09/05/2014 | Yazar: Kaos GL

1 Mayıs’ta gözaltına alındı. 4 gün boyunca polis işkencesine maruz kaldı: darp, küfür, aşağılama…

1 Mayıs’ta gözaltına alındı. 4 gün boyunca polis işkencesine maruz kaldı: darp, küfür, aşağılama…
 
İstanbul’da 1 Mayıs eylemlerine polis saldırısında çok sayıda kişi yaralandı ve gözaltına alındı. Polisin şiddet eylemleri gözaltında da sürdü. 4 gün boyunca gözaltında tutulan direnişçiler dar edildi, cinsel tacize uğradı, çıplak arama işkencesine maruz kaldı.
 
1 Mayıs’ta İstanbul’da gözaltına alınan direnişçilerden Başak Sopacı gözaltı süreci ve 4 gün boyunca yaşadıklarını Evrensel gazetesine yazdı:
 
“Hepinizi anasını s…”
"1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamaları için gittiğimiz Okmeydanı’da polisin TOMA plastik mermi ve gaz bombalı saldırısından kaçarken sığındığım hastane acil servisinde sivil polisler tarafından darp edilerek, metal kelepçe ile ters kelepçelenmiş bir biçimde yerlerde sürüklenerek gözaltına alındım. Ters kelepçeli olarak araçta bekletilirken aracın arka kapısından giren kask numarası silinmiş bir polis ‘Hepinizin anasını s...’ diye küfürler yağdırdı.
 
"Hastaneye getirildiğimizde bizi muayene etmesi gereken doktorun yanında polis komiseri beklemekteydi. Ancak o zaman kelepçe çözüldü ve muayene polis eşliğinde gerçekleşti. Sağ bileğimde şişlik ve acı, kafamın sol kısmında yaralanma mevcuttu.
 
"İşlemlerimizin ardından Vatan’daki Emniyet Müdürlüğündeki nezarete alındım. Sabaha karşı 4 sularında parmak izi vermemiz gerektiği gerekçesiyle uyandırıldık ve hükümlü gibi fotoğraflama ve parmak izi işlemlerimiz yapıldı. Daha sonra öğrendim ki bu yaptıkları işlem yasal değil ve imzalanan insan hakkı sözleşmelerine aykırı imiş. O gece ve ertesi günler avukatlarımıza ve ailemize ulaşabilmek için çok çabaladık. Görüşme için nezarete inmeyi başaran az sayıda avukattan biri olan avukatımdan öğrendiğim kadarıyla görüşme için 5 saat çabalamaları gerekmiş. Ertesi gün doktor muayenesine götürülmek için öğlen 14.00’e kadar bekletildik. Çok açıktı ki yukarıda bekleyen avukatlarımız ve ailemizden kaçırılmaktaydık.
 
“Sen altına işe!”
"3. gün baskılar iyice arttı. Daha önce de lavabo, su ve yemek ihtiyacımız yeterince karşılanmazken o gün çok belirgin bir biçimde bu durum sindirmeye yönelik sistematik psikolojik işkenceye dönüştü. Bunu biz kadınlar daha yoğun hissettik çünkü regli olan kadınlar vardı ve sık tuvalet ihtiyacı doğmaktaydı. Hepimiz defalarca talep etmemize rağmen tuvalete çıkarılmak için saatlerce beklemek zorunda kaldık. Hatta diğerleri tuvalete çıkarılırken ‘Sen altına işe’ denilerek özel olarak tuvalete çıkarılmadım ve ancak 6 saat sonra hastanede tuvalete gidebildim yine o gün hastaneye arkadan ters kelepçeli olarak götürüldük. Bana kelepçe, erkek sivil polisler tarafından yere yatırılıp darp edilerek, zor kullanılarak takıldı ve yerlerde sürüklenerek araca bindirildim. Bu sırada erkek polisler kişisel telefonları ile bizi kameraya almaktaydı. Kelepçeler hastaneye kadar açılmadı ve doktor kontrolünden sonra tekrar ters kelepçelenerek Vatan’a getirildik. Tüm bu darplar neticesinde vücudumun çeşitli yerlerinde çok sayıda şişlik ve çürük oluştu.
 
