22/01/2014 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL Derneği’nin Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Programı ile birlikte yürüttüğü Heteroseksizm Eleştirisi ve Alternatif Politikalar dersi öğrencilerinden Aydan Çilingir, sosyolog ve basın danışmanı Gül Karahan ile medyanın LGBT’lere tutumu üzerine konuştu.

"LGBT’ler Medyada Sorun Olarak Algılanıyor" Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos GL Derneği’nin Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Programı ile birlikte yürüttüğü Heteroseksizm Eleştirisi ve Alternatif Politikalar dersi öğrencilerinden Aydan Çilingir, sosyolog ve basın danışmanı Gül Karahan ile medyanın LGBT’lere (lezbiyen, gey, biseksüel ve trans) tutumu üzerine konuştu.
Sizce LGBT’lere medyanın tutumu nasıldır?
LGBT bireyler medyada bir sorun olarak algılanmaktadır; haber sunumları ise magazinsel, önyargılı hatta alaycı ve kışkırtıcı olarak nitelendirilebilir. Medyada LGBT bireyler haberlere yalnızca cinsel yönelimleri nedeniyle konu olmakta, haber söylemlerinde adil bir dil kullanılmamakta, LGBT bireylerle ilgili haber söylemleri ya ‘aşırı temsil’ ya ‘eksik temsil’ ya da ‘yanlış temsil’ yoluyla kurulmakta, toplumda farklılıklara sahip diğer gruplara yapıldığı gibi ve hatta onlardan daha fazla, var olma ve kendilerini ifade etme hakları görmezden gelinmektedir.
 
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde gazetecinin temel görevi ve ilkeleri tanımlanırken gazetecinin insanlar arsında herhangi bir nedenle ayrımcı bir tutum takınmayacağı belirtilmektedir. Sizce gazetecilerin ayrımcılık konusundaki tutumları nasıldır?
Evet bu gazeteciler için önemli bir ilke ve aynı zamanda sorumluktur. Bireysel hakları çiğnememek, farklılıkları yansıtmakta tarafsız olmak en çok da çoğulculuk ve demokrasi için önem arzeder. Oysa gazeteler tarafından LGBT bireyler ya görmezlikten gelinerek yok sayılmakta yada toplumun eksik, bozuk, sorun çıkartan kesimi olarak sunulmaktadır, bu ayrımcılıktır. Basın meslek ilkeleri açısından bakıldığında LGBT bireylerin haberlerde yer alması ve haber söylemleri noktasında daha duyarlı ve ilkeli bir tutum sergilemeleri beklenmektedir, günümüz haberciliğinde ise bu ilkeler haberciliğin sembolik ifadelerinden öteye geçmemektedir.
 
LGBT bireylerle ilgili üçüncü sayfada yer alan şiddet ve suç içeren haberlerin okuyucuları olumlu yada olumsuz olarak yönlendirdiğini düşünüyor musunuz?
 
Genelde medya ve özelde medyanın güçlü bir kolu olarak yazılı basın, geniş kitleler üzerinde gündem belirleme ve kamuoyu oluşturma anlamında önemli bir etkiye sahiptir. Gazeteler haber seçimi dolayımıyla gündemi belirlemekte ve haber sunumu dolayımıyla da gündemin anlamlandırma çerçevesini kurmaktadırlar. Medya yalnızca siyasal haberlerle ve yorumlarla değil, aynı zamanda ekonomik, kültürel, adli yada magazinsel haberleri ve değerlendirmeleriyle de ulaştıkları kitlelerde düşünceler oluşturur. LGBT bireylere yönelik haberlerde en önemli nokta, travestilerin “eğlence sektörü” yada “seks işçiliği” ile ilişkilendiriliyor olması ve LGBT bireylerin “sorun çıkaran, soruna sebep olan insanlar” olarak lanse ediliyor olmasıdır. Bu toplumda LGBT bireylere yönelik var olan olumsuz algıyı beslemek anlamına gelir. Heteroseksüelizmin mevcut otorite tarafından “onaylanan” ve dahası “olması gereken” olarak tanımlanması medya aracılığıyla meşruiyet kazanmaktadır. LGBT bireylere yönelik şiddet ise haberler aracılığıyla medyada meşrulaştırılırken aynı zamanda medya, ayrımcılığa ve nefret söylemine de aracı olmaktadır. Örneğin saldırıya uğrayan bir LGBT bireyin değil de saldırganın ifadelerinden haber yapılıyor olması, mağdur olan bireyin medya vasıtasıyla bir kez daha mağdur edilmesi demektir. Bu haberlerde aslında yaşam hakkının ihlali haberleştirilmemektedir, saldırıya uğrayan LGBT bireylerin o sırada ne giydiği, nasıl davrandığı üzerine yoğunlaşarak mağdurun uğradığı şiddet, saldırganı haklı gösterecek basit bir sebep sonuç dizgisine oturtulmaktadır. Buzdağının görünmeyen yüzüyse medyanın haber söylemiyle egemen ideolojiye eklemleniyor ve bunu yeniden üretiyor olmasıdır. Böylece iktidarın söylemi bir tür ‘haklılık’ boyutuna taşınmakta ve bu boyut iktidarın söylemine süreklilik kazandıran bir tür zemin işlevi görmektedir.
3. sayfa haberlerinde kullanılan fotoğraflar da okuyucunun olumlu yada olumsuz olarak yönlendirilmesine ilişkin bir değerlendirmede çok önemlidir. Bir gazete için fotoğrafın sahip olduğu en önemli özellik, verilen haberin inandırıcılığında oynadığı roldür. Bu inandırıcılığın en önemli nedeni fotoğrafın teknik olarak üretiliyor olması, başka bir ifadeyle görünürde insan müdahalesi taşımıyor olmasıdır. Oysa deklanşöre her basıldığında yeniden üretilmiş bir gerçek, bir kurgu yaratılır. Kanıt olarak sunulan fotoğraflarla okuyucular olayın tanığı olduklarına inandırılır. Önemli olan nokta fotoğrafın gerçeği ve hatta bütünü temsil ettiğine dair geliştirilen anlayıştır. Okuyucu önce fotoğrafçı ardından diğer gazete profesyonelleri tarafından düzenlenmiş olan ve olayın sadece bir anına denk gelen bu karenin olayın bütünlüğünü temsil ettiğine inanır/inandırılır. Oysa bu karenin çekim açısı, baskı rengi, gazete sayfasındaki ebatları gibi pek çok etken anlamı belirleyici etkiye sahiptir. Böylece gazetelerin 3.sayfasında bir yada birkaç LGBT bireyi konu alan ‘olumsuz’ bir haber ile okuyucu tüm LGBT bireylere dair olumsuz anlamda yönlendirilmektedir.
 
