28/10/2015 | Yazar: Kaos GL

Bu kadar kısa anlattığımda ve ağlamadığımda beni hiç anlamıyor.

Pencere Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Ayşe Vildan Çelik’in Mavi Bulut rumuzuyla 10. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda yer alan öyküsü: Bu kadar kısa anlattığımda ve ağlamadığımda beni hiç anlamıyor.

Farklı farklı seslerden bir dizi tıkırtı. Kilit döndü, kapı açıldı. Dış kapıdan giren ışık benim karanlığa alışmış gözlerimi yaladı. Kapı kapandı. İçerde. Ayakkabı. Tısıltılar. Çanta. Bekliyorum, ben geldim diyecek. Bu bebekli odaya girecek. Yok… Belki o ses ayakkabı çıkarma sesi değildi.

Belki ben acele ediyorum. Düşünelim. Kapı kapandı. Ayakkabı. Çanta. Yok, artık bu tarafa gelebilir. Ama o ayak sesi hala yok.

Oturma odasının kapısı kapandı. Mırıltılı konuşmalar. Demek gene gelmeyecek.

Uyuyan bebeğimin nefes sesi, mememe yapışmış ağzından çıkan emme sesi karışıyor. Benim nefes sesim. Bir, iki, beş, on… Nefes almayayım artık. Nefes seslerim beni boğuyor.

Hadi bebeğim bırak artık memeyi gidip bakayım napıyor napıyor napıyor… Hala gelmedi, gelmiyor. Ama saat kaç… Bu saatte hala mırıltılar… Kiminle konuşuyor. Belki şarkı söylüyor. Şarkı söylemez ki. Belki bir yazı okuyor. Televizyon değil bu ses. Hangi şarkı. Kiminle konuşur bu saatte kimle. Sinirleniyorum boşluktayım. Ya abim ya Kadir ya da Sinan diyecek. Kadir şirkete para istiyor, Sinan buluşmuyoruz diye kızıyor diyor. Duymuyorum. Gözleri başka tarafa bakıyor benimle konuşurken. Yalnızım çok yalnızım. Bana bakmadıkça daha da tek kalıyorum.      

Fark etmiyor.

Yeniden bilgisayara bakıyor rahatça dalmak için benim çıkmamı bekliyor. Beni özlediğini duymak için bekliyorum. Gitmem gerektiğini hissediyorum. Duruşuyla haliyle beni kovuyor, beni dövüyor, duvara sıkıştırıyor, boğazımı sıkıyor. Uykum var. Çok uykum var. Memem acıyor. Oğlumun hala çektiğini hissediyorum. Gitmek istemiyorum. Özledim der belki. Belki kalkacak hem de gelip sarılacak. Aklına gelmiyorsa bunu yapmak, yorgundur. Çok çalıştı bugün demek ki işte…

O kadar çok gün geçti ki sarılmadı bana hiç. Artık gitmem gerek ve gelmeyecek bu kesin.

Hadi Canan gelecek diye bekleme.

Odanın kapısından çıkıp yatağa girişim çok sessiz oluyor.

Ağlarken uyuyorum.

Gece gelip sarıldın mı diyorum sabah. Uyku arasında ‘Hayır, neden?’ diyor. Beklediğim şefkat hiç yok.

Zaman beynimin içinden gürültüyle akıyor.

İşe gidecek. Geceye kadar gene yok. Bebek. Ağlamalar. Ağlamalar. Ağlamalar. Dağınık saç. Tek kase çorba. Pencereden geçen arabalar. Baba gelecek bak. Bak. Bak oğlum. Akşam o arabaları seyrederek uyuyabiliyor artık bebeğim. Uyudu. İşleri yap. Kitap okuyorum sayfalarca. Hangi kitap olduğunu bile bilmiyorum. Nerede, neden aramıyor!

Arıyorum cevap yok. Sonra of ne arayıp duruyorsun yeter diyor. Azarlar, terslemeler, kinayeler.

Yorgunluk.

Gece oldu. Günün bütün ezanları okundu. Saatler boyu sadece araba sesleri olacak.

Bekle.

Hala aynı pencerenin önünde, bebeksiz bu sefer. Arabaları sayıyorum. Yüz, üç yüz, bin altı yüz on bir, Yeniden başla.

Defalarca süt ver. Emilmek istemiyorum.

Konuşmak istiyorum.

Nasılsın demesini bekliyorum.

Kafamdaki deniz sesini duymaya çalışıyorum. Rahatlamak istiyorum. Hadi düşünelim ki ben bir martıyım ve deniz üzerinde süzülüyorum. Olmuyor. Bu pencerenin önündeyken olmuyor. Araba sesleri araba sesleri. Kırmızı ışık beyaz ışık. Bu karanlıkta hepsi çok koyu gri yüz bin araba.

Bugün arabamızı gördüm. Apartmanın önündeki otoparka çekti. Üstten telefonda konuştuğunu görüyorum. Bir saat, iki saat. Kapattı. Çıkıyor yukarı. Eve geldi. Ayakkabısını çıkarıp çantasını astı. Oturma odasına girerken beni görmüyor. Yanında oturmak istediğimi anladığında evin anahtarını arabada unuttuğunu hatırlıyor. Sen yat beni bekleme. Ama kapıyı ben açmadım ki. O zaman nasıl girdi.

Hep aynı duvar, hep o duvara çarpıyorum. Nasılsın yok. Kaçacak yer yok. Anlatacak kimse yok. Ona anlatmak isterken oğlum ağlıyor. Haftalardır böyle. Haftalardır beklediğim nasılsın diye soran şefkat bir türlü gelmiyor.

Bu kadar kısa anlattığımda ve ağlamadığımda beni hiç anlamıyor.

Çocuk ağlıyor diyor.

Gidip bakmam gerektiğini gözlerinden anlıyorum.

Gitmek istemiyorum ne olduğunu öğrenmek istiyorum.

Cevap yok.

Karanlık.

Yalnızlık.

Zaman kafamda gürültüleriyle… Hiç başka ses duyamıyorum.

Beni bebeğin yanına gönderirken onu sevgilisinin aradığını bilmiyorum. Odadan çıkarken telefona bakıp gülümsediğini görüyorum.

*Siz de öykü, yazı ve deneyimlerinizle KaosGL.org’un kadın sayfasında yer almak isterseniz kadin@kaosgl.orgadresine mail atabilirsiniz.


Etiketler: kadın
İstihdam