04/03/2024 | Yazar: Oğulcan Özgenç
Türkiye İşçi Partisi’nin Çankaya Belediye Başkan Adayı İrfan Değirmenci, KaosGL.org’a konuştu.
Yerel seçimlere sayılı günler kaldı, adaylar netleşti. Rekabetin yoğun geçeceği seçim bölgelerinden birisi de Çankaya. Türkiye İşçi Partisi (TİP) geçtiğimiz günlerde Çankaya Belediye Başkanı adayının İrfan Değirmenci olduğunu duyurdu.
Değirmenci ile iktidarın LGBTİ+ karşıtlığını, muhalefetin bu konudaki sessizliğini, Çankaya Belediye Başkanı olması halinde LGBTİ+’lar için hayata geçirmeyi planladığı politikaları konuştuk.
LGBTİ+ karşıtlığının gittikçe arttığı bir dönemde; seçim bildirgesinde LGBTİ+ haklarına yer veren ve iktidarın söz konusu karşıtlığını en ağır şekilde eleştiren Türkiye İşçi Partisi’nden Çankaya belediye başkanı adayı oldunuz. Öncelikle, hem siyasal hem toplumsal düzlemde kendisini günden güne daha da çok hissettiren ve Cumhur İttifakı’nın başını çektiği LGBTİ+ karşıtlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Büyük bir iddiayla yola çıktık. Sosyalist hareket, dünyayı dönüştürecek olan ve başka bir dünyanın mümkün olduğunu ortaya koyan bir hareket. Türkiye İşçi Partisi de yıllar sonra insanların yüzünü yeniden döndüğü bir nokta. Çünkü yükselen bir faşizm tehlikesi ile karşı karşıyayız. Sadece Türkiye değil, bölgede ve dünyada yükselen bir faşizmle karşı karşıyayız. Doğu’ya döndüğümüzde Rusya’da LGBTİ+ haklarına nasıl saldırıldığını görüyoruz. Yüzümüzü Batı’ya döndüğümüzde ise Macaristan’da yaşananları görüyoruz. Daha da kötüsü bizler Türkiye’de islamo-faşist bir baskı ile karşı karşıyayız. Adeta düşmanlaştırılan, mücadele edilmesi gereken, görüldüğü yerde ezilmesi gerektiği düşünülen ve hedef gösterilen insanlarız.
LGBTİ+’lar, bu toplumun eşit haklara sahip bireyleri. LGBTİ+’ları sadece seçim döneminde değil; her grup toplantılarında, her toplumsal demeçlerinde hedef gösteren, yok edilmesi gerektiğini söyleyen çok korkunç bir baskıyla karşı karşıyayız. Ama ezilen halkların dayanışma gösterdiği gibi ve toplumun ezilen sınıflarının dayanışma gösterdiği gibi hep birlikte “Güçlüyüz” diyerek direnilebileceğini görüyoruz.
Topluma verdiğimiz sözlerin içi boş değil. Bizim için yol haritası. Yani, bu korkunç baskıya direnmenin, o baskıyı kırmanın ve yeni bir yaşam kurmanın yol haritası. Kendimizi bu noktada çok iyi tarif etmek zorundayız.
“LGBTİ+’lar gözaltına alındığında bir tweet atmanın görevini yapmak olduğunu zanneden bir muhalefetle karşı karşıyayız”
Muhalefet de iktidarın durmaksızın ürettiği LGBTİ+ karşıtlığına sessizlikle angaje oldu. Bu sessizliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ana akım muhalefet, LGBTİ+ hakları ve kadın mücadelesi konusunda eleştirdikleri şeye dönüşmüş vaziyette. Eşit yaşam ve var oluş mücadelesinde sadece iktidarla değil, cumhuriyet değerlerini koruyacağının sözünü veren ama laikliğin mücadelesini yapamamış, toplumsal muhalefetin verdiği yaşam tarzları mücadelesine omuz dahi verememiş bir muhalefetle de karşı karşıyayız. Alanlarda, her 8 Mart’ta kadınlar ve LGBTİ+’lar gözaltına alındığında bir tweet atmanın görevini yapmak olduğunu zanneden ama alana inmek aklına gelmeyen bir muhalefetle karşı karşıyayız. Biz bu muhalefete de tepki olarak buradayız diyoruz. Toplumsal muhalefetin, siyasal muhalefetten bir adım önde olduğunu biliyoruz. Bunun mücadelesini yürütenlere “İhtiyaç duyduğunuz her an buradayız” demek üzere yola çıktık. O yüzden vereceğimiz mesaj, sadece 25 yıla yakın süredir Türkiye’de baskıcı sistemlerini kurmuş olanlara değil, cumhuriyete sahip çıkıyoruz derken cumhuru yalnız bırakanlara. Şeriat tehlikesi var derken cemaatlerle, tarikatlarla yeterince mücadele etmemiş olanlar.
