07/01/2015 | Yazar: Kaos GL

Mehmet Atak’ın yönettiği, Fatma Onat’ın oyunlaştırdığı ‘Merheba’, bu ay, 8-15-22-29 Ocak tarihlerinde, saat 20:30’da Şermola Performans’ta sahnelenecek.

"Merheba", yarın ilk kez seyirci karşısına çıkıyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Mehmet Atak’ın yönettiği, Fatma Onat’ın oyunlaştırdığı “Merheba”, bu ay, 8-15-22-29 Ocak tarihlerinde, saat 20:30’da Şermola Performans’ta sahnelenecek. 
MERHEBA
Genç kadın, özellikle "dil" üzerinden kimlik arayışına girdiğinde yeni bir hayatın kapılarını aralamaktadır ama bu arayış zordur, başı belaya girer, tutuklanır, taciz, işkence görür ama direnir. Tabii bir yere kadar direnir ve hayatını kaybeder. 
 
Bir de genç adam vardır sahnede. Çok genç. Çok şık. Çok düzgün konuşan... Ama konuştuğu hiçbir şey kendisine ait değildir. Kelimeleri, jestleri, tümü ezberletilmiştir. Cilalı güvenin altında çok güvensizdir. Hayalet bir kadın tüm parlatılmış görkemini uçurur, görünen iktidarının altından sadece bir piyon çıkar... 
 
Artık bir hayalet olan kadının hayatına mal olmuş kimlik arayışı, ana dili de sonuçta aynı tahakkümün bir parçası mıdır yoksa? Erkek egemen tahakkümün, üzerinden kurulan iktidarların? Kimlik siyasetleri önünde sonunda ötekileştirici birer tehlike midir? Dünyanın bütün kadınları ayrı dillerde, aynı duygularla mı ağlamaktadır "yetsin artık" diye? 
 
5 kadın, 5 erkek daha vardır sahnede. Onlar yüklenmiş tüm kimliklerinden soyunmuş, tümden çıplaktır. Oyunun dekoru olarak. Bir koreografiyle bir çiçek gibi tomurcuktan açar, açtığı noktada dökülür... 
 
Ve sesler, dünyanın her dililinden sesler, rüyalarında bile ana dilini unutmayacağını fısıldayan sesler. Ve "kadın sesleri" ayrı ayrı dillerden, aynı duygularla anlatan kadın sesleri, birinin gözyaşı diğerinin yanağından süzülen kadınların... Türkçe, Kürtçe, Galisyanca... 
*** 
Sahne uzamında yan yana duran bir Genç Kadın ve Genç Adam; “Dil”in kimliklendirdiği, ötekileştirdiği, “Dil” ile var olan ve yine “Dil” ile yok olan iki silüet. 
 
Genç Kadın, rüyalarında duyduğu Anadilinin peşinde sınırları mahallesiyle belirlenmiş dünyasında, düşleriyle, korkularıyla, sevinçleri ve acılarıyla bezenmiş bir yolculuğun sonunda iktidarın piyonlarınca öldürülür. Erk’in katlettiği ne ilk ne de son kadın olarak, kendi hikâyesini dili döndüğünce, dilinden döküldüğünce, Anadilinin ayırdına varmak, o dil ile bir anlık da olsa var olabilmek için monoloğuna sarılır. Fakat anadilinin de Erk’in dili olduğunu, pusula iğnesinin hep aynı yönü göstermesi gibi aslında tüm dillerin de çokça “Baba” olduğunu acıyla fark edecektir. Bu monolog bazen bir çığlık, bazen bir yakarış, bazen de bir fısıltı olarak çoğalır, sızar, yayılır seyircinin rahat koltuklarının arasına. 
 
Genç Adam, öğretilmiş, ezberletilmiş olanın gölgesinde, var olmaya çalışmakta, inandırıldığı kavramlarla ayakta durmaktadır. Fakat bu küçük, güvenli dünyasının hiç de öyle olmadığı, sırrı dökülmüş bir aynanın ötesini göstermesi gibi, yer yer Kadının replikleriyle, bazen de dilin kendisine ait ara yazılarla bölünen konuşması, ezberi bozuldukça bir an da olsa kendi olarak nefes alacak ama ‘Dil’ ile imtihanında var olmak ile olmamak arasındaki ince çizgide ayakta kalmaya çalışacaktır. 
***
Secu Sende’nin “Rüyalarımda Bile Dilimi Kaybetmeyeceğim” kitabındaki “Pusula İğnesi” ve “Galisyanca Konuşmaya Başlamak İçin Pratik Bilgiler” hikayelerinden Fatma Onat tarafından oyunlaştırılan "Merheba"nın reji konseptine göre yeniden yazımında, Aslı Erdoğan’ın "Hayatın Sessizliğinde" kitabından ve Ferdinand de Saussure, Ludwig Wittgenstein, Theodor W. Adorno, Jacques Lacan, Juan-David Nasio, Jacques Derrida, Gilles Deleuze, Jean François Lyotard, Michel Foucault, Johan Huizinga, Margaret Mead, Xiaolan Lei, Alleen Pace Nilsen, Jean Bethke Elshtain, Richard Lance Keeble, Rosina Lippi-Green, Thierry Nazzi, Frantz Fanon, Muhyiddin Şekur, Hannah Arendt, Guy Michaud, Ivan Illich, Muhyiddin İbn Arabi, Jean Baudrillard, Claude Lévi-Strauss, Nathalie Sarreaute, Alain Robbe-Grillet, Roland Barthes, Samuel Beckett, Jacques Mehler, Josiane Bertoncini, Ronald David Laing, John Mack, Ece Ayhan, Ali Akay, Pınar Selek, Kürşat Bumin, Gündüz Vassaf, Fatmagül Berktay, Mehmet Atak, Nuri Pakdil, Sevim Burak, Heiner Müller, Beklan Algan, Şahika Tekand ve Janusz Wisniewski’nin bazı ürünlerinden yararlanılmıştır. 
*** 
KÜNYE 
Tasarlayan ve Yöneten: Mehmet Atak
Oyunlaştıran: Fatma Onat
Dili Kesilen Kadının Monologları: Aslı Erdoğan
Dramaturji: Sevin Okyay & Çetin Ok & Gülsüm Ekinci
Yardımcı Yönetmen: Kamer Yıldız Ok
Müzik: Ahmet Aslan & Şirin Pancaroğlu
Hareket Tasarım: Can Bora
Işık Tasarım: Mirza Metin
Dekor Tasarım: Marta Montevecchi
Kostüm Tasarım: Hilal Polat
Makyaj Tasarımı: Suzan Kardeş
Video Tasarım: Adar Bozbay
Efekt: Gökçe Selim
Fotoğraf Koreografisi: Can Bora
Fotoğraf: Nâzım Serhat Fırat
Grafik: Metin Çelik
Hareket Çalıştırıcısı: Can Bora & Gonca Gümüşayak
Türkçe Dil Koçu: Güler Kazmacı
Kürtçe Dil Koçu: Âlan Ciwan
Kürtçe Çeviri: Kawa Nemir
Galisyanca Çeviri: İrfan Güler & Pepa Baamonde
Aktüel Fotoğraf: Burçin Korkmaz & Bülent Yazıcıoğlu
Video Montaj: Koray Ayvaz
Makyaj Uygulama: Fitnat Budak
Yönetmen Asistanı: Mehmet Emrah Hamşioğlu
Sahne Arkası Oyuncuları: Sadin Yeşiltaş & Felat Erkozan & Yazı Köz/Arda Uğurlu & Çetin Ok
Oyuncular: Nagihan Gürkan& Rıdvan Erdem Kaynarca & Burcu Eken
Kürtçe Ses Oyuncusu: Berfin Zenderlioğlu
Galisyanca Ses Oyuncusu: Alicia Beatriz López Gallego
Fotoğraf Oyuncuları:
Burcu Eken & Çetin Ok & Erkan Aydın Duygun & Hadiye Gündüz & Jale Tozantı & