20/02/2015 | Yazar: Kaos GL

Ahmet Rüstem Ekici’nin LGBT temalı "Dönersen Islık Çal" filmine gönderme olan çalışması 6 Mart’a kadar görülebilir

"Dönersen Islık Çal" Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Ahmet Rüstem Ekici’nin LGBT temalı "Dönersen Islık Çal" filmine gönderme olan çalışması 6 Mart’a kadar görülebilir

Ahmet Rüstem Ekici’nin 6 Mart’a kadar İstiklal Caddesi Mısır Apartmanı Nesrin Esirtgen Collection Open Call Open Door sergisinde "Dönersen Islık Çal" ismini verdiği çalışmasıyla ilgili Tuncer Gül yazdı

Nesrin Esirtgen Collection OpenCall//OpenDoor Sergisi
 
Sanat büyük bir dönüşüm geçiriyor. Artık sıradan gelen günlük hayatımızdaki her şey bir anda bir galeride, müzenin geniş mekânlarında bir sanat objesi olarak karşımıza çıktığını görebiliyoruz.
 
Sanatçı topluma bir şey anlatmak ister. Duygu ve düşüncelerini yansıtmak kavrayışını ve algılayışını farklılıkları izm’lerinden bağımsız olarak sunmak ister. Alanlarını kendi yaratır sınırlarını kendi belirler bazen kendini bir galerinin ana salonundan, kimi zaman meydanlarda ya da kimi zaman müzenin duvarlarında sunar.
 
21.yy Çağdaş Sanat’ın kavramları değiştirdiğini görüyoruz. 20.yy’ın akademik kuralları ifade, hacim, derinlik ve estetik algısı yerini artık her şey’in sanatın malzemesi olabildiği ve ana duyguyu estetik güzellikten farklı olarak “Şaşırma” duygusu yerini almış durumunda. Aslında bir işe şaşırdığımız kadar onunla iletişim kuruyor ve eserle bağ kurabiliyoruz.
 
Geleneksel ve çevreden bağımsız bir sanat çerçevesi çizen “Enstalasyon” çok basit bir ifadeyle nesnelerin veya nesnelerin mekan içerisine konması yerlerinin belirlenmesidir. Burada en önemli sorun ise nesnelerin mekâna ne şekilde ve ne sebeple yerleştirdikleri bu düzenlemenin yerleştirmenin mekanın durumundaki anlatımındaki önemi, diğer bir ifadeyle mekan ve yerleştirilen nesne arasındaki ilişkinin kavramsal boyutudur.
 
OpenCall//OpenDoor sergisi kapsamında Küratör Berçim Damgacı’nın hazırladğı 15 sanatçının 15 işinin sergilendiği sergiden Dönersen Islık Çal işiyle Ahmet Rüstem Ekici’ye ait olan toplardan oluşturulan Enstalasyonunda sanatçı seçtiği mekan belirlerken belli bir karaktere sahip olması gerektiğine inandığını görüyoruz. Mekân içinde bulunmak, vakit geçirmek, zaman ve mekân ilişkisiyle ilintili hikayeler kurarak içinde dolaşılabilen eserle temas kurulabilen benzersiz bir deneyim sunmaktadır. Sanatçı  işiyle ilgili belirttiği metininde şöyle ifade eder.
 
“Top nesnesi, medeniyetler boyunca insanları birleştiren spor dallarının, oyunların, insanları bir arada tutan gücü ile eğlencenin aracı ve çoğu zamanda rekabetin nedeni olmuştur. Aynı zamanda top çocukların dışarı çıkma araçlarından biridir. İçeride yer alan baskılı dünyadan kurtuluş, sokağa kavuşmada kullanılan en küçük ulaşım aracıdır. Sokaklara dökülmedir.
 