“Gelecek tepkilere birlikte göğüs gereceğiz”
17 Mayıs Derneği’nin Çankaya’da yaşayan LGBTİ+ yurttaşlarla ve uzmanlarla görüşerek hazırladığı bir rapor var: Çankaya Kent Masalları. Rapordaki veriler oldukça çarpıcı. Diğer ilçelere göre, görece daha ‘konforlu’ görülen Çankaya’da LGBTİ+’ların yüzde 72’si kendisini güvende hissetmediğini belirtiyor. Bu noktada; şiddete ve ayrımcılığa en çok maruz kalınan yer ise sokaklar. Buradan hareketle; LGBTİ+’ların gündelik hayatta karşılaştığı ayrımcılık ve şiddeti azaltmak için ne tür politikalar uygulamayı planlıyorsunuz?
17 Mayıs Derneği çok önemli. 1990’ların başında eşcinsellik psikolojik bir rahatsızlık olmaktan çıkarıldığında 17 Mayıs, sembolik olarak kutlanan bir gün haline geldi. Dernek, nispeten yeni sayılsa da yaptığı çalışmaların önemli olduğunu düşünüyorum. Yapılan bu çalışmalar, bir belediye için kaynak olmalı. Onlara danışılmalı ve onlarla birlikte karar verilmeli. Tıpkı Kaos GL’nin kaynakları için de geçerli olduğu gibi.
Ankara’da üniversite 1.sınıftayken bir kaldırımda dört beş sayfalık Kaos GL dergisinde yazanları okuyarak aydınlanmış bir çocuğum. 30 yılı aşan bir bilgi birikimi var burada. Bu tecrübeyi göz ardı ederek hiçbir adım atmayacağız. Biz “Bildiğimiz çok şey var. Bunları birlikte uygulayacağız” demek istemiyoruz. Atacağımız adımlar, sivil toplumla birlikte atacağımız adımlar olacak.
Sivil topluma kapısını açtığı için hedef gösterilen belediyeler var. Nilüfer Belediyesi’ni örnek verebilirim. Biz, sivil toplumla birlikte çalışacağımız mekanları sağlamaktan başlayacağız. Gelecek tepkilere birlikte göğüs gereceğiz. LGBTİ+’ların daha fazla görünür olmasını sağlayacağız. Öznesi sivil toplum örgütleri olan bir kampanyayı, nefrete karşı sevgi kampanyasını birlikte organize edebileceğimizi düşünüyorum.
Biz ilk olarak belediye çalışanlarından başlayacağız. Belediye çalışanlarına LGBTİ+ hakları ile ilgili eğitimler vererek başlayacağız.
Bununla beraber; Çankaya, Ankara’da LGBTİ+’ların yaşadığı bir yer çünkü başka ilçelerde yaşamaları kolay değil, can güvenliklerinden endişe ediyorlar. Çoğu Çankaya’da yaşamak istiyor ama artan kiralar karşısında yaşayamaz vaziyetteler. Çankaya dışına çıktıklarında daha ucuza eve bulabilecekler ama belirli endişeler yaşayacaklar. Bir yandan da Çankaya sınırları içerisinde tek başlarına yaşayacakları alanlar bulmaları da zor hale geliyor. Bu durumu, Çankaya genelinde sosyal konut projeleriyle ve kiraları düşürecek adımlarla hem LGBTİ+’lar hem de tüm dezavantajlı gruplar için önleyeceğiz.
Hepimiz yaşlanıyoruz. Yaş almış LGBTİ+’lar için destek mekanizmaları kurmak zorundayız.
