17/12/2024 | Yazar: Oğulcan Özgenç

Genç bir yönetmenin Cahide Sonku eşliğinde kendisini bulma hikayesini sinemaseverlerle buluşturmaya hazırlanan Perdenin Ardında filminin yönetmeni Fikret Başar Kaya ile konuştuk.

“Perdenin Ardında ile seyirciyi kendi geçmişleri ve kimlikleriyle bağlantılarını kurmaya davet ediyorum” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fikret Başar Kaya’nın senaristliğini, yönetmenliğini ve oyunculuğunu üstlendiği Perdenin Ardında filmi sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. Ortak yapımcılığını Barış Arslan’ın, görüntü yönetmenliğini Tuncer Mert Aydın’ın, yardımcı yönetmenliğini Çağıl Saydam ve Miray Kavas’ın üstlendiği film; genç yönetmen Fikret’in, divası Cahide Sonku eşliğinde kendini buluşunun hikayesi.

Aylık film gösterimleri düzenleyen İsveç Uluslararası Film Festivali’nde “En İyi Queer Film” ödülünü alan ve 24-26 Ocak tarihlerinde Ankara’da yapılacak KuirFest seçkisine giren film; Kaya’nın ifadeleriyle seyirciyi kendi geçmişleri ve kimlikleri ile bağlantılarını kurmaya davet ediyor.

Fikret Başar Kaya ile filmin ortaya çıkış sürecinden divalarına, filmdeki görsel atmosferden ve estetik unsurlardan aile dinamikleri, özgürlük arayışı ve cinsel kimlik gibi konuları sinema ile anlatmanın olanaklarına uzanan bir sohbet gerçekleştirdik.

Perdenin Ardında bir kısa film. Sinopsisinde yer alan ifadelerle filmde genç yönetmen Fikret’in kendini buluşu, Cahide Sonku’nun gölgesinde derinleşiyor. Öncelikle filmin nasıl ortaya çıktığını sorarak başlamak isterim.

Bu film benim lisans eğitimimin son projesi yani bitirme projem. Geçtiğimiz yıl bitirme projesi olarak nasıl bir film yapsam diye düşünürken hayatımda beni çok etkileyen insanları düşündüm. Onlarla ilgili bir film yapma fikri hep aklımdaydı aslında. 4. sınıfın ilk döneminde fikir geliştirme aşamasındayken kendi çocukluğumu ve bu yaşıma kadarki süreci de içeren bir film yapma fikri doğdu. Aile hikayelerini ve kendi hikayelerimi anlatmak benim film yapma sürecinde en sevdiğim alan. Divalarımı dahil etme fikri ile birleştirmek istedim çünkü kendimi düşündüğümde onları düşünmeden yapamıyorum. Hayatımdaki etkilerinin çok fazla olduğuna inanıyorum. Dersimin hocası ve aynı zamanda da çok yakın olduğum kişi olan Hazal’ın etkisi de çok önemli bir yerde benim için. Cahide Sonku aktif olarak birkaç yıldan beri hayatımda olan bir figür, onun hikayesiyle kendiminkini birleştirmek benim için çok değerli.

Sizin de filmde Sonku’nun gençliğini canlandırdığınızı görüyoruz. Sonku, sizin için ne anlam ifade ediyor? Filmi çekerken ona dair hangi unsurlar sizi etkiledi?

Cahide Sonku diva kelimesinin vücut bulmuş hallerinden birisi benim için. Onu araştırmaya başlayıp filmlerini izlediğimde gerçekten böyle düşündüm. Filmlerdeki hali, tavrı, giyinişi ve kendini temsil etme şekli beni derinden etkiledi. Ayrıca Türkiye’nin ilklerinden kendisi. Türkiye’nin ilk star aktrisi diyebiliriz sanırım, sadece bununla kalmıyor. İlk kadın yönetmen ve yapımcısı unvanlarına da sahip. Kurmuş olduğu Sonku Yapım ile yapmış olduğu en büyük film Zeki Müren ile başrolü paylaştığı “Beklenen Şarkı” filmi. Kendisinin yapım şirketinden çıkıyor film. Bu saydığım şeyler kendisinin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor bence.

