19/05/2020 | Yazar: Ali Erol
Mayıs’ın ikinci haftasından homofobik nefret “köşe”leri Millî Gazete yazarlarından…
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz…
Mayıs ayının ikinci haftasından cinsiyetçi ve homofobik nefret “köşe”lerini Millî Gazete yazarlarından seçtik.
Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve imzacı devletlere “kadına karşı şiddeti önleme, şiddetten koruma, şiddet eylemlerini kovuşturma ve mağdur destek mekanizmaları oluşturma” yükümlülüğü getiren “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyon kampanyası kadınları ve LGBTİ+’ları hedef almayı sürdürüyor.
Cinsiyetçi, transfobik, homofobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede başı çeken muhafazakâr yayın organları, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı yürüttükleri “iptal edilsin” kampanyasının cinsiyetçi-homofobik nefret ve dezenformasyonunu “köşe” yazılarına taşımaya devam ediyorlar.
2012 yılında ilk olarak Türkiye tarafından imzalanan ve 1 Ağustos 2014’ten beri yürürlükte olan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) Başdenetçisi Şeref Malkoç bile ortak olmakta sakınca görmedi.
Millî Gazete, Sözleşme’nin, 11 Mayıs 2011 tarihinde TBMM’deki bütün partilerin oybirliğiyle kabul edilmesinin yıldönümünü, “İstanbul Sözleşmesi neden feshedilmeli?” başlıklı cinsiyetçi ve homofobik nefret bülteni ile andı.
Kaos GL 2019 Medya İzleme Raporu’na göre LGBTİ+’lara yönelik nefreti görev belleyen gazetelerden başı çeken Doğru Haber, “Milli Gazete'nin, aileyi ve toplumu ifsat eden İstanbul Sözleşmesinin yıldönümü nedeniyle çıkardığı özel sayı”yı, “Milli Gazete: Aileyi koruyamazsanız milleti de vatanı da koruyamazsınız” başlığı ile aldı ve yaydı.
Millî Gazete, “İstanbul Sözleşmesi’nin neden acilen feshedilmesi gerektiğini” cinsiyetçi-homofobik nefret ve dezenformasyon ile sıraladı: “Cinsi sapıklığın önü açılıyor”, “LGBT ve eşcinsel sapkınlığın önünde kalkan”…
Avukat Mustafa Yaman, “İstanbul’a yabancı ifsad sözleşmesi” başlıklı Millî Gazete “köşe” yazısında, geleneksel muhafazakâr dezenformasyon ile “cinsiyet” ile yetinmeyip, “toplumsal cinsiyet”i de “fıtrat”a dahil ediyor, böylece kadın ve erkeğin toplumsal konumları ile güç ilişkilerinden kaynaklı beklenen rollerin, sorumlulukların taşıdığı eşitsizlikleri gölgelemeyi ve manipüle etmeyi tercih ediyor. “Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrım Gözetmeme” maddesini, “cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliği ifadeleri ile sapkın cinsel tercihlerin meşrulaştırılması, statülerinin korunması için hükümet, yasal düzenlemeler yapmayı taahhüt etmiş olmaktadır” ifadesi ile anıyor, böylece cinsiyetçi ve homofobik nefrete karşı söz konusu maddenin işlevini de kendiliğinden ortaya koymuş oluyor!
Millî Gazete Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Kurdaş imzalı, “Kod Adı: İstanbul Sözleşmesi” başlıklı “köşe” yazısında, İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin, “küresel düzlemde aileyi hedef alan planın Truva atı” tabiri kullanılıyor. Genel Yayın Yönetmeni “köşe” yazarı, “Bakmayın “İstanbul” ile nam salmasına, kendisi bizatihi Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ydi…” gibi garip ifadeler ve manası kendinden menkul sözlerle doldurduğu “köşe”sinde nihayet “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cuma hutbesinde söyledikleri hakikatler”e geliyor ve Sözleşme’yi “kurutulması gereken bataklık” olarak tanımlıyor.
Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı Ebru Asiltürk imzalı, “İstanbul Sözleşmesi aile yapımıza atılan bombadır” başlıklı Millî Gazete “köşe” yazısında, “Sözleşme, Erbakan Hocamızın tabiriyle “elmaşekerine bulanmış zehirdir”” ifadesi kullanılıyor. Kadın Kolları Başkanı “köşe” yazarı Ebru Asiltürk, İstanbul Sözleşmesi’nin zehrini “toplumsal cinsiyet” ve “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramları olarak görüyor ve bekleneceği gibi ekliyor: “Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının yanında kullanılan “cinsel kimlik” ve “cinsel yönelim kavramları”, kanun yoluyla meşrulaştırmış ve yasallaştırmıştır.”
Anadolu Gençlik Derneği Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Merve Aydın Küçük imzalı, “Bu sözleşme iptal edilmelidir” başlıklı Millî Gazete “köşe” yazısında, “Cinsiyet üzerinden değil, hak ve adalet üzerinden bir mücadele verilmelidir” diyor.
Dünya Çocuk Hakları Derneği Güneydoğu Başkanı Dr. Uğur Balin imzalı, “Her türlü sapkınlık meşru hale geldi” başlıklı Millî Gazete “köşe” yazısında, bahsedilen “sapkınlık”ların meğer “feminizm” ile “cinsel yönelim” olduğunu öğreniyoruz. Feminizm, “kadının doğurmakla, erkeğin savaşmakla yükümlü olmasına, kadının annelik yaparken erkeğin evi geçindirmesine” isyan ediyor, diyen Millî Gazete “köşe” yazarı “Dr.”, tüm bu toplumsal cinsiyet ilişkileri ile dağıtılmış rolleri “fıtrat”a bağlıyor ve devam ediyor: “Sözleşme hükümleri gereğince nikâhsız beraberlikler veya ‘cinsel yönelim’ adı altında toplanan sapıklıklar ‘hayatın her alanında koruma altına alınmış bulunduğu için, meselâ beraberce kalmak isteyen kız ve erkek öğrencilere, yahut cinsel sapıklara evinizi kiralamaktan imtina ettiğinizde, toplumsal cinsiyet ayrımı ile suçlanabilirsiniz.”
“Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde Öğretim Üyesi” de olan Millî Gazete “köşe” yazarı Mücahit Gültekin, “İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek Meclis’in vatandaşa borcudur” başlıklı yazısında, “İstanbul Sözleşmesi’ni hükümet imzaladığı için, hükümeti savunmak adına bazı çevreler LGBT’yi savunur hale geldiler” diyor. Millî Gazete’nin hak hukuk tanımazlıkta hızını alamayan “akademisyen” ve “köşe” yazarı Gültekin, LGBTİ+ toplumunu ve kurumlarını kriminalize eden karalamalarını ““Köşe”ler homofobik nefretle doldukça, “akademik” sorumluluğu kim sallar!” ve “LGBT bir aile hekiminizin olacağından ya da LGBT bir hakimin önüne çıkacağınızdan emin olabilirsiniz” dosyalarından hatırlayalım.
Saadet Partisi Genel İdare Kurulu Üyesi de olan, Millî Gazete “köşe” yazarı Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “İstanbul Sözleşmesi ve gündem” başlıklı yazısında, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili, “tartışmalarla sapkın grupların ekmeğine yağ sürülmemeli, amaçlarına hizmet edilmemelidir” uyarısı çekiyor: “LGBTİ, eşcinsellik gibi kavramları devamlı gündemde tutmak sapkın grupların işine geldiği gibi, gündemi saptırmak isteyenlerin de işine gelmektedir.”
