15/01/2014 | Yazar: Kaos GL

Heteroseksizm Eleştirisi ve Alternatif Politikalar dersi öğrencilerinden Ertan Öncü, trans seks işçisi İrem’le görüştü.

"Eskişehir’de trans olmayı seviyorum" Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL Derneği’nin Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Programı ile birlikte yürüttüğü Heteroseksizm Eleştirisi ve Alternatif Politikalar dersi öğrencilerinden Ertan Öncü, Eskişehir’de yaşayan seks işçisi trans İrem’le yaşadıkları ve cinsiyet kimliği üzerine görüştü.

Bize kendini tanıtır mısın?
1979 Eskişehir doğumluyum. Çocukluğum taşrada, Eskişehir’in bir kıyı mahallesinde geçti. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimimi burada aldım. Meslek lisesi mezunuyum. Kendimi bir tanımlama halinin zorunluluğundan kaynaklı, trans olarak adlandırıyorum. Ancak özünde kendimi kalıplara sokmayı sevmediğimden dolayı tanımlamamayı daha doğru buluyorum. İçimden nasıl gelirse öyle davranmak istiyorum. Biraz daha kuir bir hal diyebiliriz beni ifade eden şey için.
 
Eskişehir’de sosyal hayatın var mı? Varsa nasıl bir sosyal hayatın var bunu paylaşır mısın? Mesela sosyalleşmeyi tercih ediyor musun?
Sosyalleşmeyi çok tercih eden birisi değilim ama bu sosyal olmadığım anlamına da gelmiyor. Belirli arkadaşlarım var ve daha çok onlarla sosyalleşmeyi tercih ediyorum. Ancak ben biraz da içe dönük bir karakter olduğum için çoğu zaman biraz da kendi kabuğumda kalabiliyorum ama bu bana zevk de veriyor.(Gülüyoruz)
 
Eskişehir’de yaşadığını paylaştın biraz önce ve bildiğim kadarıyla da bir yerde çalışmıyorsun. Yaşamını devam ettirebilmek için seni destekleyen bir mekanizma mevcut mu?
Seks işçiliği yaparak yaşamımı sürdürüyorum ve başka bir yerden maddi olarak aldığım herhangi bir destek yok. Aldığım destek manen sadece arkadaşlarımdan bunun dışında seks işçiliği yaparak para kazanabiliyorum.

Peki “ben transım” dediğin dönemde kiminle birlikte yaşıyordun? Bunu çevrene açtığında ne tür tepkiler aldın biraz bahseder misin?
Ben o dönemde 300-350 kişilik özel bir fabrikada işçi olarak çalışıyordum. O dönemde ailemle birlikte yaşıyor olmamın da etkisiyle sosyallikten uzaklaşmıştım. İş yerimden arkadaşlarımla iş çıkışı okey oynar, onlarla dışarıda vakit geçirir, onlarla kadınlar üzerine muhabbet ederdim. Çevrem, yaptığım iş hep erkekti. Ancak zaman sonra bunun beni yormaya başladığını fark ettiğimde kendimi geri çekmeye başladım. Çünkü iş yaşamında rol yapıp bir de bunu üzerine sosyal yaşamımda da rol yapmak beni yormuştu. Sırf kendimi arkadaşlarıma kanıtlamak için bile genel eve gittiğim olmuştu ve kendi başarısızlığımı da oradaki kadınları kötüleyerek, onları beğenmeyerek kamufle etmeye çalışırdım arkadaşlarım karşısında.(Gülüyor). Yani onlara “ben de erkeğim, toplumun normallerine uyuyorum” demeye çalışıyordum.
 
İş yerimden ayrıldığımda beş buçuk yıl geçmişti. Ve bu süreçte ikili bir hayatım olmaya başlamıştı. Akşam işten sonra makyaj yapıyor sabah o makyajları iyi temizleyemeden işe gitmişliğim olmuştu. Hormon kullandığım için memelerim de belirginleşmeye başlamıştı ve fabrikada dikkat çekmeye başlamıştı. En sonunda beni yetkili çağırdı ve bana bu durumu sordu. Ben de anlattım. Ve bir gün geçtikten sonra işyeri olarak bunu kaldıramayacaklarını, yarın bir gün kapıya polis gelirse ne yapacaklarını bilmediklerini ve tüm tazminatlarımı bana ödeyerek beni işten çıkaracaklarını söylediler.
 