Çok ağır bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Bu ekonomik krizden en fazla etkilenenler; gençler, kadınlar ve LGBTİ+’lar. Bu yüzden bizim istihdam konusunda da adım atmamız gerektiğinin farkındayız. İşe alım ve terfi süreçlerinde LGBTİ+ yurttaşlara herkesle eşit fırsat tanınması için politikaları birlikte geliştireceğiz. Vaadimiz, tüm yurttaşlarımızın istihdamını sağlayacak istihdam ofisleri kurmak. Meslek edindirme kursları var ama bu kurslara LGBTİ+’ların katılımını teşvik edecek mekanizmalar kurmamız gerekiyor. Sosyal destek ve şiddetten korunma mekanizmalarını LGBTİ+ yurttaşların ihtiyaçlarını dikkate alarak düzenleyeceğiz.
Tespit ettik ki Çankaya da bir sığınma evi var ama bir zamandır işlevsiz. Bu şiddet ortamında, belediyenin şiddete uğrayan herkesin yanında olduğunu hissettirmesi ve fiziken koruma altına alacak düzenlemeler yapması gerekiyor. İktidarı “Neden İstanbul Sözleşmesi’nden çıktın?” diye eleştirenler, bir Çankaya Sözleşmesi’ni kentlilerin karşısına koyabilmiş olmanız gerekiyor. Bu konuda atılması gereken çok adım var.
Yöneticiler, hep bir savunma hattı çizmek zorunda kalıyor. Ama bu savunma hattında kaldığımız sürece can yitirmeye devam edeceğiz. Bir adım ileri gitmek ve bu savunma hattından çıkmak zorundayız.
Sağlık, bakım ve sosyal hizmet politikalarını uygularken LGBTİ+’ların ihtiyaçlarını gözetebiliriz. Sağlık tarama çalışmalarında LGBTİ+ yurttaşların sağlıklarını gözeterek başlayabiliriz. Ayrımcılıkla mücadele için sivil toplumla beraber hareket edebiliriz.
Onur Yürüyüşü yaptırılmıyor kaç senedir bu ülkede. LGBTİ+’lar, Onur Yürüyüşü’nde karşılarında kolluk kuvvetini gördüğünde yanlarında Çankaya Belediye Başkanı olarak ben olacağım. Onur Yürüyüşü’nde LGBTİ+’lara engel olmaya çalışan kolluk kuvveti, karşısında Çankaya Belediye Başkanı’nı bulacak. Bu kentte eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesi veren herkes yanlarında Çankaya Belediye Başkanı İrfan Değirmenci’yi bulacak.
LGBTİ+’ların yararlanabileceği psikolojik destek mekanizmalarının bir an önce harekete geçirilmesi gerekiyor. Çevrimiçi, telefon üzerinden ya da fiziki olarak bunun yapılması lazım. Üniversite öğrencileri ev bulamıyor, yurt bulamıyor. Barınamıyorlar. Belediye, yapmak isterse yurt yapar. Belediye, bunları özel ihtiyaçları gözeterek yapabilir. Yeter ki kentin rantı, kentliler için harcansın.
“LGBTİ+’ların görünür olması Türkiye için çok şeyi değiştirecek”
Belediyeye bağlı sığınma evinin uzun süredir işlevsiz olduğundan söz ettiniz. Sığınma evleri şiddetle karşı karşıya kalan tüm LGBTİ+’lar için oldukça önemli. Bununla beraber; LGBTİ+’ların barınma ve ulaşım haklarına dair başka planlarınız var mı?
İki ay önce bir çalıştay düzenledik. Barolarla, sivil toplumla ve üniversitelerle işbirliğinin çok önemli olduğunu biliyoruz. Ev içi adalet gibi uygulamaları yaygınlaştırmak, belediye bütçesinin sığınma evlerinin yeterli bir şekilde örgütlenmesini sağlamak için kullanmak çok önemli adım olacak. Çankaya’da iki buçuk senedir sığınma evi kullanılmıyor. İki buçuk yıldır sığınacak bir yer yok. 7/24 çalışan bir çağrı merkezinin yapılması çok önemli. Belediye, Olimpos’un zirvesinde birilerinin oturduğu ve kenti yönettiği yer değildir. Belediye, kentlilerin evi olmalı. Kültürel kaynaşmayı sağlayan ve mekânsal dışlanmayı ortadan kaldıran etkinliklerin yapılması, kentte kolektif mekanların açılması, toplumsal cinsiyete dair değerlendirmelerin yapılması ve kurumsal hafızanın oluşturulması çok önemli.