“Film yapma anlayışım, kişisel hikayelerden geliyor”

Bu kurmaca kısa filmin içinde konuk olduğunuz talk şovda divalarınızdan söz ediyorsunuz. Sonku’nun yanında adını sayabileceğiniz diğer divalar kimler sizin için? Filme nasıl katkı sundu divalarınız?

Büyük karakterlerden etkilenmek hayatımda hep olan bir şey. Özellikle yaşlı kadınlar beni mest ediyor diyebilirim. Onların yanlarında olmak, hayatları hakkında bir şeyler öğrenmek ya da en basit haliyle sokakta yanlarından geçerken onları izlemek sanırım hayattaki en önemli şey benim için. Bunların başında büyükannelerim geliyor. Ben onlarla ve anlattıkları hikayelerle büyüdüm. İki dedemi de hiç görmedim ben doğmadan önce ölmüşler ama büyükannelerime onları sorar eski hayat hikayelerini dinlerdim. Bu konuya bağlı olarak dedelerimi büyükannelerimin ağzından dinlediğimiz kısa belgesel olan “Tesbih Çeken Adamlar” filmimi lisans eğitimimin ikinci yılında kamerayı elime ilk aldığım dönemde çektim.

Önemli bir figür olarak gördüğüm diğer isim ise Huysuz Virjin’dir. Seyfi Dursunoğlu’nun son dönemlerine denk gelmiş olsam da onunla olan bağım çok farklı. Çocukken televizyon programını izler onun hareketlerini, mimiklerini ve laflarını hayranlıkla izlerdim. Hazır cevaplılığı ile bilinen Virjin karakteri benim için diva olma halinin en önemli temsili. Sonrasında Youtube’a yüklenmiş olan eski programlarını birden fazla kez izleyip hayranlık seviyemi başka bir boyuta taşıdım diyebilirim. Vefat ettiği gün gözümden yaş gelmişti, sen anla benim için ne kadar önemli olduğunu.

Sizin ifadelerinizle filmde Sonku’nun hayaliyle genç yönetmen Fikret’in kendi feminen taraflarıyla bağlarını güçlendirdiğini görüyoruz. Cinsel kimlik, aile dinamikleri, özgürlük arayışı, Fikret’in çocukluğunun geçtiği oda… Bu konuları sinema aracılığıyla anlatmanın yarattığı olanaklar nelerdi? Neden bu konuları anlatmayı tercih ettiniz?

Çocukluğumdan beri cinsiyet rollerine atanmış duygular beni rahatsız ediyor. İnsanların erkek çocuğunun feminen olmaması gerektiğini düşündükleri gibi. Ailem beni büyütürken bu şekilde bir şey gözetmediği için kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü ben de dünyaya bu şekilde bakmıyorum. Kendi hikayemi anlatmamdaki en büyük etkenlerden biri de bu. Ben rahatlıkla aile hayatımdan ve hissettiğim feminen duygudan bahsedebilmek ve bunu filmimde işlemek istiyordum. Tabii ki kendi içimde gerildiğim anlar oldu ama bu anların üstesinden yakın arkadaşlarım ve ailem ile geldiğimi düşünüyorum.

Bu konuları anlatmayı tercih etme sebebim benim yaşadığım şeyler. Çok kişisel bir yerden geliyor ama çok da evrensel duygular aslında. Benim film yapma anlayışım da kişisel hikayelerden geliyor o yüzden cinsel kimlik, aile dinamikleri ve özgürlük arayışı gibi konuları işlemek istedim. Bir yandan da benim için hiç kolay olmadı yaratma süreci.

“Cahide’nin çok da bilinmeyen son yıllarından esinlendim”

Görsel estetik ve atmosfer de Perdenin Ardında’da oldukça güçlü. Örneğin; filmde karşımıza çıkan doğadan kesitler…Görsel estetiği ve atmosferi yaratırken ilham kaynaklarınız nelerdi?