Bu durumu nasıl değerlendiriyorsun peki?
Bana dedikleri gibi tüm tazminatımı ödediler ancak işten çıkarılma sebebini benim çalıştığım pozisyona ihtiyaçları kalmadığı için beni çıkarıyorlarmış gibi gösterdiler. Bunun yerine beni orda muhafaza etselerdi bu onların düşündüğünün aksine eksi değil bir artı olurdu onlar için. Ama onlar panikleyip bundan korktular. Bunu yapan küçük bir işyeri olsaydı anlardım ancak bunu yapan bilindik bir firmaydı.
 
Bunları yaşadığında ailene açılmış mıydın peki?
Ailem bunu biliyordu ve ben neler yaşayacağım konusunda aşağı yukarı bildiğim için kendimi buna hazırlamıştım. Ailemden beklediğimden daha iyi tepkiler aldığımı söyleyebilirim.
 
Nasıl bir tepki görmeyi beklemiştin tam olarak?
Beni reddetmelerini, bana küsmelerini beklemiştim. O dönem maddi gücüm vardı gerçi ve dört kardeşten en küçük olan bana karşı gelebilecek durumda da kimse yoktu. Bana baskı, tahakküm kuracak bir yapı yoktu yani ve olsa bile ben bununla mücadele etmeyi zaten göze almıştım, mücadele edecektim. Onlardan istediğim benim yanımda olmalarıydı. Bugün bile biriyle konuşurken “Allah da onu böyle yaratmış napayım, bu da ona has bir durum” der. Bu babam için de böyle. Burada bir bilinçlilik söz konusu değil ama sevgileri nedeniyle bir kabullenme mevcut.
 
Şu an ailenle ilişkilerin nasıl peki?
Şu an ilişkilerim iyi. Ancak beni yengem, eniştem gibi dış kapının dış mandalları sevmiyor. Ben onlara dış kapının dış mandalı demeyi seviyorum (Gülüyoruz). Ailemin de durumunu göz önünde bulundurarak çok da fazla tepki koyamıyorum ortaya sonuçta zaten sürekli de görmüyorum onları. Ailem beni kabullendiği sürece çok da önemli değil zaten.
 
Biraz önce annenin ifadelerinden bahsettin. Bu arada hazır konusu açılmışken dinle ilişkini sormak isterim.
Ben ateistim. Zaten kendimi kabul etme evresinde en büyük sıkıntılarımdan biri de din olmuştu. Yani kalkıp ben bir trans olursam dine göre bir ahlaksız, cehennemlik biri olacaktım. Bu nedenle dinler nedir, dinimiz ne istiyor gibi sorgulamalara giriştim. Derken dinimizi de gerçekten bilmediğimizi fark ettim ve gördüklerim beni tatmin etmediler, onları saçma buldum. Bana mantıksız geliyordu. Çünkü ben doğarken elimde sadece bir gerçek vardı. O gerçek neydi? Ben transtım ve ben bunu seçmemiştim. Dinler ne diyordu? Bu bir sapıklıktı. Yani din bir yönelmeden, sapıklıktan bahsediyordu. Hatta dinler seni doğduğun için suçluyordu. O yüzden benim bir doğrum vardı, bir de dinlerin bir doğrusu vardı ve burada bir tercih meselesi gündeme geliyordu. Ben yaşadığım doğruya mı yoksa öğrendiğim doğruya mı inanacaktım? Ben yaşadığım doğruya inanmayı tercih ettim ve dinlerin beni ifade etmediğini fark ettim. Beni istemeyen bir inanç sistemini ısrarla istemenin de bir anlamı olmadığına karar verdim.

Barınma gibi çok temel bir ihtiyaç bir trans için büyük bir sorun...
Tabi ki bunu diğer translar da yaşıyor. Ben sıradan bir kadın veya erkek gibi ev tutamıyorum çünkü insanlar sen trans olduğunda on defa düşündükten sonra karar veriyorlar ev verirken. En sonunda da olmaz diyecekler. Belki yüz kişiden bir tanesi olumlu düşünür. İlk başta apartmanda gürültü bile yapılsa hep benden bilinirdi. Yani apartmanın günah keçisiydim.
 
Bu durum sürüyor mu peki?
Hayır. İnsanlar tanıdıkça beni bunlar azaldı. Ben emlakçıdan tuttum bu evi ve hala şikayetler gidiyorsa bile bu emlakçım tarafından geçiştiriliyor olabilir beni tanıdıkları, karakterimi bildikleri için. Ama biliyorum ki bu apartmandan çıkıp ev aradığımda da trans olduğum için yine aynı şeyleri baştan yaşayacağım. İyi insanları kötü yapan olgular var bana göre. Toplum, din ve ataerki de iyi insanların bizlere karşı önyargılı davranmasına sebep oluyor. Önce bir tanıyalım da iyi mi kötü sonra karar veririz şeklinde değil, transsa kötüdür, güvenilmezdir, gürültücüdür şeklinde gerçekleşiyor bu önyargılar. Bu önyargılar bizde toplandığı için otomatik olarak dışlanmış, ötekileştirilmiş oluyorsun. İnsanlar bir nevi “tamam seni anlıyorum ama benden uzak dur, sen de beni anla” demiş oluyorlar bizlere. “Ben kalkıp evimi sana verirsem konu komşuya ne derim. Sokakta senle görünürsem bunu nasıl açıklarım” gibi düşünceleri var insanların.

Bu tavrı iki yüzlü buluyor musun?
Evet, bir ikiyüzlülük var ama bunu yapan kişi bile bu iki yüzlülüğünün farkında değil. O da kendini düşündüğü için yapıyor bunu. Beni işten çıkaran insanlar da aynısını yaptı. “Senden nefret ediyoruz demedi kimse ama biz senle burada yapamayız, sen de bizi anla.” demiş oldular. Ancak benim onları anlamam ötekileştirilmiş ve dışlanmış olduğum gerçeğini değiştirmiyor.
 
Buradan en başa dönmek istiyorum. Kendini cinsiyet kimliğin açısından “trans” olarak gördüğünü ifade ettin. Peki, cinsel yönelimin açısından kendini bir tanımlama içinde misin?
Heteroseksüel bir trans kadınım eğer kendimi bir kalıp içinde ifade etmek zorunda kalırsam. Bir mücadele vermek için kendimi ifade edebilmek için tanımlamak zorundayım. Ama en başta da dediğim gibi bunlar sabit midir tartışılır. Mesela yarın bir gün bir kadınla da birlikte olabilirim ve bunu söylemekten, yaşamaktan da çekinmem. Yani ben bir trans Kadınım diye hep bir erkekle ilişkileneceğim anlamına gelmez bu. İçimden ne geliyorsa onu yaşamayı doğru buluyorum. Şu ana kadarki deneyimim hep erkeklerle olmuş olsa da bu hep böyle gidecek diye bir zorunluluk yok.

Senden “Eskişehir’de trans olmak…” diye bir cümleye başlamanı istesem bunu nasıl sürdürürdün?
Eskişehir’de ben trans olmayı seviyorum. Çünkü Eskişehir’e baktığımda çevre illere göre daha rahat buluyorum burayı. Örneğin bir Eskişehir’de 20 trans var, Ankara’da ise onlarcası . Ama yine de Ankara’ya gittiğimde bir iticilik hissediyorum. İstanbul korkutucu geliyor. Eskişehir’de dışarıda gezerken kendimi rahat hissediyorum diğer yerlere göre insanları daha samimi geliyor bana.
 
Özellikle burayı biraz açmanı istiyorum. Örneğin Eskişehir’de bir trans olarak sokağa, insanların arasına karıştığında, caddede yürüdüğünde ne tür tepkilerle karşılaşıyorsun?
Bazen rahatsız eden bakışlara maruz kalıyorum, hoş olmayan ifadeler duyabiliyorum ama genele baktığımda göreceli olarak kendi adıma tek başıma gezebiliyorum, arkadaşlarımla geziyorum, istediğim yere girip çıkabiliyorum. Ama diğer kişiler de aynısını yaşardı diyemiyorum. Ben dışarıdan bakıldığında trans olduğumun anlaşıldığını düşünüyorum, feminen bir yapım var ve bunun kabullenilmemi bir nebze kolaylaştırdığını düşünüyorum. Ancak daha maskülen yapıda olan biri daha fazla tepki alıyor ve itici bulunuyor olabilir. Belki ben de aynı şeyi yaşayabilirdim ya da arkadaşlarım benle gezerken bir kez daha düşünebilirdi. Bunun da toplumun nazarında bir etken olduğunu düşünüyorum. Şunu söylemek de yanlış. Ben evet mağazada, markette, restoranda rahatlıkla bulunabiliyorum diyebiliyorum ancak burada ben de yanılıyor olabilirim. Belki benim yerimde başka biri çok daha farklı şeyler yaşıyor olabilir. Bizlere Eskişehir’de rahat olup olmadığımız sorulurken kişiler arası diğer faktörler göz ardı edilebiliyor.
 

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam