25/11/2009 | Yazar: Kaos GL

Hoşgörünün kültürümüzün bir parçası olduğunu bir yana bırakıp “nefret suçları” sorununu görmek ve çözüm&uum

Nefretten suç doğar Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Hoşgörünün kültürümüzün bir parçası olduğunu bir yana bırakıp “nefret suçları” sorununu görmek ve çözümü için uğraşmak şart.
 
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) 17 Kasım 2009’da, 2008 yılına ilişkin nefret suçları raporunu yayınladı. Uluslararası Hoşgörü Günü’nde yayınlanan rapor pek çok saldırı, tehdit, cinayet, kundaklama ve mala zarar verme suçlarını içeriyor. Öte yandan, güvenilir bir şekilde bilgi toplanıp kaydedilmediği için aslında birçok nefret suçunun kayıtlarda yer alamadığının altı çiziliyor. Rapora göre veri toplama konusunda çok ciddi sorunlar var, bazı devletler nefret suçlarına ilişkin verilere hiç ulaşamıyor, bazılarıysa bu verileri toplumla paylaşmıyor. AGİT üyesi 56 ülkenin sadece 14’ünde yeterli nefret suçları yasaları ve veri toplama sistemleri var, 22 ülkede ise nefret suçlarına yönelik yasal düzenleme yok.
AGİT katılımcı devletler, nefret suçlarının toplum içindeki uyum ve birliği tehdit eden, şiddet tohumlarını ekme potansiyeline sahip etkenler olarak gerek ulusal, gerekse uluslararası güvenliğe tehdit oluşturduğunu kabul ederek, bu konuda bazı yükümlülükler altına girdiler. Söz konusu rapor, nefret suçlarının kaydedilmesi, etkin bir şekilde araştırılması ve kovuşturulması, veri toplanması, sivil toplum ve devlet kurumları arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor.
AGİT tarafından kullanılan nefret suçları tanımı şöyle: a. Nefret suçu mağdur, mülk ya da suçun hedefi B şıkkında tanımlandığı şekliyle bir grupla gerçek ya da edinilmiş bağlantısı, ilgisi, ilişkisi, destekçisi ya da üyesi olduğu nedeniyle seçilerek, mülke ya da kişiye karşı işlenen herhangi bir suçu kapsamaktadır. b. Grup üyelerinin genel özellikleri gerçek ya da edinilmiş ırk, ulus ya da etnik orijin, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, fiziksel ya da zihinsel engellilik, cinsel kaynaklı ya da diğer benzer unsurlara dayandırılabilir. (AGİT Nefret Suçları Raporu)
Katılımcı devletlerin sundukları raporlara göre, bölgede en fazla nefret suçları etnik köken/azınlık konumu nedeniyle işleniyor. Bunları sırasıyla dinsel aidiyet ve ırk/renk nedeniyle işlenen nefret suçları izliyor. 