Bunu duyduğuma çok sevindim çünkü filmi oluştururken en çok önem verdiğim başlıklardandı atmosfer ve görsel estetik.

Talk şov sahnesi için ilham kaynağım çok sevdiğim bir yönetmen olan Yann Gonzalez’in “Hideous” filmiydi. Onun talk şov sahnesini karakterinin kendisini ifade ettiği yer olarak görmek filmdeki talk şov sahnesini yaratmamda oldukça etkili oldu.

Atıf Yılmaz’ın benim için şaheseri olan “Hayallerim Aşkım ve Sen” filmindeki bir anlığına görünen koridor kısmı Cahide’yi filmde nasıl bir şekilde işleyeceğime dair fikirler verdi. Filmde Türkan Şoray’ın canlandırdığı Derya karakteri ve Coşkun karakterinin ona bakış açısı da filmi şekillendiren unsurlardandır.

Meyhane sahnesinin atmosferini oluştururken Cahide’nin çok da bilinmeyen son yıllarından esinlendim. Cahide kurmuş olduğu yapım şirketi binasının büyük bir yangınla yok olmasından bir süre sonra neredeyse sahip olduğu her şeyi kaybedip bağımlılığına yenik düşüyor. Hayatının kalanı bir meyhanede geçiyor. Cahide’nin o zamanlarını annem canlandırıyor. Onu tanımayanlar için çok açık olmasa da filmin bu kısmında bırakmış olduğum o açıklık hoşuma gidiyor. Annem de garip bir şekilde Cahide’nin o zamanki hallerini andırıyor bence. Annemle böyle bir anı yaşadığım için çok mutluyum. Sanıyorum o da çok eğlendi hiçbir deneyimi olmamasına rağmen karakteri yaşadı diyebilirim.

Normalde çekim yerimiz İzmir’di. Orman sahnesi hariç bütün sahneleri İzmir’de çektik. Orman sahnesini yazarken aklımda hep doğup büyüdüğüm yer olan Köyceğiz vardı. Köyceğiz ormanının benim için yeri çok ayrı, çocukluğum o ormanda geçti diyebilirim. İzmir’de herhangi bir ormanda çekim yapmak istemedim. Sığla ağaçları arasında hem kendimi hem Cahide’yi canlandırmak benim için çok özeldi.

“Sinema çok kişisel bir şey, alan açma olayı da çok keyifli”

Filmi bir melankoli duygusuyla izlediğimi söylemek isterim. Yanıtlamak belki zor olsa da sizin filmde ele aldığınız cinsel kimlik, aile dinamikleri, özgürlük arayışı gibi konuları izleyicilerin hangi duygularla taşımasını arzu ettiğinizi merak ediyorum. Bir başka ifadeyle; seyircilerin, filmle nasıl bir bağ kurmasını arzu ediyorsunuz?

Seyircilerin izleme deneyimlerinin kendilerine özel olduğunu düşünüyorum. Tabii ki benim aktarmak istediğim belli şeyler var ama onların hisleri farklı olabiliyor, bu durumu seviyorum. Sinema çok kişisel bir şey, bu alan açma olayı da çok keyifli.  Perdenin Ardında ile seyirciyi kendi geçmişleri ve kimlikleri ile bağlantılarını kurmaya davet ediyorum diyebilirim.

Festivallerden, yarışmalardan filme dair güzel haberler var mı?

Son zamanlardaki en güzel haber senin filme olan ilgin. Filmde de bir röportajdan bahsediliyor, senin aracılığın ile bunu gerçeğe taşıyoruz, bu yüzden bu röportaj benim için çok değerli öncelikle sana teşekkür ederim. Aylık film gösterimleri düzenleyen İsveç Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Queer Film ödülü aldık.  Bu yıl 13. Kere düzenlenen Pembe Hayat KuirFest’te seçkiye alındık. 24-26 Ocak tarihlerinde Ankara’da olacak. Başvurularımız hala devam ediyor. Umarım gelecekte daha da güzel haberler alırız.


Etiketler: medya, kültür sanat, yaşam, özel haber
2024