16/09/2019 | Yazar: Ali Erol

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını sizler için okuduk…

Nefretlerini LGBTİ+’ya bağlamadan “köşe”lerini dolduramıyorlar! Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını sizler için okuduk… 

Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan gazete yazılarını sizler için okumaya devam ediyoruz. İşte geçen haftanın nefret “köşe”leri…

Eylül ayının ikinci haftasına gene Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden “Yeni Şafak Köşe Yazarı” Prof. Dr. Ergün Yıldırım ile başlıyoruz. Yıldırım, “Anomik erkek: Toplumsal sarsılmayla gelen erkek şiddeti” başlıklı yazısında, “kadın cinayetleri ve erkek şiddeti” diye başlıyor, başlar başlamaz da “konu”yu gene “gay ve lezbiyenlik”e bağlıyor:

“Temel ve basit soru şudur: Erkekler niçin kadına şiddet uyguluyor? Bunun cevabını bulmak için bilimsel araştırmalar yapmalıyız. Konunun odağından sapmadan hareket etmeliyiz. İstanbul Sözleşmesi, temelde kadına yönelen şiddeti önlemek için hazırlanan bir proje güya. Ancak biz onunla daha fazla cinsiyet eşitliğini, gay ve lezbiyenliği tartıştık.” 

Türkiye gazetesinden Batuhan Yaşar, CHP HDP’lileşiyor mu?” başlıklı köşe yazısında, LGBT, hayvan haklarına gösterilenin 10'da birini bekliyoruz” diye yazdı:

“Kamuoyu CHP’den;

LGBT, hayvan hakları, doğa ve çevreye verilen tepkinin onda birini bekliyor sadece..

Terör 35 yıldır Türkiye’nin bütün enerjisini emiyor..

Sadece CHP yönetimi değil, yandaşları da suskun..

Bir cümle bile yazmadılar..

Neden acaba?

Bir tek CHP mi?..

İYİ Parti de sessizce bekliyor..

Çok ilginç..

Hani milliyetçiydiniz?”

Sabah gazetesinden Haşmet Babaoğlu, “İşaretler…” başlıklı yazısında, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin belediye televizyonunun logosunu değiştirmesi üzerine “Kendi çapında meşhur bir internet sitesi İBB TV'nin yedi tepeli ve minareli logosunun kaldırılıp yerine LGBT renklerinin de içine katıldığı bir bulamacın koyulması” diye yazdı. “Anladınız siz onu...” diyen Sabah yazarı, şöyle devam etti:

“Dikkatle bakan görür...
İçeride iki siyasi cephe var.
Milliler ve ecnebiler...
Gerisi hikayedir.
Görmesini bilenler...”

Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, “Beton Ekrem, bu kadar parayı ne yapıyor?” başlıklı yazısında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçilen Ekrem İmamoğlu yönetimindeki yeni yapı..” nitelemesiyle, “harıl harıl çalışıyorlar, belediye imkanlarını, “Başörtülülere burs vermiyoruz” diyen Çağdaş Yaşam’cılara aktarmak için” diye yazdı. Öğrenci yurtlarıyla devam edip köşe yazısını “gey-lezbiyenler”e bağladı:  “Gayler-lezbiyenler için dahi yeni alanlar açılmasını planlayan yurtların yönetimleri ve kalanları bayram ettiler..”

Akit’in bir başka köşe yazarı Şevki Yılmaz, “İşte iktidarı koruyup güçlendirecek reçete!” başlıklı yazısında, “terörden de tehlikeli” diye nitelediği “LGBT”yi unutmadı:

“LGBT’ler olmak üzere gençliğimizi, milletimizi fesada sürükleyen oluşumlar engellenmeli ve mutlaka kurumsallaşmalarının önüne geçilmelidir! “Fesad ve fısk ehline dur demek; gençliği alkol, fuhuş, uyuşturucu ve şiddetin her türlüsünden korumak devletin asli görevidir’’ bilinciyle terör kadar ve terörden de tehlikeli cinsi sapıklıklara mutlaka ve artık dur denmelidir!”

Akittv.com.tr yazarlarından Günay Ertan Akgün, “Gençler neden evlen(e)miyor?” başlıklı yazında kendi sordu kendi cevapladı ve “neden”“LGBT”ye bağladı:

“İstanbul Sözleşmesi’yle birlikte “cinsel sapıklıklar” ın artması ve bunların yasal teminat / koruma altına alınması, cinsel eğilim ve tercihlerin LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel) şeklinde değişmesi ve neredeyse tıbben de “moda” haline getirilip normalleştirilmesi, insanların cinselliğe ve akabinde de evliliğe olan bakış açılarını değiştirmiştir. Eskiden sanatçılardan dolayı birkaç örneğe şahit olan Türk toplumu artık kızın erkek, erkeğin de kız haline gelmesini “normal” saymış ve bu gidişle  “sapıklık” noktasında – ne yazık ki – Ad / Semud ve Lût kavimlerini geçeceğiz gibi gözüküyor, gözükmektedir. Böyle bir sapık toplumda evlenmek, onu sürdürmek, nesiller yetiştirmek ve bunları idame ettirmek her babayiğidin harcı olmasa gerek. Parmakla gösterilen ve üstüne basa basa gurur duyulan / koltuklarımızı kabartan “genç nüfusa sahip olma” özelliğimizi yitirmemek adına devlete ve hükümete büyük görev ve sorumluklar düşmektedir.”

Not: Bu haberde, internet ortamı ile sosyal medyadan yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmadı; olduğu gibi alındı.

İlgili Haber

Homofobik nefretle bendini aşan köşeler!

“Homofobik ve Transfobik Nefret Söyleminin İnternet Seyri”

 


Etiketler: medya
2024