07/01/2011 | Yazar: Kaos GL

Murathan Mungan'ın dört bölüm, kırk dört yazıdan oluşan yeni deneme kitabı Stüdyo Kayıtları yayımlandı.

Murathan Mungan'ın Stüdyo Kayıtları  Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Murathan Mungan'ın dört bölüm, kırk dört yazıdan oluşan yeni deneme kitabı Stüdyo Kayıtları yayımlandı.

“Kayda giriyoruz! 3, 2, 1, kayıt!” başlıklı önsözde kitap şöyle tanımlanıyor:
"Diğer deneme kitaplarıma göre biraz daha farklı bir içeriğe sahip olan bu kitapta yer alan yazıların çoğu, yazarlık dünyam hakkında masanın arka tarafından söz alan; yazdığım şiir, öykü, oyunlara ilişkin kimi ipuçları taşıyan, bazen aydınlatıcı göndermelerde bulunup bazen açıklama yerine geçebilecek notlar düşen irili ufaklı yazılardan oluşuyor. Yazı'mın kendimce ışıklandırabildiğim art alanlarını okura açmak, ön çalışma ve tasarımlara ilişkin bazı fazladan bilgileri onunla paylaşmak, bu vesileyle de kendi üstüme yüksek sesle düşünme isteği denebilir en fazla."

Kayda giriyoruz! 3, 2, 1, kayıt!,
Diğer deneme kitaplarıma göre biraz daha farklı bir içeriğe sahip olan bu kitapta yer alan yazıların çoğu, yazarlık dünyam hakkında masanın arka tarafından söz alan; yazdığım şiir, öykü, oyunlara ilişkin kimi ipuçları taşıyan, bazen aydınlatıcı göndermelerde bulunup bazen açıklama yerine geçebilecek notlar düşen irili ufaklı yazılardan oluşuyor. Yazı'mın kendimce ışıklandırabildiğim art alanlarını okura açmak, ön çalışma ve tasarımlara ilişkin bazı fazladan bilgileri onunla paylaşmak, bu vesileyle de kendi üstüme yüksek sesle düşünme isteği denebilir en fazla. Baştan belirteyim, amacım okurun işine karışmak, onun işini yapmak değil; bunca yıl sonra "kendi kendinin çevirmeni ya da eleştirmeni olmak" gibi bir niyetim de yok. Okunmaya başladığında hemen görülebileceği gibi, yazdıklarım üzerine iri sözler etmeye, kapsamlı açıklamalarda bulunmaya, derin çözümlemelere girmeye kalkışan yazılar değil bunlar; hatta tersine kimi zaman önemsiz sayılabilecek ayrıntılara, gözden çabuk kaçabilecek bağlantılara, yazarlık takıntılarıma dikkat çekmeyi, okurda bu yönde bir farkındalık geliştirmeyi amaçladıkları söylenebilir. İçlerinde bazı metinleri rahatlıkla "anı-deneme" olarak nitelendirebilir, hatta bazılarını azıcık hercai bulabilirsiniz. Öyle ya da böyle bu yazılar okura, benim yazı yazarken, kitap çatarken/kurarken/yaparken değer verdiğim, gözettiğim, dikkat ettiğim, özen gösterdiğim, kerteriz aldığım noktalar hakkında fikir verecek; hassasiyetlerim, ölçülerim, meraklarım, inatlarım, takıntılarım konusunda bilgilendirecektir.

Stüdyo Kayıtları'na bu bilgilerin ışığında bakıldığında, önceki deneme kitaplarıma oranla malzemesi gereği daha kişisel bir ton taşıdığını söyleyebilir; bu nedenle de yapıtlarıma ve yazarlık dünyama özel bir yakınlık duyanları biraz daha yakından ilgilendireceğini varsayabilirim. Bu arada bu kitabın, ben ve kitaplarım üzerine inceleme ya da akademik çalışma yapacak kişilere kısıtlı da olsa yardımcı kaynak oluşturabildiğini ummak isterim.
 
Stüdyo Kayıtları'ndan üç yazı, 2000 yılında 13+1 kutusu içinde tek baskı olarak yayımlanan Fazladan Bir Kitap'ta yer aldı. Orada, bu yazıların ileride yer alacağı kitabın adını "Atölye Yazıları" olarak dipnot düşmüşüm. Oysa 2002 yılında Milliyetgazetesinin haftada bir yayımlanan "Kültür-Sanat Eki"ndeki sayfamın adı "Hayat Atölyesi" olunca bu adı –gene aynı çağrışımı koruyacak biçimde– Stüdyo Kayıtları olarak değiştirdim. (Nitekim 2005'te yayımlanan Elli Parça'da artık bu adla anılır.) Söz konusu Kültür-Sanat Eki'ndeki gazete yazılarının da içinde yer aldığı kitapsa, 2009'da Hayat Atölyesi adıyla yayımlandı. Bütün bu söylediklerim seçilen sözcükler, nitelemeler, adlandırmalar ne olursa olsun, işin mutfağını; atölye, stüdyo çalışması diye nitelendirilebilecek arka planını ne denli önemsediğimin işareti olarak değerlendirilebilir.
 
Bilindiği gibi Batı'da büyük müzik grupları ve şarkıcıların, bir zamanlar stüdyoya girip seslendirdikleri halde sonradan yayınlanmamış şarkıları, yahut bazı şarkıların farklı biçimde yorumlanmış ilk hallerinin yer aldığı ses kayıtları müzik yaşamlarının bir aşamasında, bir kariyer selamlaması olarak "Stüdyo Kayıtları" başlığı altında bir araya getirilerek yayınlanır. Buradaki yazıların, yazarlığımın ve yazdıklarımın bir anlamda arka planına, pişirme mutfağına işaret düşüren malzemesi nedeniyle kitaba bu adı vermenin ona ironik bir renk katacağını düşündüm.
 