LGBT’lere medyadaki çalışma alanında fırsatlar sağlanmakta mıdır?
Bu konuda elimizde kesin veriler olmamakla birlikte, aslında salt medya kuruluşları özelinde değil iş yaşamının neredeyse hiçbir kolunda LGBT bireylere fırsat verilmediğini söyleyebiliriz. Türkiye de eşcinsellik yasadışı değil ve isteyenlerin mahkeme kararıyla cinsiyet değiştirmesi de mümkün ancak eşcinsellik kamusal söylem içinde bir tabu olmaya devam ediyor. Onlar için iş yaşamında var olmanın ön koşulu cinsel kimliklerini gizli tutmak, eğer bu gizliliği koruyamazlar ise fark edildikleri anda dışlanıyor ve işten çıkartılıyorlar. Bu durum sadece özel sektör için de geçerli değil, eşcinsel olması sebebiyle memurluktan çıkartılanlar da hiçbir hak talep edemiyorlar.
 
Cinsel kimliklerini açıklayan eşcinsel ünlü şairler, televizyoncular, modacılar, yazarlar, şarkıcılar ve gazeteciler de var elbette ama onların durumu iş yaşamında kendilerine fırsat tanınmış LGBT bireyler olarak değerlendirilemez. Bu sınırlı sayıdaki benzer meslek grubu içinde ve sınırlı sayıdaki bireylerin varlığı sadece mevzunun başka bir boyutuna toplumun ve medyanın bu konudaki ikiyüzlü tavrına işaret eder.
 
Medyadaki LGBT’ler hakkında haberler yapılırken pozitif ayrımcılık yapılmalı mıdır?
Elbette yapılmalıdır. Pozitif ayrımcılık fazladan bir hak değildir. Yalnızca kadın, engelli, göçmen, LGBT gibi “dezavantajlı” gruplara mensup bireylere verilen ekstra haklardır ve sadece herkesle gerçekten eşit olunabilmesinin garanti altına alınmasıdır. Dezavantajlı gruplar herkesin rahatça kullanabildiği bazı hakları çeşitli sebeplerden dolayı kullanamayabileceği için ve ancak özel birtakım haklara sahip olurlarsa çoğunlukla gerçekten eşit olma şansını yakalayabilecekleri için yapılır. Medyada LGBT bireylere pozitif ayrımcılık yapılması onların ve yaşadıklarının “görünür” olması adına da cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığına karşı da yapılacak ilk ve en önemli şeylerden birisidir. Diğer yandan bu güne kadar pozitif ayrımcılık yapılan/yapıldığı söylenen hiçbir grubun yükselmediği de bir gerçek. Örneğin kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık onlarca yıldır uygulanmakta ancak hala kadın erkek eşitliği tartışma konusu. Esas olan pozitif ayrımcılığa hiç gerek kalmamasıdır, ayrımcılığın negatifi gibi pozitifinin de olmamasıdır. Esas olan insanlık onurudur.
 
Medya kuruluşları arasında LGBT’ler hakkında yapılan haberler ve sunumlarında farklılıklar var mıdır?Aslında yok. Kimi medya kuruluşları ayrımcı bir dil kullanırken kimi medya kuruluşları da LGBT bireylere dair haberlere hiç yer vermemektedir. Bu kuruluşlarda LGBT bireylere yönelik ayrımcı içeriğe rastlanmaması onların yok sayılarak uğradıkları ayrımcılığın üstünü örtmez. Farklı siyasi çizgilerdeki gazeteler birbirlerinden farklı gibi görünseler de LGBT bireylerle ilgili tüm haberlerinde okuyucuya belirli bir çerçeve sunmakta, egemen cinsiyet normlarının meşruluğunu onaylamakta ve toplumsal cinsiyet normlarını yeniden üretmektedir. Medya kuruluşları sadece egemen sınıf ve grupları temsil etmektedir ve bu noktada farklı değillerdir.  

Etiketler: insan hakları, eğitim
İstihdam