07/08/2024 | Yazar: Kaos GL
Enis Demirer, 5Harfliler’e İstanbul Onur Yürüyüşleri’ni yazdı: Son iki seneki yürüyüşler, devlete, sahip olduğu tüm güce ve mevziye rağmen etrafının lubunyalarca çevirili olduğunu göstermiş oldu.
Enis Demirer, 5Harfliler’e son iki seneki İstanbul Onur Yürüyüşleri’ni yazdı. Yazıdan bir bölüm şöyle:
“Geçtiğimiz iki senede İstanbul Onur Yürüyüşlerini takip ederken aklımda sürekli yerliler tarafından etrafı sarılmış yerleşimciler imgelemi dolaştı. Son iki senedir lubunyalar Haziran’ın son pazarı gerçekleşen onur yürüyüşlerinde İstanbul sokaklarında baskıcı, inkarcı ve yasakçı devletin ve onun kolluk kuvvetlerinin başına bir bakıma bela oldular. Onur yürüyüşlerinin yasaklandığı ve giderek daha da derinleşen ve sistematikleşen bir şiddet ve baskı kıskacına alındığı son dokuz yıl içerisinde geçtiğimiz iki yıla en yaklaşan diğer örnek de 2016 yılında “dağılıyoruz” denilerek gerçekleştirilen, basın açıklamasının şehrin faklı noktalarından okunduğu “yürüyüştü.” Bu dokuz yıllık süreç içerisinde çoğu insanın zihninde en çok heyecan uyandıran ve umutla hatırlanan yürüyüşlerin bu üçü olması dikkate değer. Bu yazıda yapmaya çalıştığım, bu “istisnai” örneklerin yarattığı heyecanı ve umudu anlamlandırmaya dair de bir çaba aynı zamanda.
“Bu yazıyı kendi uzun soluklu açılma süreci de tam olarak bu dokuz yılla çakışmış bir lubunya olarak yazıyorum. 2015 yılında ilk kez onur yürüyüşüne katılmak istediğimde Taksim’in başını tutmuş polisler gözümü korkutmuş, beraber gittiğim arkadaşımla birlikte gerisin geriye dönmüştük. Dönmeden önce meydanda kaçak birkaç selfie çekmeyi de ihmal etmemiştik. Takip eden yıllarda da onur yürüyüşüyle hep derinden gıpta eden, imrenen ama gitmeye gelince dozu kestirilemez bir polis şiddetinin ihtimali sebebiyle ölesiye korkan çetrefilli bir ilişkim oldu. “Çeşitli kaygılarla yürüyüşe gelemeyen” lubunyaları da her yıl bir şekilde gören basın açıklamaları yüreğime su serpip kendimi bu toplamın bir parçası olarak hissetmemi sağlasa da, cesaretimi bir türlü toplayamamış olmaktan ötürü içim hala buruk. Fakat buna rağmen bu yazının başına tam da bu sebeple oturdum, çünkü son iki senenin yürüyüşleri ve örgütlenme pratiği beni de afallatı ve oldukça heyecanlandırdı. Hatta belki en çok da ben ve benim gibilere iyi geldi. Yazıyı, biraz da bu tatlı afallamayı sindirme ve anlamlandırma ihtiyacıyla yazıyorum. Çünkü her ne kadar bedenen orada olamasam da, ruhum bu yürüyüşlerle birlikte aktı. Benzer hisler içinde başka birçok lubunya olduğundan da eminim.
“Yürüyüşe katılacak lubunyaların güvenliğini en ön plana koyan, nasıl olursa olsun bir şekilde bir araya gelip o yürüyüşü yapabilmeyi önceleyen ve yüzünü karşısında durduğu devletten önce birlikte yeni dünyalar kurgulayacağı lubunyaların kendisine dönen son iki seneki yürüyüşler, devlete, sahip olduğu tüm güce ve mevziye rağmen etrafının lubunyalarca çevirili olduğunu göstermiş oldu. 2023 yılında, yasakçı muhayyilesi yürüyüş günü Taksim ve Şişhane metrosunu kapatmaktan öteye gidemeyen devlet aklına nanik yapan lubunyalar onur yürüyüşünü daha önce denenmemiş bir noktada, Nişantaşı’da şanlattı. Bu sene ise yine bir ters köşe ile yürüyüş şehrin öte yakasında, Bağdat Caddesi’nden aktı.”
Yazının tamamına ulaşmak için tıklayın.
Etiketler: yaşam, onur yürüyüşü