13/02/2007 | Yazar: Kaos GL
‘Birbirimizi az da olsa özlemiştik. Ve doyasıya sevişiyorduk. Spermlerimizle yıkanıp gözyaşlarımızla kurulandık. Bir şiir okudun... ‘Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim’... Uyudun. Ben şiiri düşünürken sen uykunda sayıklıyordun: Sevda üstüne sevda düşer mi?’’
‘Birbirimizi az da olsa özlemiştik. Ve doyasıya sevişiyorduk. Spermlerimizle yıkanıp gözyaşlarımızla kurulandık. Bir şiir okudun... ‘Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim’... Uyudun. Ben şiiri düşünürken sen uykunda sayıklıyordun: Sevda üstüne sevda düşer mi?’’KAOS GL
Halil Seyhan
Gökyüzü kadar temiz. Ege gibi çıplak bir tabloda, Toros türküleri söylüyordu gözlerin. Simsiyah bakışlarının ateşi benliğimi sarıverdiğinde, bir mayıs sabahı güneşi Kaz Dağının doruğundayken seyrettiğim güzellik vardı duruşunda. Erkeğin en güzeliydin (hala öylesin). Çevrendeki her şeye yarı sevgi yarı yargıyla bakıyordun. Bir metropol akşamındaydık. Heyecanlı, uslanmaz. Fırtına gibi efendisizdik. Bir an göz göze geldiğimizde kıskanırcasına kaçırıverdin bakışlarını, ürkek bir kelebek gibi. Yine de sokağa kadar iştahla takip ettim o kapkara bakışları. Sokakta titrek bir sokak lambasının altında durduk. Önce kara gözlerine sonra gökyüzüne baktım. Masmavi bir çığlıktı o gece gökyüzü. Zindanını yıkan bir tutsağın kurtuluşu vardı gökyüzünde. Özgürlük kokuyordu gökyüzü, hürriyet ve kaos kokuyordu. Gökyüzünü ikidir böyle görüyordum.
Zincirler kırıldı, dedim.
Evet, dedin.
Seni çok beğendim, dedim.
Ben de, dedin. Senin elinde kitaplar benim elimde zincirler vardı. Sen, kitapları insanların kafasına, ben zincirleri arabaların camlarına fırlattım. Kaçtık, geldiğimiz senin evindi. Önce giysileri çıkarıp attık. Sonra kuralları. Sonra, sonra seviştik. Yıllanmış bir özlem, kokuşmuş bir aşkla sevişiyorduk. Çok tanrılı dönemlerde, tanrı enflasyonu düşsün diye her tanrının aşkına günde bir defa sevişiyorduk. Leyla Şirin’le saray cariyeleri arasında sevişirken, biz saray bahçesinden çiçek çalıyorduk, Mecnun’la Ferhat’a vermek için. Ferhat bu gerçeği öğrendiğinde intihar etmişti ve aynı yıla rastlıyordu Amasya dağlarında Ferhat’ın cesedi yanında sevişip ayrılmamız. Birbirimizi az da olsa özlemiştik. Ve doyasıya sevişiyorduk. Spermlerimizle yıkanıp gözyaşlarımızla kurulandık. Bir şiir okudun... ‘Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim’... Uyudun. Ben şiiri düşünürken sen uykunda sayıklıyordun;
-‘Sevda üstüne sevda düşer mi?..’
Uyudum. Uyandığımızda güneş pencerede röntgendeydi. Bir bardak kahve, sperm, seks. Beş cennet günü seviştik. Buluşmak üzere ayrıldığımızda şimal rüzgârları esiyordu, zemherinin ilk haftasıydı ve hava cemre kokuyordu. Ve ben, ya da sen, özellikle ben hiç masum değildik. Tıpkı meçhul adam gibi...
Dalgalar sımsıkı sarıldığında denize,
Dayanamıyorum o simsiyah gözlerini seyretmeye-
Kaynak: Kaos GL, Mart 1997, Sayı 31
Etiketler: