 'Azgelişmiş Ülke Milliyetçiliği-Kara Afrika Modeli', 'Türk-Yunan İlişkilerinde Batı Trakya Sorunu', 'Atatürk Milliyetçiliği-Resmi İdeoloji Dışı Bir İnceleme', 'Devlet Devlete Karşı', 'Küreselleşme ve Azınlıklar', 'Türk Dış Politikası'.

Baskın Oran'ı desteklemek amacıyla imzaya açılan metni aktararak bitirelim:
"Toplumdaki farklı görüş ve kesimlerin parlamentoda temsilini engelleyen antidemokratik seçim sistemini aşmak için; sol etiket altında şoven milliyetçi, çatışmacı ve otoriter bir siyasal anlayışı dayatan çevrelere karşı özgürlükçü, barışçı, demokratik solun sesini duyurmak için; siyasal ekonomik, kültürel sistemden dışlanmışların, kısıtlanmışların, sol kamu vicdanının seslerinin parlamentoya yansıyabilmesi için İstanbul'dan bağımsız adaylığını koyan Prof. Dr. Baskın Oran'ı destekliyorum."

Baskın Oran'ın milletvekilimiz olabilmesi için bölgesinde geçerli oyların yüzde 3.5 kadarını alması yeterli olacak. Onu ve büyük heyecanla beklediğimiz diğer bağımsız adayları Meclis'te gördüğümüz gün, bu memleket için çok önemli bir gün olacaktır. Birbirine benzeyen kalantor beyler ve hanımların arasında aslolanı işaret eden, kaçak gündemlere set çeken, sesi çalınmışlara ses olan birkaç kişi bile hayatımızın kalitesini artıracak.

Bağımsızları demokrasinin güvencesi olarak Meclis'e sokalım.

Sesimize sahip çıkalım.

Kaynak: Radikal, 4 Haziran 2007


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam