29/06/2021 | Yazar: Defne Güzel

Kaos GL, SPoD, 17 Mayıs ve Onur Haftası ortaklığında yapılan etkinlikte onur yürüyüşlerinin hukuki perde arkası konuşuldu: “LGBTİ+’lar yasakları yırtıp attı”.

Onur Yürüyüşlerimiz duruşma salonlarına sığar mı? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

29. İstanbul Onur Haftası kapsamında dün (24 Haziran) gerçekleştirilen etkinlikte Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği (SPoD) Hukuk Alan Koordinatörü Av. Hatice Demir ve Kaos GL Hukuk Koordinatörü, Av. Kerem Dikmen 2015 yılından bu yana onur yürüyüşlerine getirilen yasakları ve müdahaleleri değerlendirdi.

“Onur yürüyüşleri doğaları gereği barışçıldır”

2015 yılı ve öncesinden bahsederek söze başlayan Demir, 2015 yılı ve öncesi dönemi şöyle değerlendirdi:

“2014 yılına kadar sorunsuz bir şekilde taksimde onur yürüyüşleri gerçekleşiyordu ve 2014 yılında binlerce kişilik bir onur yürüyüşünden çıktık fakat 2015 yılında, 29 Haziran günü Taksim’de onur yürüyüşünü gerçekleştirmek için toplananlara önceden bir yasak kararı duyurulmamasına rağmen müdahale edilmeye çalışıldı. Kitle direndi ve kısmen yürüyüş gerçekleştirildi. Avrupa parlamenteri gözaltına alınmaya çalışıldı. Israrla kimliğini göstermeye çalışmasına rağmen kendisi gözaltı aracına alındı. Bir süre sonra bırakıldı. Önemle belirtmek istediğim husus bu tarihe kadar herhangi bir olumsuz bir şey olmamıştı. Yürüyüşler gayet barışçıl gerçekleşiyordu. Onur yürüyüşleri doğaları gereğiydi barışçıldır.”

2015 yılının ardından diğer yıllara da değinen Demir şu eklemelerde bulundu:

“2016 yılı için yürüyüşün 28 Haziran’da yapılacağı duyuruldu. 10 gün önce İstanbul Valiliği bir basın duyurusuna çıkıp yürüyüşün yasaklandığını duyurdu. Vatandaşların güvenliği ve kamu düzeni gerekçe gösterildi. Bu tür etkinliklerin nerelerde yapılabileceği önceden belirtilmiştir dedi. Valilik sitelerinde her yıl hangi alanların toplantı ve gösteri yürüyüş alanı olarak belirlendiğine dair bir duyuru yapılır. Taksim bu alanlardan biri değil. Yasak gerekçesinde bunu söylediler. Basın duyurusunun vasfından ve valilikle yapılan görüşmelerde Taksim’in miting alanı olmaması sebebiyle izin verilmediği yönündeydi bu sebepten bir dava açılmadı. Açılsaydı da idare mahkemesi burası yürüyüş alanı değil diye bir karar verebilirdi. Bu yürüyüşte gözaltılar oldu ve tamamı beraat etti.”

“2017 yılında ise yürüyüşten bir gün önce yine insternet sitesinde, basın duyurusunda yasaklandığını belirtti valilik. Gerekçe yine aynı. Bu sefer ek bir gerekçe de sundular. Bu çağrıya karşı toplumun belirli kesimlerinden çok ciddi bir tepki geldi denildi. Fakat geçmişte böyle bir şey sorun değildi. Zaten devletin işi de bu tepkilere karşı toplanan grubu korumak ve tehditi engellemek.”

Ankara yasakları

Demir’in ardından Ankara yasaklarına değinmek için Av. Dikmen söz aldı ve şu eklemelerde bulundu:

“Ankara yasaklarının ilk işaret fişeği Pembe Hayat tarafından planlanan Almanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde Kuirfest kapsamında gösterilecek filmin engellenmesiyle verilmişti. Bunun genel yasaklamaya dönüşeceği öngörülmedi fakat valiliğin web sitesindeki yasaklamayla birlikte Ankara ilindeki genel yasaklamadan haberdar olduk. Ben bunu Yahudi soykırımının biricikliğini de not ederek Ankara’da yaratılmaya çalışılan getto olarak nitelemiştim. Yasak LGBTİ+ öznelerin ve öznelerin örgütlerinin olduğu yerlerden hiçbir şekide kamusal alana çıkartılmama durumuydu. Hem LGBTİ+ temelli hem de LGBTİ+ hak örgütleri tarafından yapılan etkinlikler yani danışmanlık, sanatsal ve akademik işler, performanslar, sergi, sinevizyon, tiyatro, gösteri… Aklınıza gelebilecek kamusal alanda yapılan her türlü etkinliğe getirilen bir yasaktı. OHAL Kanunu’na dayandırılarak yapıldı. Rejim standartını kabul ederek yürütülmüştü. Sonuç olarak mahkeme kararlarıyla iptal edildi. Önce birinci Ankara yasağının Kaos GL ve Pembe Hayat’ın iptal davalarında davanın kabuluyle karar iptal edilince 2018 Ekim’de bir iç yazışmayla açığa çıkan ikinci yasak da iptal edildi.

Dikmen sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“LGBTİ+ öznelerin kamusal alandaki faaliyetleri bakımından yasak ortadan kalktı mı derseniz yanıtım ‘hayır’ olur. Bu anlamda Ankara hala olağanüstü hal dönemi standartlarını LGBTİ+’lar açısından yaşıyor. Sivil toplum yalnızca LGBTİ+ hak örgtülerinden ibaret değil. Demokratik kitleler de STK’lardan ibaret değil. Bu yasağa gerektiği kadar reaksiyon göstermedi LGBTİ+ hak örgütleri dışındaki meslek kuruluşları. Tabi ki kendi öznel gündemi olanlar vardır ama bu gelecek de neyin işareti olduğunu diğer sivil oluşumlar görmedi. Devletin Ankara Valiliği aracılığıyla Ankara’da uyguladağı deney devlet açısından başarıya ulaştı ve bu yöntemi diğer yerlerde de uygulamaya başladılar. Hetero örgütlerine geçmiş olsun. Onlar kabullenmişken LGBTİ+’lar yasakları yırtıp attı. Alanlara çıkarak yırtıp attı. Sendikalar Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs alanı olarak ilan edip giderken, İstanbul’da LGBTİ+’lar istediği yere çağrı yapıyor. Sonuç olarak yasak kalktı. Biz bu arada AYM’ye bireysel başvuru yaptık AYM dosyayı esasen görüşmeye karar verdi. Onur yürüyüşleri duruşma salonlarına sığmıyor. Bir yandan da hukuk diye bir şey koymuşlar onun süreci de kendi mecrasında aksın gitsin. Kayıt alma süreci bunlar. Hukuk prosedürler silsilesi sonuçta. Ankara yasağı özelinde onlar kaybetti bence. Birden fazla nedenle kaybetti.

2018 ve sonrası

Dikmen’in ardından Demir diğer yıllarda İstanbul’da onur yürüyüşlerini şöyle özetledi:

“2018 Haziran’da Ankara yasakları devam ediyordu. Elbetteki biliyoruz müsade edilmeyeceğini. 2017’de Ramazan gündemi vardı. 2018’de Ramazan ayına denk geliyordu ve Onur Haftası bu hassasiyeti gözetti. Yürüyüş tarihini 1 Temmuz olarak açıkladı. Buna rağmen Taksim’de polis müdahele etti. Önce güvenlik görevlilerince basın açıklamasına izin verildi. Sokakta basın açıklaması okundu. Sonra bizim sokaktan çıkmamıza izin verilmedi. Bir eylemde polisin uyarısından sonra koridor açması gerekir ki dağılınsın. Koridor açılmadığı için insanlar çıkamadı ve bir polis çemberinin içinde kaldık. Taksim olduğu için bir dava açmadık ama diğer yıllarda gözaltılara beraat verilirken 2018 de iki kişi ceza aldı. Polise mukavemetten aldı mahkeme cezaya hükmetti. Hükmün açıklanmasıın geri bırakılması oldu. İkinci cezayı alan arkadaş da bir araçla Cihangir’de turlarken aracın arka camına gökkuşağı bayrağı asması ve Hadise’nin Nerdesin Aşkım şarkısını çok yüksek çalıyor olması sebebiyle. Polisin iddiası; polis aracı dur demiş, müzikten duymamış ve bu yüzden de trafik kanunu üzerinden bir ceza aldı.

“2019 da başka gelişmeler oldu. Komite Bakırköy’ü eylem alanı olarak seçti ve Bakırköy’e başvuru yaptık. Taksim’in toplantı ve gösteri yürüyüşü alanı olmaması mı asıl sebepti acaba? Bir tüzel kişilik üzerinden daha kolay işler diye SPoD ve Onur Haftası valiliğe bir gerekçe sundular. Bakırköy 8 Mart’ların gündüz eylemlerinden tutun da 1 Mayıs’lar ve muhtelif muhalefet eylemleri için çok kullanılırdı. İzinli mitingler gerçekleştirilir. Bir yasak kararı geldi. Görmüş olduk ki Taksim yasağı hikayedir. Esas sıkıntı LGBTİ+’ların kamusal alandaki görünürlüğü. Biz Bakırköy başvurusunda da biliyorduk ve bu ikiyüzlülüğü ifşa etmek, raporlamak için yaptık bunu. Mahkeme idareden savunma istedi. Bir tane CİMER ihbarı gösterdi Valilik. Bir kişinin yazdığı, ne dediği dahi belli olmayan bir CİMER ihbarı ve bu yüzden uygun görmemişler. İlk derece mahkeme evet iyi yaptınız dedi. Bir üst mahkeme hukuka aykırıdır dedi. Taksime gidildi. Basın açıklamasına izin verildi. Tam dağılmadan müdahele oldu. 3 gözaltı davaya dahi dönüşmedi. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunundan alınmadılar. Bir kişi cumhurbaşkanına hakaretten alındı. Bir kişi de müstehcenlikten alındı. Meme uçlarında anarşi yıldızı var diye. Polis gözaltına alırken arkadaşı beyaz bir tişörtle sarmış. Davaya dönüşmedi. Valiliğin yasak kararı da iptal edildi.”

“2020’de pandemi vardı ve çevrimiçi etkinlikler oldu. 2021 yılında komite bir değişiklik yapalım ve Maltepe’ye başvuralım dedi. Bu Cumartesi için başvuru yapıldı. Geçen Cumartesi büyük kadın eylemi izinli gerçekleştirildi. Bir hafta sonra bize bugün Maltepe’yi de yasakladılar ve 2019 gerekçesinin noktasına virgülüne kadar aynısı.”

 

Demir ve Dikmen’in konuşmalarının ardından soru-cevap bölümüne geçildi ve oturum sonlandı.

*Bu etkinlik, Expertise France’ın desteklediği “Türkiye’de LGBTİ+ Hakları İçin Savunuculuk” ve İsveç Kalkınma Ajansı’nın (SIDA) desteklediği “Gökkuşağı Projesi” kapsamında yapılmaktadır. Bu durum, etkinlik içeriğinin ve etkinlikte konuşulanların Expertise France’ın ve/veya SIDA’nın resmi görüşünü yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, yaşam
2024