LGBTİ+’ların kimliklerini baskılar nedeniyle açıklayamaması büyük bir sorun, bir taraftan da haklarına dair yeterince fikir sahibi olmamaları da ciddi bir sorun. Bu noktada belediyenin eşitlik biriminin işletilebilmesi gerekiyor. Vitrinde ve içi boş uygulamalardan söz etmiyorum. Hayata değecek uygulamalar olmalı.
Belediye otobüslerinin sesli yanıt sistemleri var. Transların karşı karşıya kaldığı bu sorunun önüne geçmek çok basit. Toplu ulaşımda da belli ihtiyaçlar var. Toplu ulaşımda, LGBTİ+’ların istihdamını çok önemsiyoruz. Yapılan seslendirmede, o seslendirmeyi yapanın bir LGBTİ+ olması bizim için önemli. “Ne yapıyorsanız evde dört duvarın içinde yaşayın ama topluma çıkmayın” denilerek baskı altında tutulan insanlardan bahsediyoruz. Onların görünür olması ve varlıklarının bir tehdit olmadığının anlaşılması Türkiye için çok şeyi değiştirecek.
“Trans kadın seks işçilerinin her türlü tehditten korunması, öncelikle belediyenin sorumluluğunda olacak”
Ankara’nın da Çankaya’nın da çehresi ciddi anlamda değişti. Örneğin; trans kadın seks işçilerinin sokaklarda özgürce var olabildiği dönemlerden evlerine kapanmak zorunda kaldıkları bir döneme girdik. Bu dönüşümü nasıl değerlendiriyorsunuz?
80’lerde Lubunya Olmak diye çok güzel bir oyun vardır. 12 Eylül şiddetinin gadrine uğrayan ve Eskişehir’de trenden atılan bir trans seks işçisinin öyküsünü anlatır. Aslında bugün değil, LGBTİ+’ların hep baskıya maruz kaldığını görüyoruz. 20-25 yıldır İslami muhafazakar tahakküm üzerine kurulu düzeni sürdürmek isteyen iktidarın kadınları ve LGBTİ+’ları açık hedef haline getirdiğinin farkındayız. Tüm bu eleştirileri getirdiğimiz zaman “Burası Anadolu” diyorlar. Evet burası Anadolu. Burası, Mustafa Kemal Atatürk’ün yapılmaz denileni yaptığı ve muazzam bir devrime imza atılan topraklar.
Çankaya’ya baktıkları zaman bir avuç elit azınlığı görüyorlar. Biz, Çankaya’ya baktığımız zaman kültür sanata önem veren ve ellerindeki kısıtlı bütçeyle kültür sanata alan açmaya çalışan, kent meydanı arayan, yeşil bir alan bulmaya ve nefes almaya çalışan, her şeye rağmen bedel ödemek pahasına cumhuriyet değerlerinden vazgeçmeyen, gelir düzeyi ve yaşam kalitesi gittikçe düşen insanları, kadınları, emekçileri, gençleri görüyoruz. Onları karikatürize etmeye çalışıyorlar. Gündüz nüfus 2 milyona çıkıyor. Ankara, eğlenmek ve çalışmak için Çankaya’ya geliyor. Bu ışıklı hayatın giderek söndürüldüğünü görüyoruz. Yıllardır Çankaya’yı yönetenler “Parla Çankaya” diye bir slogan bulmuş, onlar da kabul ediyor demek ki Çankaya’nın parlamaya ihtiyacı var. Kadınlarla, gençlerle, LGBTİ+’larla Çankaya’nın kaybettiği neşesini geri getireceğiz.
Hortum Süleyman’dan başlayan, Eryaman’a ve kentin çeperlerine ağır koşullarda adeta sürülen trans seks işçilerinden söz ediyoruz. Onların can güvenliğinin sağlanması ve her türlü tehditten korunması elbette öncelikle belediyenin sorumluluğunda olacak.
Bu konudaki diğer husus da sağlık hizmetlerinin doğru örgütlenmesi. Belediye, HIV ve HPV testlerini ücretsiz ve ulaşılabilir hale getirmiş olmalıydı. HPV aşısını ücretsiz sunabiliyor olmalıydı. Belediyenin, yapılan hizmetleri sosyal belediyecilik yapıyoruz diye göze sokarken yapamadığı dağ kadar hizmet için de bütçesinin olduğunu biliyoruz. Yeter ki kalemler, insan odaklı hizmetler için imza atsınlar. Bir belediye, cinsel sağlık kitleri sağlayabilmeli. Kadın sağlığı için özel merkezler kurabilmeli. Çankayalıların sağlık hizmetlerine erişimini sağlayamıyorlar. Başlarına bir iş geldiğinde Şehir Hastanesi’ne nasıl gidileceğini
bilmeyenlerin yaşadığı ve yanlarında belediyeyi bulamadıkları bir Çankaya’dan bahsediyoruz mevcut durumda.
İmece evlerimiz olacak, bunlar büyük sosyal alanlar olarak örgütlenecek. Salgın döneminde dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu anladık. 6 Şubat depremlerinin ardından Hatay’da kurulan ve TİP’lilerin sürdürdüğü bir Asi Yaşam Merkezi var. Karanlığın içinde devlet yokken, TİP oradaydı. Yeni bir yaşamı kurmaya çalıştı. Biz, bunun ne kadar önemli olduğunu gördük. Bu nedenle, belediye bu ağır ekonomik krizden de en ağır şekilde etkilenen LGBTİ+’ların krizi aşmalarını sağlayacak.
“Sırtımızı evrensel hukuk kurallarına dayadığımız için gözümüz kara”
Kimi belediyelerin LGBTİ+’lar için mekanlarını açtığını ancak mevzubahis bunu açıkça dillendirmeye gelince sessiz kaldıklarını biliyoruz. Bununla beraber; kimi belediyelerin eşitlik birimlerinin de kapandığını duyuyoruz. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sessizliği aşmak için neler yapacaksınız?
Kürsüye çıktığı zaman LGBTİ+’ları hedef alan önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu zamanında kurumsal hale getirilmiş bir baskı ve şiddet var. Şu an yeni Bakan o kadar dillendirmese de bu baskı karşısında pes etmiş belediyeler de var. Oysa ki orta yerde duran yasalar var. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve bütün yurttaşların eşit olduğunu söyleyen bir Anayasa var. O yüzden sırtımızı Anayasa’ya ve evrensel hukuk kurallarına dayadığımız için gözümüz de bu kadar kara. Yani, baskılara da halkla birlikte göğüs gerebileceğimizi düşünüyoruz. Ne söylerlerse söylesinler. Bunun bir karşılığı olur mu toplumda? Biz de kendimizi daha çok anlatırız. Topluma küsemeyiz.
Kimi belediyeler tarafından LGBTİ+’lara sunulan hizmetler kalıcı bir tutuma dönüşmeden tekil ve geçici örnekler olarak kalıyor. Bu durumda; LGBTİ+’lar her yerel seçim öncesinde kaygılanıyor. Uygulamayı planladığınız politikaları, yerel yönetimler açısından kalıcı bir tutuma dönüştürmek için neler yapacaksınız?
Dönüşüm, bir kişinin şahsına bağlanırsa hayal kırıklığı olur. Oysa ki bir mücadele tarihi varsa ve kurumsallaşmışsa çok sağlam olur, kimse yıkamaz. Bunu yapmak için adım atacağız. 5 sene bunun için iyi bir süre. Kurumsallaşmasını sağlamaya gayret edeceğiz ki mevcut yönetim giderse benzer kaygılar taşınmasın diye. Bugün belediyeler gökkuşağı flamasından, gökkuşağı renklerinden korkarken belediyenin tüm bu renklere kurumsal olarak sahip çıkmasını çok önemsiyorum.
Etiketler: insan hakları, çalışma hayatı, barınma, sosyal hizmet, sağlık, siyaset, sağlık hakkı, özel haber, yerel seçim