Yazıyı iş edindiği günden bu yana "kendini zalim denebilecek gözlerle didikleyen biri" olarak, bir yazarın belli dönemlerde durup kendi üstüne yeniden düşünmesini, yazdıklarını yabancı gözlerle gözden geçirmesini her zaman önemli bulmuşumdur. Sevdiğim, değer verdiğim yazarların çoğunun böyle yaptığını; yalnızca kültür sanat ve edebiyat sorunları üzerine değil, aynı zamanda kendi yazarlık dünyaları, kişisel malzemeleri; konuları, temaları ve o güne dek yazdıkları üzerine de ciddi ölçüde kafa yorduklarını görmek beni gönendirmiş, eğitmiştir.
 
Önceki deneme kitaplarım gibi Stüdyo Kayıtları da baştan tasarlanmış bir kitaba doğru adım adım ilerleyen; düzenli, yöntemli bir çalışmayla kotarılmış yazılardan oluşmuyor; tersine farklı tarihlerde kaleme alınıp çeşitli dergilerde yayımlanmış dağınık düzen bir çalışmanın ürünü bu yazılar; ayrıca yapıtlarımın, yazdıklarımın tümünü kuşatmadıklarını da söylemem gerekir. Zamana yayılmış yazıları kucaklama isteğiyle ortaya çıkan bu çeşit toplama kitapların, hep kendi içinde bir bütünlenme sorunu olur, ama bundan öncekileri göz önüne alırsak bu işi fena yapmadığımı söyleyebilirim sanırım. Bu çeşit kitaplaştırma çabalarında bir eşiğe geldiğimde, kitabın siluetini belirleyecek genel bir iskelet çizerek, malzemenin harcını yeni konular, yeni yazılarla besleyerek zenginleştirmeye, bu toplamın kendi içinde daha tutarlı bir profil sunmasına çalışırım; başta değilse bile ortalarda bir yerde belirlenmiş bir hedefe doğru ilerlerim; bu sefer de öyle oldu. Buna karşın konusu ve öznesi gereği gene de tamamlanmış, bitmiş bir kitap sayılmaz bu; yazdıklarımın çoğunu kapsamadığına, yaşadıkça, yazmayı ve yazdıklarım üzerine düşünmeyi sürdürdükçe benzer yazılar çoğalacağına göre, "stüdyo kayıtları" zamanın dönen makaralarında, başka kitaplar, başka toplamlarda kendini sürdürecek demektir. Nitekim bu kitabın son bölümü için düşünüp tasarladığım kimi daha oylumlu, kapsamlı yazıları kitabı iyice ağırlaştıracağı, iç dengesini bozacağı düşüncesiyle başka kitaplara erteledim.
 
Düşünürken, hayal ederken, tasarlarken, yazarken keşfettiklerimiz olduğu gibi, yazdıklarımızı okurken de keşfettiğimiz yanlar vardır. Bazen kendi hakkımızda yazdıklarımızdan bilgi aldığımız olur. Yazarken fark etmediğimiz kendimizdeki bir yanı, okurken fark ederiz. Okurluğun aslan payıdır bu. İnsan kendini "okumayı" da bilmeli; bunun için gözlerini açık ve temiz tutmalıdır.
 
Bir insanın kendi hakkında her şeyi bilemeyeceği gibi, bir yazar da yazdıkları hakkında her şeyi bilemez. Bile isteye, seçerek, amaçlayarak, kararlaştırarak, akıl ederek, hayal kurarak, düşünüp tasarlayarak; rastlantıya ve sürprize şans tanıyarak yaptığı şeyler olduğu gibi, kendinin de farkında olmadığı, kimi zaman içgüdüleriyle bulduğu, sezgilerinin yardımıyla keşfettiği, okuduklarından, seyrettiklerinden, öğrendiklerinden içselleştirdiği tortul bilginin yol göstericiliğiyle yakaladığı şeyler de vardır. Kimi zaman içinin kendine bile yabancı derinliklerinden, bilincin köklerinden, rüyalar âleminin birbirine açılan uçucu kapılarından çıkagelen esinlerin yardımıyla kotarılmış bir malzemeyle çıkar okur karşısına. Aklın, ruhun, bilginin, sezginin, içgüdünün, bilincin, deneyimin, imgelem yeteneğinin, alışkanlığın, rüyanın, rastlantının izlerinin iç içe geçtiği bir yaratım sürecinden kendince bir disiplin taşıyan ve belli bir kompozisyon içinde ifade edilmiş eserlerle çıkagelir.
 
Farklı okuma biçimleri ve değişik yöntemler içeren metinçözümsel yaklaşımlar, bize yazılanların katmanlarını aralar. Metin üzerindeki yazılı cümleler kadar, yazılı olmayan cümleleri de okumayı öğreniriz.
 
Önsöz niyetine söyleyebileceklerim sanırım bu kadar, şimdi kayda giriyoruz. Kırmızı ışık yandı, başlayabiliriz...
Eylül-Ekim 2010

Murathan Mungan
Stüdyo Kayıtları
Kapak Tasarımı: Pınar Kazma
Kitabın Baskıları:
İlk Basım: Ocak 2011


Etiketler: kültür sanat
İstihdam