Diyanet-Sen Genel Başkanı da olan, Millî Gazete “köşe” yazarı Mehmet Bayraktutar, “İstanbul Sözleşmesi aileyi yok etmeden feshedilmelidir” başlıklı “köşe” yazısında, “Biz Müslüman bir ülke olmamıza rağmen sözleşmenin dördüncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki “cinsel tercih ya da cinsel yönelimin” güvence altına alınmasına dahi itiraz etmeden sözleşmeyi imzalayan ülke olduk” diyor. “Cinsel yönelim, cinsel tercihler ve her türlü sapıklık” söylemiyle devam eden Millî Gazete “köşe” yazarı, İstanbul Sözleşmesi’nin, “adeta LGBT gibi marjinal gurupların beklentilerini karşılamak için” hazırlandığını söylüyor.
Gene Saadet Partisi’nden, Millî Gazete “köşe” yazarı Muhittin Hamdi Yıldırım, “İstanbul Sözleşmesi Müslüman aileleri dağıtma projesidir” başlıklı yazısında, İstanbul Sözleşmesi ile “islam aile yapısına yüzde yüz aykırı bazı kavramlar eklenerek kadınla kadının, erkekle erkeğin evlendirilmesi meşrulaştırılmaktadır” diyor ve devam ediyor: “cinsel yönelim, cinsel tercihler ve her türlü sapıklık kanunla koruma altına alınmaktadır.”
Bandırma Üniversitesi’nden “akademisyen” ve Millî Gazete “köşe” yazarı Bekir Gündoğmuş, “Küresel güçlerin LGBT ve Feminizm dayatması” başlıklı yazısında, İstanbul Sözleşmesi’nin “kod”unu çözüyor ve uyarıyor: “toplumsal cinsiyet-cinsel yönelim gibi kavramlar üreterek zihinsel işgale yeltenen bir akıl (!) var orta yerde!” BM’nin ayrımcılıklara karşı insan haklarını ve eşitliği gözetmesini, “Sapkınlığın, uluslararası siyasette adeta resmi-yasal korumaya alınması” diye gören Bandırma Üniversitesi akademisyeni “köşe” yazarı, yazısının devam cümlelerini, LGBTİ+’lar ile cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı kurumlara dair “sapkın” söylemiyle kurmaya devam ediyor. “Akademisyen” ve “köşe” yazarı aynı zamanda hakemli akademik “LGBT dergiler”den yakınıyor ve Amerikan Psikiyatri Birliği gibi eşcinselliği hastalık olarak görmeyen kurumlara sitem ediyor. Millî Gazete’nin “akademisyen” yazarı, tüm bu ayrımcı yaklaşımlar ile nefret söylemlerine “homofobi” denildiğini bildiğini de yazıyor.
Millî Gazete’nin psikiyatr “köşe” yazarı Nevzat Tarhan ise “Biyolojik olarak üçüncü bir cinsiyet yok” başlıklı yazısıyla, bile isteye cinsiyetçi, homofobik ve transfobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etme ile ayrımcı uygulamalarda bulunma ve destekleme işlerinden vazgeçmediğini bir kez daha gösteriyor. Manipülasyon, dezenformasyon ve nefret korosuna bir “psikiyatr” olarak katılan ve yıllardır eşcinselliğin “hastalık” olduğuna dair ideolojik çığırtkanlık yapan Tarhan’ın yoluna “transseksüellik hastalıktır” diye devam edeceği anlaşılıyor. “İstanbul Sözleşmesi’ndeki toplumsal cinsiyet eşitliği ifadesi kimliksiz bir topluma zemin hazırlar ve cinsel kimlik patolojilerini destekler” diyen Tarhan’ın cinsiyetçi, homofobik ve transfobik nefret seyrinden birkaç hatırlatma: “Aile Bahane, Homofobi ve Nefret Şahane!”, “Lambda, Prof. Dr. Tarhan'ı Tabipler Odası'na Şikâyet Etti”, “Farklılıklarımız Tedavi Konusu Olamaz: Ne Yanlış Ne Yalnızız!”
Not: Bu haberde, alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.
Etiketler: medya