10/05/2012 | Yazar: Seçin Tuncel
Homofobi Karşıtı Buluşmanın "Eşcinsel Biseksüel Kadınlar Forumu"nda bir araya geleceğimiz Şükran Moral ile Kaos GL okurları için konuştuk.
Şükran Moral, iki kadının sevişmesini anlattığı Amemus isimli çalışmasını sergiledikten sonra aldığı tepkiler ve tehditler nedeniyle üretim sürecini yarıda kesip Türkiye’den ayrılan performans, video ve enstalasyon sanatçısı...
Homofobi Karşıtı Buluşmanın "Eşcinsel Biseksüel Kadınlar Forumu"nda bir araya geleceğimiz sanatçıyla Kaos GL okurları için konuştuk.
13 Mayıs Eşcinsel Biseksüel Kadınlar forumuna katılacak sanatçının söyleşisi 17:00’de Roxanne Cafe’de düzenlenecek.
Takip edebildiğimiz kadarıyla sizin çalışmalarınızın hepsi bir başkaldırıyı içinde barındırıyor? Neye, kimlere başkaldırıyorsunuz? Ve bu başkaldırı sırasında yolunuz kimlerle kesişiyor?
Başkaldırı sanatı insanlığın geçmişinde var. Öğretilen sıradanlığa karşı çıkmak dersek daha yerinde olur. Eğer ilgimi göçler, akıl hastaları, genelevde çalışanlar çekiyorsa bir nedeni var elbette. Sanat tarihine kafa tutmak, mesela öğretilen kodları tersyüz ederek, müzeyi morga çevirmek (1997 Roma) , çarmıhta gördüğümüz Cristo yerine ilk kez bir kadın sanatçı olarak kendimi koymak tabi ki.
Yeniliği aramak, yeni öneriler sunmak için. Belki de en yalın haliyle haksızlığa tahammül edemediğim için. Kadına yapılan şiddet mesela, kim buna dayanabilir ki? Zina isimli performansımı ilk kez 2003’te Roma’da yapmıştım. Kadının gömülerek taşlanmasını, yine kadın sünnetini ele aldığım iş ve küçük kız çocuklarının evlendirilmesi bunlar ele aldığım konular. Yolum Virgina Woolf’la Frida Kahlo’yla ve Gina Pane’yle kesişiyor.
Heteronormatif ataerkil yapının bir eleştirisi olarak ürünlerini görüyoruz. Eşcinsel biseksüel kadın olma halinin bu ataerkil heteronormatif yapı tarafından pornografileşmesi ve eşcinsel biseksüel kadınların görünmezliğe mahkum edilmesi ve dolayısıyla sorunların da görünmez olmasını ilişkin neler söylemek istersiniz?
Heteronormatif ataerkil toplumun bize direttiği şu: kadın ve erkek düzeni. Beyaz ve siyah der gibi... Öteki cinsleri kabul etmemek. Bir insan siyah doğduğu için asırlarca aşağılanmadı mı? Kişi cinsiyetini seçemiyor. İktidar kişiyi kendi mülkiyeti olarak gördüğü için mi? Öyle sanırım, birey aile varsa saygı görmek zorun gibi diretmeler sadece ataerkil bir yaklaşımın ürünü. 1998’de TRANSİSTANBUL isimli bir performans yapmıştım. Bu performansta öteki olmayı trans olmayı seçmiştim sadece danstan ibaretti. Bir de DEMET isimli bir transın anlattıklarını belgeleyen video işim vardı. En sonunda da 2010’daki AMEMUS performansı ki iki kadının sevişmesini anlattığım bir iş. Bu işimin nasıl bittiğini biliyorsunuz.
Kadın cinselliğinin üstündeki ablukayı kaldırmak ve özgürce tartışabilmek için neye ihtiyacımız var?
Özgürce tartışabilmek için sadece iki şeye ihtiyacımız var kültüre ve özgürlük bilincine. Kadının bir eşya, obje değil bir birey olduğunu görmek ve savunmak .
Etiketler: kültür sanat