22/08/2023 | Yazar: Aslı Alpar
Türkiye’de transfobi nedeniyle ekranlarda yer bulamayan oyuncu ve seslendirme sanatçısı Göksu Başaran Hollanda’ya yerleşti. Başaran bu göçe dair deneyimlerini KaosGL.org’a anlattı.
Türkiye’de çeşitli dizilerde oynadı. İktidar partisinin LGBTİ+’lara yönelik medyadaki sansürü artıkça ana akımda yer bulamadı. Yapımcı oldu, trans kadınların yaşadıklarını güçlü bir senaryoyla izleyiciyle buluşturdu. Ancak tüm bu çabasına rağmen trans kadın olduğu için piyasada tutunamadı. Oyuncu ve seslendirme sanatçısı Göksu Başaran, geçtiğimiz sene Hollanda’ya yerleşti.
Avrupa Yakası, Arka Sokaklar, Küçük Ağa, Yaprak Dökümü gibi dizilerde oyuncu ve seslendirme sanatçısı olarak, internet dizisi Koza’nın yapımcı ve oyuncusu olarak tanıdığımız Başaran aynı zamanda insan hakları aktivisti. Başaran Hollanda’daki göçmenliğini KaosGL.org’a anlattı ve rotasını Türkiye’den başka ülkelere çevirmek isteyen LGBTİ+’lara seslendi “Mücadele bitmiyor”.
“Sponsor bulmak AKP’nin bu baskıları ve nefret politikalarıyla imkansız”
Ne zamandır Hollanda’dasınız?
Geçen sene Eylül ayında geldim. 1992’de Türkiye’ye göçen Bulgar bir ailenin çocuğuyum bu sebeple Bulgaristan vatandaşlığım var. Hollanda’ya gelişim bu açıdan zor olmadı.
Geldiğinizde bir işiniz, eviniz var mıydı?
Hayır. Gelir gelmez bir arkadaşımda kaldım. Taşeron bir şirkete işçi olmak için kaydımı yaptırdım ve bu şirket kısa bir süre sonra beni bir fabrikaya yerleştirdi. Halen bu fabrikada sözleşmeli işçi olarak çalışıyorum.
Türkiye’den ayrılma kararını nasıl aldınız?
Mecbur kaldım… Ana akım medyada iktidarın baskısından dolayı yasaklıyız. Çalışamaz hale geldim, işsiz kaldım. Kendi projemi kendim üreteyim dedim. Tecrübemin olduğu bir alan kamera önü ve kamera arkasında. Yine de direndim, YouTube kanalı açtım, senaryo yazdık, “Koza” dizisinin sosyal medyasını açtık. Sponsor bulmamız gerekti.
Bulabildiniz mi?
Orası da ilginç bir hikaye… Öncelikle bilmeyenler için şunu söyleyeyim sinema sektörü devasa paraların döndüğü bir sektör. Sadece kamera arkası bile o kadar maliyetli ki… 5 dakikalık kısa metrajlar da ya da fragmanlar için bile inanılmaz yüksek meblağlar sağlamanız gerekiyor.
Sponsorsuz olmaz. Ancak sponsor bulmak AKP’nin bu baskıları ve nefret politikalarıyla imkansız halde.
Sponsorlar projenizi ne diyerek reddettiler?
Görüştüğüm büyük şirketler bile korkudan kabul edemediler. Senaryoyu okuyup beğendiler ancak ifade ettikleri üzere korkuları nedeniyle açıkça sponsor olmadılar. Mesela büyük ve LGBTİ+ dostu olarak bilinen bir giyim mağazası “Size kostüm verebiliriz ancak ismimizi geçirmeyin” dedi. Daha küçük şirketler zaten “tutuklanırız” diye kabul edemiyorlar. Özetle tüm kapılar yüzüme kapandı, kimse elini taşın altına koymadı.
Hollanda’da çalıştığı fabrikadan
“Çok ağlayarak ayrıldım Türkiye’den”
Bu dönemde nasıl hayatta kaldınız?
Türkiye’de trans kadın olduğunuzu öğrendiklerinde herhangi bir fabrikada-şirkette çalışmak neredeyse imkansız. Başka iş de bulamadım. Bu dönemi arkadaşlarımın destekleriyle atlatabildim. Tabi o da bir yere kadar. Mevcut ekonomik krizde herkes kendini zor geçindiriyor. Evimin kirasını ödeyemedim, ev sahibi kiradan vazgeçti ama evden çıkardı. Evsiz ve beş parasız kaldım. Ailem varlıklı bir aile değil zaten ailemin vereceği parayla geçinmek isteyen biri değilim. Uçak biletimi eski erkek arkadaşım aldı, borç aldığım 200 Euro ile Hollanda’ya geldim.
