25/10/2023 | Yazar: Kaos GL

STGM ve TÜSEV, Türkiye'deki sivil toplum alanını izleyerek hazırladığı örgütlenme özgürlüğü ve katılım hakkı raporlarını tanıtarak bulguları STÖ temsilcileriyle paylaştı.

“Örgütlenmede özgürlükler yerine sınırlamalar üzerine yoğunlaşılıyor” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM) Derneği ve Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) iş birliğiyle yürüttüğü Örgütlenme Özgürlüğünün İzlenmesi projesi kapsamında hazırladığı Türkiye'deki sivil alana dair önemli veriler sunan Sivil Toplum için Elverişli Ortam İzleme Matrisi 2020-2021 Türkiye Raporu ve Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri: Örgütlenme Özgürlüğü ve Katılım Hakkı Raporu’nu dün (25 Ekim) Minerva Han’da sundu.

Sivil toplum örgütü temsilcilerinin takip ettiği tanıtım toplantısında rapor özetleri ve saha araştırması bulguları paylaşıldı.

Ceza ve yaptırımlar orantılılık ilkesine uymuyor

TÜSEV, Sivil Toplum için Elverişli Ortam İzleme Matrisi 2020-2021 Türkiye Raporu ile STK’ları ilgilendiren yasal ve mali mevzuat hakkında farkındalık yaratılmasını, sivil toplum için elverişli ortamın izlenmesi ve geliştirilmesi ile kamu-sivil toplum kuruluşu (STK) iş birliğinin güçlendirilmesini amaçlıyor.

Niceliksel araştırma bulgularına göre, örgütlenme özgürlüğünün temeli olan dernek/vakıf kurma hakkının, herkes tarafından kolay ve zahmetsizce kullanılması gerekirken, 2016 yılından sonra kurulan STK’ların önemli bir kısmı kuruluş aşamasında çeşitli sorunlarla karşılaştığını ifade ediyor.

STK’ların %20,8’i kayıt sürecinde tarafsız ve siyasi olmayan kriterler çerçevesinde davranılmadığını, %16,8’i yasal düzenlemelerden kaynaklı zorluklar yaşadığını, %11,5’i yasada olanlar dışında ek belgeler istendiğini söylüyor.

STK’ların denetimini düzenleyen yasal çerçeve sınırlayıcı, bürokratik ve muğlak olduğu için özgürlükler yerine sınırlamalar üzerine yoğunlaşılıyor, ceza ve yaptırımlar orantılılık ilkesine uymuyor.

Nitel araştırma kapsamında yapılan derinlemesine görüşmelerde ise STK’lar, denetimin gerekçeleri hakkında bilgi verilmemesi, bir yıl içinde birden çok defa geniş kapsamlı ve birkaç günlük olabildiği gibi bir ay da sürebilen denetimlerle karşılaşılması, denetimin kapsadığı dönemin on yıla kadar genişletilmesi, denetçiler tarafından uzun dönemleri kapsayan çok sayıda bilgi ve belgenin talep edilmesi, farklı kamu kuruluşlarından sivil toplum alanına hakim olmayan denetçilerin görevlendirilmesi, denetçilerin objektif olmayan taraflı tutumları ve bu sürecin, STK’ların işgücü ve zamanını denetimlere harcayıp rutin faaliyetlerini aksatmasına neden olması gibi sorunlara dikkat çekiyor.

Sivil Toplum için Elverişli Ortam İzleme Matrisi 2020-2021 Türkiye Raporu’na buradan ulaşabilirsiniz.

Mevzuat, yönlendirme ve rehber niteliklerinden uzak ve cezalandırmaya yönelik

STGM Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri: Örgütlenme Özgürlüğü ve Katılım Hakkı Raporu iki bölümden oluşuyor. Raporun birinci bölümünde örgütlenme özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğünün sivil toplum örgütleri (STÖ) üzerindeki etkisine odaklanıyor. İkinci bölüm ise STÖ’lerin karar verme süreçlerine katılım hakkına odaklanıyor.

Türkiye’de örgütlenme özgürlüğü ve iç hukukta süregiden sorunlar arasında; mevzuatın yönlendirme ve rehber niteliklerinden uzak ve cezalandırmaya yönelik olması, karar verme süreçlerinde sivil toplum katılımına ilişkin bağlayıcı düzenlemelerin olmaması, STÖ’lerin ekonomik faaliyetlerini zorlaştıran düzenlemeler bulunması örnek veriliyor.

Faaliyet ve sınıflandırma değerlendirmesinde, Türkiye’deki STÖ’lerin %60’ın üzerinde bir çoğunluğunun en önemli hedef grubu olarak gençleri ve çocukları belirlediği görülüyor. Hedef grup üzerindeki bu yoğunlaşma, STÖ’lerin amaçlarına da yansıyor ve “dayanışma ve sosyalleşme” ve “güçlendirme, beceri kazandırma, örgütlendirme”yi öne çıkarıyor. Dolayısıyla “kültür, iletişim ve eğlence” ile “eğitim hizmetleri” de en çok odaklanılan faaliyet alanları oluyor. Bu durumun STÖ’lerin kurulma nedeni, kamuoyu nezdindeki algısı, tanınırlıkları ve hatta Türkiye’deki politik iklime kayda değer yansımaları olduğu raporda belirtiliyor.

Hak temelli yaklaşımı güçlü olan örgütlerin faaliyette bulundukları bölgenin daha geniş olduğu görülüyor. Hak temelli yaklaşımları güçlü olan örgütler diğer örgütlere göre siyasetçiler ve devlet dışı aktörlerden farklı şekillerde baskı gördüklerini daha sık dile getiriyor. Hak temelli yaklaşımı zayıf olan örgütlerin veya temsilcilerinin sadece %10’unun 2020 veya 2021 yıllarında barışçıl bir gösteriye katıldığı görülüyor.

Raporda katılım süreçlerinin bağlayıcı ve zorunlu bir yaklaşımla düzenlenmemesi, süreçlerin yeterince yapılandırılmaması, STÖ’ler ve kamu kuruluşlarına bu konuda kapasite geliştirme desteklerinin sağlanmaması, katılım süreçlerini kolaylaştıracak ara yapıların kamu kuruluşları ve STÖ’ler tarafından oluşturulmamış olmasının anlamlı bir katılım sürecinin hayata geçirilmesine engel olduğu belirtiliyor.

STGM’nin Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri: Örgütlenme Özgürlüğü ve Katılım Hakkı Raporu yakında dijital ortamda yayınlanacak.


Etiketler: insan hakları, siyaset
2024