10/09/2023 | Yazar: Kaos GL

17. Karaburun Bilim Kongresi’nde konuşan Kaos GL Genel Koordinatörü, “Biz ailelerimizden korunmak için gizlenmeyi de kendimiz öğrendik. Aileler de şimdi bizden açılmayı öğreniyor” dedi.

“Ortada korunacak bir aile var mı? Aileden bizi kim koruyacak?” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bu yıl “Kapitalizm ve Yıkım” başlığıyla düzenlenen 17. Karaburun Bilim Kongresi 7 Eylül’de başladı. Bugün (10 Eylül) sona erecek kongre boyunca çok sayıda oturumda 6 Şubat depremlerinden sonra yıkım, iktidar, toplum ve doğa ilişkileri akademik çerçevede ele alındı.

9 Eylül Cumartesi günü politik bir mesele olarak aile ve çocuk da tartışıldı. Yasemin Özgün’ün yürüttüğü oturumda çocuk ve aile kavramlarının tarihsel, siyasal, kültürel ve toplumsal boyutları konuşuldu.

“Üretim ilişkilerini değiştirmeden üstyapı kurumlarının kıskacından kalkmak mümkün değil”

Oturumda ilk olarak İrem Koç ve İdil Özkurşun konuştu. Konuşmacılar, “Çocuk İstismarının Kapitalist-Emperyalist Sistem İçerisindeki Yerinin İncelenmesi” başlıklı sunumlarında aile kurumunun tarihsel süreç içerisinde, üretim ilişkilerine bağlı olarak ortaya çıkışı ve gelişimini anlattı. Aile kurumunun lağvedilmesi gerektiğini vurgulayan Koç, “Sistemin yıkılıp yenisinin kurulması gerekir. Aile kurumunu lağvedip, sistemi yıkmazsak değil çocuğun kadın ve insanlığın kurtuluşundan bahsedemeyiz” dedi. Özkurşun ise “Üretim ilişkilerini değiştirmeden üstyapı kurumlarının kıskacından kalkmak mümkün değil” diyerek şöyle konuştu:

“Aile kurumunu ortadan kaldırmadığında ana babayı sorumluluklarından biraz kurtaran yapı kurabiliyorsun. Çocukluk fikrinin kendisi aile, okul, eğitim, devletle yeniden inşaya giriyor. Kolektif çocuk yetiştirmeyle dahi sorun köklü olarak çözülmüyor.”

“Ortada korunacak bir aile var mı? Aileden bizi kim koruyacak?”

Ardından Kaos GL Genel Koordinatörü Umut Güner, “Ailenin enkazından kaçmak ve aileyi yeniden inşa etmek için açılmak” üzerine konuştu. Çukur ve Kızılcık Şerbeti dizileri üzerinden ilerleyen Güner, sunumuna şu sorularla başladı:

“Çukur dizisinde Selim’in satmak istediği, yıkılsın istediği Çukur’du ailesi. Çukur hep alışageldiğimiz, değişmeyeceğini düşündüğümüz ailemiz, mahallemiz, memleketimiz peki orada yaşayamıyorsak ne yapacağız? “Makul” çocuklar gibi kaderimize mi razı olacağız? AKP iktidari muhafazakarlık adı altında çürümeye yüz tutmuş kekremsi bir tadı olan aileyi koruduğunu iddia ediyor ve aileyi kendilerinden, erkeklerden, cis hetero dünyadan değil LGBTİ+lar’dan koruyorlar. Ortada korunacak bir aile var mı? Aileden bizi kim koruyacak? Peki her aile korunmak istiyor mu? Ve aileyi tek tehdit eden şey LGBTİ+ varoluş mu?”

Güner, LGBTİ+ çocukların aileleriyle ilişkisine dair ise şöyle devam etti:

“Bizler ailelerimizi gerçeğe, doğruluğa, güvene ve barışa davet ediyoruz. Ailelerimize yalan söylemek istemiyoruz; onlara olmadığımız insanlarmış gibi davranmak istemiyoruz. Bizi kendi gerçekliğimizle kabul etsinler, bizi değiştirmeye zorlamasınlar diyoruz. Onlar da çocuklarıyla gurur duysunlar ve hem kendilerini hem de çocuklarını onurlandırsınlar istiyoruz. Aleviler ve Kürtler çocuklarının korumak için tembihler: ‘Aman ha okulda, Alevi olduğunu kimseye söyleme, Kürt olduğunu söyleme!”. “Biz LGBTİ+lara tembihleyen ailelerimiz yoktu. Biz ailelerimizden korunmak için gizlenmeyi de kendimiz öğrendik. Aileler de şimdi bizden açılmayı öğreniyor.”