Çok üzülerek, çok ağlayarak ayrıldım Türkiye’den.
Hollanda’da ne iş yapıyorsunuz?
Meyve-sebze kontrol.
Gününüz nasıl geçiyor?
Sabah 4 gibi uyanıyorum. 04.40’a kadar hazırlanıyorum. Sonra araçla çalışma arkadaşlarımı alıyorum, hep birlikte fabrikaya gidiyoruz. 06:00’da mesaim başlıyor. Her dilden günaydın demeyi öğrendim. İş dışında kalan zamanda Flemenkçe öğrenmeye çalışıyorum.
“Çalıştığım fabrika transfobik çalışanları işten çıkardı”
Hollanda’da herhangi bir ayrımcılık yaşadınız mı?
Evet, iş yerinde transfobiye maruz bırakıldım ve ne yazık ki transfobi uygulayan burada benim gibi sözleşmeli çalışan Türkiyeli bir aile. Vardiya öncesi soyunma odasından çıkarken arkamda güldüklerini ve kadının kocasına beni gösterip trans kadın dediklerini duydum. Dönüp sordum, bana mı diyorsunuz diye. Bu arada fabrikada açık kimlikli tek trans kadın benim. O sırada geçiştirdiler ancak benzer durum yemekhanede tekrarladı. Ben de yeniden sordum onlara, bu defa transfobinin arkasında durup “sizi zaten Türkiye’de de istemiyorlar” dediler. Çok kırıcıydı.
Şikayet ettiniz mi?
Tabi ki… Hemen şeflere anlattım, ertesi gün ikisi de fabrikadan uzaklaştırıldı. Konu kapandı ancak benzer bir durumu bir daha yaşamamam için bir tedbir alınmadı, konu büyüsün istemediler. Ancak burada bahsetmem gereken daha köklü bir sorun var.
“Kapitalist sistemin olduğu yerde kimse rahat bir hayat düşlemesin”
Nedir?
Mesela çalışanların kendi aralarında işlerini aksatmadan kısa kısa konuşması dahi yasak. Çalışma arkadaşınıza bir şey söylediğiniz anda şefler geliyor ve sert bir dille konuşmayı kesmenizi söylüyorlar.
Her bir buçuk saate bir molamız var on beş dakika ancak bazen yorulup yavaşlıyorsunuz o sırada da yanınıza gelip “çabuk, çabuk”, “sus ve çalış” diyorlar. Makine gibi robot gibi görüyorlar sizi.
Tam karşımızda şefin ofisi var mesela ve sürekli bizi izliyor. Haliyle sürekli diken üzerindeyiz. Hepimizde acaba atılır mıyım korkusu var. Sürekli kaba şekilde uyarılıyoruz, sürekli gözleniyoruz ve böyle çalışmak da insan haklarına aykırı. İşin kötüsü bu durumu şikayet edebileceğiniz bir mekanizma yok. İşten atılırsanız kara listeye alınıyorsunuz sonra bekle ki başka bir fabrika sana iş versin…
Özetle Hollanda’da özgürlüğün olduğu yerdeyim ama sistematik şekilde mobing her yerde… Kişi terfi etmek için sizin üzerinize basıyor. 8 saatten fazla çalışmak bu ülkede yasak ama burada dahi denetlenmiyor. Kapitalist sistemin olduğu yerde kimse rahat bir hayat düşlemesin. Şikayet edebileceğimiz mekanizmalar yetersiz. Dil bilmiyorsanız o da örgütlenmenizde engel.
“Yürürken ‘öldürülecek miyim’ diye arkama bakarak yaşamıyorum”
Türkiye’den ayrılmayı düşünen LGBTİ+’lara neler önerirsiniz?
Mutlaka gidecekleri ülkede konuşulan dili öğrensinler. Haklarını öğrensinler. Tanıdıklarla bir yere kadar. Yaşayacağınız yerin her şeyini araştırın en az iki ay önceden yapın bunu. Ve araştırmalarınızda mutlaka objektif kaynaklara bakın sadece “çok iyi” diyen yorumlar yanıltır. Sonuçta kapitalist sistemde insan hakları bir yere kadar, bunu unutmayın…
Peki, daha iyi misiniz?
Evet, Hollanda’da daha mutluyum. Yürürken dayak yiyecek miyim, öldürülecek miyim diye arkama bakarak yaşamıyorum. Burada kalır mıyım bilmiyorum ama burada olduğum sürece haklarımı savunacağım. İşten atılsam da en azından benden sonra gelen kadınlar, LGBTİ+’lar daha rahat çalışsınlar isterim.
Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı, dünyadan