Su ve ilaç yok!
"Darptan kaynaklı ağrılarım olduğu için ilaca ihtiyacım olduğunu söylediğimde doktor bana ağrı kesici tablet vermeyi reddetti ve ‘İlahı Başak hanım’ deyip güldü. Bu sürede yaşadığımız en önemli sorunlardan biri sağlık hizmetlerine erişimdi. Sürekli kullanmakta olduğum ilacım çantamda kaldı ve 4 gün boyunca avukatlar aracılığıyla talep etmeme rağmen ilacım verilmedi.
 
"Saatlerce hastane önünde araçlarda bekletilirken acıktığımızı ve susadığımızı söylememize rağmen su ve yiyecek ihtiyacımızı üzerimizdeki paralar ile dahi karşılamamız engellendi. Polisler bizim görebileceğimiz bir yerde yemek yedi, çay ve su içti. Avukat ve arkadaşlarımın bize sağladığı su ve yiyecek engellendi. Açlık grevi yapan bir arkadaşımıza ise uzun mücadeleler sonunda ancak kısıtlı sayıda şeker temin edebildik.
 
"Sürekli olarak neyle suçlandığımızı ve ne zaman çıkarılacağımızı öğrenmeye çalışıyorduk. Sorduğumuz polis ve komiserler tarafından sözlü saldırılarla cevap alıyorduk. 4 günün sonunda savcının bizi gözaltına alındığımız gün polis tutanağında yer alan polisin anlatımındaki suçlamalar ile suçladığını öğrendik. Savcının 3 gün boyunca gözaltı süresini hangi delili toplamak amaçlı uzattığını çok merak etmekteyim.
 
Bayılana kadar dövdü
"Biraz da nezarethane arkadaşıma yapılanlardan bahsetmek istiyorum nezarete dövülerek ve yerlerde sürüklenerek çoraplarına kadar ıslanmış olarak getirildi. Parmak izi işkencesine 48 kiloluk bu genç kız, 3 ü erkek 8 sivil polis tarafından nezaretin içine girilerek dövülerek ve yerlerde sürüklenerek götürüldü. Geriye yarı baygın olarak getirildi. Hastaneden nezarete getirilirken araçtan darp edilerek ve yerde sürüklenerek indirildi. Yine hepimize olduğu gibi ters kelepçe işkencesi ona da uygulandı. Savcılığa getirildiğimizde kendisine işkence eden ‘Elif ve Züleyha’ adında 2 kadın polisten şikayetçi oldu.
 
"Ben bunları anlatınca gözünüzde psikolojik işkence ve kötü muameleden yılgın ve direnci düşmüş bir kitle canlanmasın tam tersine hiçbir yerde olmadığı kadar birbirine bağlı morali yüksek neşeli, kenetli ve dirençli bir topluluktuk. Polisler birimize en ufak bir müdahale ve kötü davranışta bulunduğumda 80 kişi hep bir ağızdan bağırmaya, parmaklıklara vurarak alkışlar ve ıslıklar eşliğinde protestoya başlıyorduk. Baskı ne kadar yükselirse bizim moralimiz ve direncimiz o kadar yükseliyordu. Hatta en çok 3. günün akşamı şarkı türkü ve şiirler eşliğinde bir gece yaşadık. Tabii ki dışarıda, salıverilmemiz için hastane, Vatan, ve adliye arasında koşturup duran arkadaşlarımız ve avukatlarımız ve emniyetin önünde bekleyen ailelerimiz bizim en büyük moral kaynağımızdı. Başta ÇHD’li avukatlar olmak üzere bu hukuksuzluğa karşı mücadele eden herkese sonsuz teşekkürler ve selamlar sunarım."

Etiketler: insan hakları
İstihdam