Rapora göre Türkiye
Türkiye nefret suçlarıyla ilgili olarak “bir ölçüde” veri toplayıp raporlayan ülkelerden. Adalet Bakanlığı veri bankasında, hangi topluluklara yönelik nefret suçlarının işlendiğine ilişkin kayıt tutulmuyor. Suça göre kayıt tutuluyor, saldırı, tehdit, cinayet, vs. Buna ek olarak, Türkiye bu kayıtları kamuya duyurmak yerine, belirli prosedürlere bağlı olarak ancak başvuru olduğu takdirde açıklıyor. Türkiye’de 2008 yılında 258 vaka kovuşturulmuş, bunların 208’i ceza almıştı. Bu sayı 2007’de kovuşturulduğu açıklanan 97 ve cezalandırılan 39 vakaya göre hayli yüksek. Buna göre 2008’de vakalarda çokça artış mı oldu, yoksa daha fazla veri mi toplandı? Rapor, bu rakamlara son derece temkinli yaklaşılması gerektiğini söylüyor çünkü bu rakamlar sadece yetkililerce doğrulanan ve mağdurlar tarafından bildirilen suçları kapsıyor. Adalet Bakanlığı’nın AGİT’e verdiği bilgilere göre Türkiye’deki nefret suçları mezarlara saygısızlık, ibadet yerlerine yönelik saldırı, sözlü saldırı, tehdit ve nefrete teşviki içeriyor. Buna göre nefret suçu olarak herhangi bir cinayet, fiziksel saldırı, mala zarar verme suçları gerçekleşmedi. Türkiye 2008’de nefret suçları konusunda herhangi bir yasal veya kurumsal düzenleme de yapmadı.
Raporda doğrudan sivil toplum kuruluşları tarafından AGİT’e bildirilen nefret suçları da yer alıyor. Buna göre, Türkiye Yahudi düşmanlığı içeren suçların yaşandığı ülkelerden biri. Protestan Kiliseler Birliği toplumlarına yönelik olarak gerçekleşmiş 10 tehdit, mala zarar verme ve saldırı olayı bildirmiş. Konstantinapol Topluluğu, İstanbul bölgesinde mülke zarar verilmesine ilişkin iki olay raporlamış. LGBT bireylere yönelik insan haklarını izleyen LGBT Hakları Platformu beş transseksüelin öldürüldüğünü bildirmiş.
Türkiye’den Adalet Bakanlığı’nın verileriyle, STK’ların sağladığı veriler arasındaki farklılıklar da, nefret suçları hakkında veri toplamanın ve bu konuda Türkiye’deki eksiklikleri sergilemeye yeter. Türkiye’de nefret suçlarını tanımlayan ve bu konuda bir düzenleme getiren belirli bir yasa yok. İlgili yasal düzenlemeler, Anayasa’nın eşitliği güvence altına alan 10. maddesi, Türk Ceza Kanunu’nun yasalar önünde eşitliği koruyan 3. maddesi, soykırımı yasaklayan 76. maddesi, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılamayı yasaklayan 216. maddesi olarak sayılabilir. Ne var ki, bu yasal güvenceler yukarıda tanımlanan nefret suçlarını “etkili” bir şekilde cezalandırma ve genel önleyicilik sağlama açısından son derece yetersiz.
Nefret suçları konusunda çalışması bulunan İnsan Hakları Gündemi Derneği’ne göre Türkiye’de nefret suçları beş farklı kategoride toplanıyor. Birincisi farklı etnik, dini gruplara yönelik nefret suçları: Protestan kiliselere yönelik tehdit ve saldırılar, Hrant Dink’e yönelik suikast, Malatya Zirve Yayınevi’nde üç Hıristiyan’ın öldürülmesi, Kürt vatandaşlara yönelik saldırılar vs. İkinci kategori, cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimliğine dayalı nefret suçları: Sadece 2007 yılında LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel ve Transseksüel) bireylere yönelik olarak 11 cinayet işlendiği saptandı. Üçüncü kategori, ırkçılık ve yabancı düşmanlığına dayalı nefret suçları: Daha çok ülkemize sığınmış olan mültecilere yönelik şiddeti içeriyor. Dördüncüsü, farklı siyasal görüşten kişilere yönelik nefret suçları. Son olarak, başka farklı temellere dayanan nefret suçları. Bu grupta örneğin engellilere yönelik nefret suçları gösterilebilir. (Türkiye’de Nefret Suçları s. 7, İnsan Hakları Gündemi Derneği).
Bu rapor ve aslında günlük hayatımızda çevremizde ve medyadan hatırlayacağımız birçok örnekle, nefret suçları açısından Türkiye’deki durumun pek parlak olmadığı hemen fark edilecektir. Genel olarak, aslında hoşgörünün kültürümüzün bir parçası olduğunu açıklama refleksini bir yana bırakıp sorunu görmek ve çözümü için uğraşmak şart. Nefret suçları aslında sadece bireye veya bir yere veya mülke yönelik suç olmanın ötesinde daha derin bir boyuta sahip. AGİT raporuna göre failler nefret suçunu gerçekleştirirken mağdur ve mağdurun ait olduğu topluma yönelik bir mesaj verirler. Bir kişi veya mülke veya ibadet yerine yönelik suç, aslında o kişinin veya yerin ilgili olduğu topluma karşı önyargıyı, hoşgörüsüzlüğü ve nefreti ifade eder. Sağlıklı bir veri tabanının kullanılmasıyla elde edilmiş bilgiler, Türkiye’de yaşayan insanlar arasındaki toplumsal nefret, önyargı ve hoşgörüsüzlüğe ayna tutacak ve bunları net bir şekilde ortaya koyacaktır. İyi bir yasal düzenleme hem nefret suçlarının gerektiği gibi cezalandırılmasını hem de etkili genel önleyiciliği sağlayacaktır. Diğer bir önemli kazanım ise sorunun saptanmasıyla toplumsal önyargı, nefret ve hoşgörüsüzlüğün çeşitli eğitim ve destek programlarıyla üstesinden gelinmesinin sağlanması olacaktır. 

Mine Yıldırım: AAbo Akademi, İnsan Hakları Enstitüsü, doktora adayı
 


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
İstihdam