22/06/2017 | Yazar: Umut Güner

‘Umut ediyorum ve eminim ki Gazete Duvar çalışanları, pankartlarıyla Onur Yürüyüşü’nde yerlerini alacaklar ve kendi özgürlükleri için de bizimle beraber yürüyecekler.’

"Devlet müsaade etse biz müsaade etmeyiz" Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Umut ediyorum ve eminim ki Gazete Duvar çalışanları, pankartlarıyla Onur Yürüyüşü’nde yerlerini alacaklar ve kendi özgürlükleri için de bizimle beraber yürüyecekler.”

                                                 Fotoğraf: Sevra Nihal Ünal / İstanbul

Kaos GL olarak 2006 yılından bu yana muhabir eğitimleri düzenliyoruz. Bu eğitimlerin birçoğunda Kaos GL’nin yoldaşlarından İrfan Aktan ile haber yazımı atölyeleri yaparız. İrfan, her atölyede “tarafsız haber diye bir şey yoktur” der ve ekler, “biz de ezilenden yana, hakkı gasp edilenden yana tarafız” belki bunu tam olarak bu kelimelerle anlatmayabilir ama işin özünün bu olduğu, birkaç saatlik sunumu sonrasında kendiliğinden ortaya çıkar.

Muhabir eğitimlerimizin ikinci kısmında da “haber okuma atölyeleri yaparız”. Farklı medya mecralarından örnekler seçeriz. Haberin kurulumunu, o mecranın sermaye ile ilişkisi, ideolojik arka planı, neye işaret ettiğini analiz etmeye çalışırız.

Gazete Duvar’ın, “Devlet Müsaade Etse Biz Müsaade etmeyiz” haberini ele aldığımızda, İrfan’ın bize anlattığı habercilik anlayışına göre, “Gazete Duvar”ın Alperen Ocakları’ndan yana tavır aldığını ve onların görünmez kılınmak istenen sesini görünür kılmaya çalıştığı tespitini, gönlümüz el vermese de yapmak zorunda kalırız. Bu tespiti yaptıktan sonra haberi değerlendirmek istersek sanırım faşist Alperen Ocağı ile ilişkisi olduğunu ya da onlarla organik, duygusal ilişkisi olduğunu hiç kimse iddia edemez. Peki, buna rağmen bu haber bu haliyle neden Gazete Duvar’da yer bulur? Ya da başlığa “editör fırçası” atmak işi kurtarır mı?

Bu haberi okuduğumda içimden şu geçti! Alternatif medya diye yolan çıkan bir yayın organı homofobi tuzağına düşmeden biz ibne ve dönmelerde hayal kırıklığı yaratmadan yoluna devam etmeyecek mi?

Nefret söylemi mi, ifade özgürlüğü mü tartışması Türkiye’de ne yazık ki bir deli kuyuya taş atmış kimse çıkartamıyor yaklaşımı ile özetlenebilir bir halde. Alperenler açıkça nefret söylemi yapıyor tespitini yapabiliriz ve Gazete Duvar sadece bu görüşe yer vererek nefret söylemine aracılık ediyor da diyebiliriz.  Çünkü bu söylem karşısında bunun olması gerektiğine dair bir bilgiye ne yazık ki haber içinde ulaşamıyoruz.

İnsan hakları meselelerine hiyerarşik yaklaşımdan her daim çekmiş bir toplumsal grubun üyesi olarak, bir türlü sıranın bize gelmemesinden şikâyetçi olmamı paranteze alsam bile bu tarz haberleri okuduğumda söyle de düşünmeden kendimi alamıyorum. Aynı haberi, Kürtler üzerinden Newroz haberi olarak düşünelim. Newroz’u yaptırmayız deseydi Alperenlerimiz Gazete Duvar bunu ibne haberini yaptığı gibi yapar mıydı? Bence yapmazdı ya da kadınlar üzerinden sanırım en son Evrensel’deki karikatür krizi gibi “özür dilemek” zorunda kalırdı. Ama işte mesele ibneler olduğu zaman bunları hesaba katmıyoruz. Katma gereği duymuyoruz ve bence kendiliğinden kendimizi, yayın organımızı faşistlerle yan yana konumlandırabiliyoruz.

Tabii ki Gazete Duvar’a Yeni Akit muamelesi yapalım demiyorum. Gazete bunu bilerek isteyerek yaptı diyemez kimse. Gazete Duvar’ı takip eden herkes hak temelli habercilik yapmaya çalıştığını (çalıştığını diyorum çünkü bu haberi bir yere oturtmakta gerçekten zorlanıyorum) ve yaygın medyada duyamadığımız, görünmez kılınmaya çalışan, sansürlenen haberlere ve gelişmelere Gazete Duvar’dan ulaştığımızın farkında olarak bu yazıyı yazıyorum.

Sosyal medyadan gelen tepkiler sonrasında, “Devlet müsaade etse biz müsaade etmeyiz” olan başlığa, ‘Alperen Ocakları Başkanı Onur Yürüyüşü için “yürütmeyiz’ dedi” şeklinde bir fırça darbesi atıldı. Sanırım haber editörü en azından “tırnaklı” ifadenin arkasında durmayalım. Bunu “biz” demiyoruz diyerek haberin 5N1K’sının kim, ne için sorularına başlıkta yanıt vererek “durumu kurtarmaya” çalıştı.

Yukarıdaki eleştirileri dile getirdiğimiz zaman genellikle en sık karşılaştığımız tepki, “hedef şaşırmayın biz sadece haber yaptık” gibi bir yaklaşım oluyor. Örneğin pekâlâ aynı haberi yukarıdaki başlık ve kurgu yerine, Onur Haftası Komisyonu’ndan, LGBTİ örgütlerinden görüş alarak kurulabilirdi ve başlık “Onuruma Dokunma” olabilirdi, ezmeye çalışan Alperenlerin yerine hayatın her alanında görünmezliğe mahkûm edilen ibne ve dönmelerin sesi olurdu Gazete Duvar. Haberin içinde Alperenlerin başkanının sözüne verdikleri bir yer kadar yeri bize ayrılabilirlerdi. Bizim dışımızda belki düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü alanında çalışan bir insan hakları savunucusundan görüş alabilirlerdi. Alperenlerin kullanabildikleri kadar ifade özgürlüğünü bizim de kullanabileceğimiz alanı yaratabilirlerdi ve sanırım bunu yapmak Gazete Duvar için hiç de o kadar zor değil.

Bir yandan da 2007’den bu yana, medya izlemesi yapan bir örgüt olarak haberleri analiz etmek için kategoriler geliştirdik. Bu kategorilerimiz “saldırganların ifadesi ile haber yapıldı”, “LGBTİ örgütlerine ve bu alandaki uzmanların görüşlerine yer verildi”, “LGBTİ’lere karşı önyargı ve ayrımcılığı besliyor”, “LGBTİ’lerin insan haklarına duyarlı”, “nefret söylemini yaygınlaştırmasına aracılık ediyor” “haberin kaynağı kim” gibi kategoriler üzerinden değerlendirdiğimizde de Gazete Duvar’ın bu haberi sınıfta kalıyor.

Gazete Duvar’daki gazeteci arkadaşlarımızın “aynı haber bir sürü yerde yayınlandı, neden bize taktınız?” sorusunu sormayacaklarını umut ediyorum ve eminim ki Gazete Duvar çalışanları, pankartlarıyla Onur Yürüyüşü’nde yerlerini alacaklar ve sadece ibneler ve dönmeler için değil kendi özgürlükleri için de bizimle beraber yürüyecekler.

(Bu yazı ilk olarak Gazete Duvar'da yayınlanmıştır.)


Etiketler: medya
nefret