01/12/2019 | Yazar: Kaos GL
“Hak temelli çalışan bütün kurum/kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri HIV ile yaşayanların mahremiyet haklarını, açılma haklarını, sosyal haklarını gözetmeli ve HIVfobi ile açık bir politikayla mücadele etmelidir.”
Bursa Özgür Renkler Derneği, 1 Aralık Dünya AIDS Günü için açıklama yayınladı. Dernek, HIV’le yaşayan kişilere dönük ayrımcılıkla mücadele çağrısı yaptı ve “HIV değil önyargı öldürür” dedi.
Açıklamanın tam metni
şöyle:
HIVfobi ile Mücadele!
Basına ve kamuoyuna!
Bugün, 1 Aralık Dünya
AIDS Günü. Bugün, AIDS dolayısıyla yaşamını yitirmiş olanların anıldığı bir
gün. Bugün HIV hareketi için mücadele verenlerin, HIV ile yaşayanların günü.
İlk olarak 80’li yıllarda
tanıştığımız HIV ile bugün dünyada yaklaşık olarak 37 milyon kişi yaşıyor. HIV
artık günde bir ilaçla çok kısa zamanda ‘saptanamaz’ seviyesine gelen ve bu
durumda aktarım yollarının da ortadan kalktığı bir sağlık durumu olmasına
rağmen; HIV ile yaşayanların önemli bir kısmı halen ne yazık ki sağlık
hizmetlerine erişemiyor ve ilaçlara ulaşamıyor. 80’li yıllardan bu yana
önyargılar sebebiyle HIV ile yaşayanlara yönelik ayrımcı, dışlayıcı tutumlar
sergileniyor ve HIV ile yaşayanlar toplumdan izole edilip nefretin açık hedefi
haline getiriliyor.
Geçmişten bugüne Türkiye
ve Dünya Medyası HIV konusunu bir magazin malzemesi, kriz sebebi ya da skandal
olarak servis ediyor, türlü nefret söylemleriyle haberlerini bezeyip HIV ve
AIDS’e dair önyargıları beslemeye devam ediyor. HIV gazete manşetlerinde,
televizyon kanallarında ve sosyal medyada; “Gey Kanseri, Rus Hastalığı,
Travesti Virüsü, Fuhuş Hastalığı” gibi türlü homofobik, transfobik, ırkçı,
orospufobik ve HIVfobik söylemlerle anılıyor ve HIV’in ırk, din, dil, cinsel
yönelim, cinsiyet kimliği, meslek yahut mezhep fark etmeksizin toplumun her
kesimini ilgilendiren bir sağlık durumu olduğu bilerek ve istenerek
heteropatriyarkal, ahlakçı ve eril bir zihniyet ile örtbas ediliyor.
Patronlar, yöneticiler,
iş verenler mesnetsizce iş başvurusu sürecinde ELISA testi sonucu isteyip ya
HIV ile yaşayanları işe almıyor, HIV ile yaşayanları işlerinden ediyor ya da
HIV ile yaşayanların iş yerlerinde mahremiyet hakları ihlal ediliyor. Benzer
şekilde öğrenim hayatı süresince HIV ile yaşayanların öğretmenler,
akademisyenler ve akranları tarafından HIV statüleri açık ediliyor ve HIV ile
yaşayanlar bir yalnızlık çukuruna itiliyor. Öğrenim ve iş hayatı sürecinde
açılamayan ve hakları ellerinden alınan HIV pozitiflere HIV ile yaşamayanların
gözlerine batmayacak gettolar işaret ediliyor.
Sağlık hizmetlerine
erişimde büyük sıkıntılar yaşayan HIV pozitiflerin hastane yönetimi, doktorlar,
sağlık personelleri tarafından sağlığa erişim ve ilaca ulaşım hakları gasp
ediliyor. Hasta Hakları Yönetmeliği’nin Mahremiyete Saygı Gösterilmesi adlı 21.
Maddesi sağlık kurum/kuruluşları ve personelleri tarafından açık açık ihlal
ediliyor. Bu süreçte HIV ile yaşayanların motivasyonları göz ardı ediliyor ve
yaşam kaliteleri düşürülüyor. Temas öncesi ve sonrası profilaksiler üzerine
kapsayıcı bir düzenleme yapılmıyor.
Yıllardır
gerçekleştirilmekte olan HIV Farkındalık Çalışmaları toplumu HIV konusunda
tıbbi bilgiler ile donatırken ve HIV ile yaşamayanları bilinçlendirirken HIV
ile yaşayanların sorunları, HIV pozitiflerin hakları, açılma özgürlükleri
gündeme getirilmiyor. Sosyal hizmet HIV ile yaşayanları kapsamıyor. Türkiye’de
yaşayan HIV pozitiflerin açılma motivasyonları, güncel bilgilerle aktivizm
yapma şevkleri toplumun her kesiminden insanlar tarafından sistematik bir
biçimde kırılıyor.
HIV ile yaşayanlar yalnızlaştırılıyor!
HIV ile yaşarken
karşılaşılan önyargıların oluşturduğu baskının ve HIV pozitiflerin yaşadığı
sosyal krizin çözümlenmesi bugün HIV ile yaşamayanları HIV’den korumaya yönelik
yürütülen çalışmalardan elzem durumdadır. Kondom politikası, aktarım yollarının
anlatımı, HIV ve AIDS tarihinin aktarımı, akran danışmanlığı eğitimlerinin
verilmesi ne kadar önemli ise HIV ile yaşayanları güçlendirmek, HIVfobi ile
mücadele etmek ve HIV ile yaşayanların özgürce açılabileceği zeminler
oluşturmak da o kadar önemli durumdadır.
Hatırlamakta fayda var ki, hak temelli çalışan bütün kurum/kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri HIV ile yaşayanların mahremiyet haklarını, açılma haklarını, sosyal haklarını gözetmeli ve HIVfobi ile açık bir politikayla mücadele etmelidir. Bu politika HIV ve AIDS in kötülendiği, HIV ile yaşayanların kriminalize edildiği ve patolojikleştirildiği, korku ve nefretin körüklendiği bir yerden değil HIV ile yaşayanların güçlendirildiği bir yerden hazırlanmalıdır. Hak temelli çalışan kurum/kuruluş ve sivil toplum örgütleri bu konudaki eksikliklerini ilgili örgütlerden alabileceği destek ile gidermelidir. İlke ve değerlerini, tüzüklerini, anlayışlarını buna göre değiştirmelidir.
Unutulmamalıdır ki, bir
sağlık durumu olmasına karşın kimlikleştirilmiş olan HIV ile yaşayanların
öyküleri, talepleri ve beyanları biriciktir. HIV üzerine ayrımcı ve nefret
içerikli tutumlar sergilemek, HIV pozitiflerin özneliklerini ellerinden almak
HIVfobik bir tutumdur, ayrımcılıktır ve suçtur.
HIV ile yaşamak; HIV ile
yaşamamak kadar olağan ve doğaldır!
HIV ile yaşamak değil HIV
ile yaşayanlara yönelik nefret tutumları sergilemek suçtur!
HIV değil önyargı
öldürür!
Özgür Renkler Derneği
Etiketler: insan hakları, sağlık, sağlık hakkı