“Çocuğunun LGBTİ+ olduğunu öğrenen aile sahte bir “kayıp” yaşıyor”

2002 Güztanbul’unda ilk kez aileler ve LGBTİ+’ların bir araya geldiğini hatırlatan Güner, “LGBTİ+’lar ailelerine açılırken nerelerde nasıl zorlandıklarını, aileler de bu sürecin kendileri için ne ifade ettiğini birbirleriyle paylaştılar. Salonda sanırım yüzü aşkın insan vardı ve neredeyse herkes ağlıyordu. Bir arkadaşım ailesiyle olan ilişkisi için şunu söylemişti: Ankara’da hangi semtte oturduğumu, hangi üniversitede okuduğumu bilmenin dışında hayatımın yüzde 90’ını bilmeyen bir ailem var.”

“Seçilmiş aileler kuruyoruz, ailemizden görmediğimiz sevgiyi, özeni ve birbirine sahip çıkmayı seçilmiş ailelerimizle kuruyoruz. Bazen seçilmiş aileler ve atanmış aileler karşılaştığında birbirimizi daha iyi tanıyoruz, ailemizin bize neler yaptığını görüyoruz ve birbirimize daha sıkı sarılıyoruz. Öyle durumlarda aileler çocuklarının kendilerine ait değil bize ait olduklarını düşünüyorlar. Çocuğunun LGBTİ+ olduğunu öğrenen aile sahte bir “kayıp” yaşıyor ve çocuğa biçtiği roller ve hayallerin gerçekleşmeyeceğini düşünüyor bu yüzden de aslında çocuğuna verdiği sevgi de bakım hizmeti de bu kayıp duygusu ile birlikte oluyor.”

“Kürt coğrafyası çocuklar açısından sadece bir kuşatma değil aynı zamanda direniş alanı”

Üçüncü olarak HDP Çocuk Komisyonu adına Nuray Türkmen, Kürt coğrafyasında çocuk alanının sorunlarını anlattı. Türkmen, geleneksel sistem ve kapitalist modernist sistem ikiliğinden ayrı bir üçüncü yolu benimsediklerini, çocuk alanına da böyle yaklaştıklarını söyledi. Kürt coğrafyası özelinde kimliklere dayalı eşitsizliklerden bahseden Türkmen, “Devletin kurucu ideolojisi inkara dayanıyor. Halkın inkar edilmesi, çocukluğun da inkar edilmesi anlamına geliyor. Savaş süreci çocukların yaşadığı sorunların ard alanını da oluşturuyor. Kürt coğrafyası çocuklar açısından sadece bir kuşatma değil aynı zamanda direniş alanı. Çocukların özgürlük mücadelesiyle kendini politik özne kıldığı bir coğrafyadan bahsediyoruz.”

“Çocukların yaşadığı her şey sermayenin çıkarlarıyla bağlantılı”

Son olarak Hatice Göz, “Depremde Çocuk Olmak; Egemen Çocuk Algısı ve Politikası Karşısında Çocuk Odaklı Bir Deneyim Olarak Her Yer Çocuk” sunumu yaptı. Çocukların üzerinde bir egemenlik biçimi olduğunu belirterek başlayan Göz, “Çocukların yaşadığı her şey sermayenin çıkarlarıyla bağlantılı. Çocuğu nesne olarak gören bakış çocuklarla ilgili her şeyi vicdani bir bakışla ele alıyor. Hal böyle olunca mesela çocuğun çocuk olmasının önüne LGBTİ+ olması geçebiliyor. Artık ona çocuk olarak bakılmıyor, nefretle bakılıyor. Vicdan rafa kalkıyor” dedi ve ekledi:

“İktidarın açık bir “düşmanlık” şeklinde yürüttüğü çocuk politikası ve toplumda yaygın olan çarpık çocuk algısı sonucunda deprem bölgesindeki çocuklar bu sürecin en ağır bedellerini ödüyorlar. Çocukların yaşadığı her şeyin politik ve sınıfsal olduğu gerçeği ile değerlendirilmesi gereken bu durum karşısında; çocuklar için ve çocuklarla birlikte, onların özneleşmesinin önünü açma derdinde bir pratik olarak Her Yer Çocuk’un yarattığı deneyimin, önümüzdeki dönem çocuk hakları hareketi ve çocuklara yönelik politikalarda önemli bir yer tutmasını diliyoruz.”


Etiketler: yaşam, aile
2024