Top asiliktir, baş kaldırıştır, bazen gitmemesi gereken yerlere giden top, çocuğun tanık olduğu ilk bıçaklı vahşetin kurbanı olabilir. Masumiyetinin yanında ayrımcılıklara da sebebiyet veren özelliği, kümeleştirme, kutuplaştırma gibi ötekileştiren bir tutumda sergileyen top, etkisinden uzun süre kurtulamadığım 1993 yılına ait, senaryosu Cemal Şan tarafından yazılmış, Orhan Oğuz tarafından yönetilmiş ve yapımcılığını Memduh Ün’ün üstlendiği “Dönersen Islık Çal” filminin final sahnesinin unutulmaz bir parçasıdır.
 
İstanbul’da yaşamadığım dönemlerde onlarca bina arasından aklımda final sahnesi ile hafızama kazınan bu film, İstiklal Caddesinde her yürüdüğümde, filmdeki cücenin yaşanmamış çocukluğu, gizlice sakladığı onlarca topun, ölümünün hemen ardından filmin diğer öteki karakteri olan travesti tarafından bulunması ve bu topların İstiklal Caddesine fırlatılmasını aklıma getirir. Nesin Esirtgen Galerisi ziyareti sırasında, İstiklal Caddesine açılan bu kapı ve pencereden görünen filmin çekildiği teras her daim bu film ile bağlantımı korumama neden olmuştur. Topların çıktığı bu geçit film ile aramdaki bağın gizli kapısıdır. 
 
Topları sadece ana ve ara renk olarak ayırmamaya gösterdiğim özen, evrende her türlü zıtlığın ara formlarının da yer almasına bir gönderme ve bütünlük hassasiyetidir. LGBT temalı bir film olmasına ek olarak yayılma durumu, ana cinsiyet baskıncılığına bir son, ara, hatta hiç sayılanların kapılar ardında gizli kalmama, kalıplara sığmama, bireysel ve kitlesel bir özgürlük coşkusudur. Galeride dolaşan top ise ona istediğiniz rengi ve yeri vermeye özgür olduğunuz, saf parça olarak nitelendirilebilir.”
 
Sanatçının mekâna özgü yaptığı yerleştirmesinde sadece seyirci ile buluşmak değil onu geçmişe götürmek, şaşırtmak, özlemlerine kucak açmak, cinsiyet ayrımcılığına, isyanlarına, hüzünlerine, asiliklerine gönderme yaptığına inanıyoruz.
 
Gökkuşağının renkleriyle harmanlanmış olan topların içinde galeri içinde serbestçe dolaşan 1 beyaz topu görüyoruz. Sanatçı özünü şöyle açıklar: “Galeride dolaşan top ise ona istediğiniz rengi ve yeri vermeye özgür olduğunuz, saf parça olarak nitelendirilebilir” 
 
İzleyiciyi serginin ayrılmaz bir parçası  yaparak eserin içine davet etmekte ve ona bir deneyim yaşatmaktadır. Malzemesini gerçek dünyadan ve gerçek mekânda kendi hayali dünyasını yaratarak yabancılaştığımız dijital çağda unuttuğumuz çocuksu değerleri bize top nesnesi ile  tekrar hatırlatmaktadır. 
 
Günümüzde enstalasyon çalışmalarının  mekana özgü yerleştirmelerden bağımsız olarak taşınabildiğini görüyoruz oysa bu çalışmada  kavramına da uygun olarak sadece mekana özel bir yerleştirme özelliği ile sergi süresince izleyiciyle buluşarak bir iletişim kurulabilecek olmasıdır. 
 
Nesrin Esirtgen Collection’da sergilenmekte olan enstalasyonun en hüzünlü yanı sadece 6 Mart’a kadar bizimle oluyor olması. Sonraki zamanlarda galeri yöneticileri tarihsel mekâna aynı zamanda özellik katan bu işi sürekli olarak izleyiciyle buluşturmak ister mi bunu bilmiyorum yalnız İstanbul’da olup şanslı olanlar vakit kaybetmeden bu enstalasyonla bir an önce buluşmasını tavsiye ediyorum.

Etiketler: kültür sanat
İstihdam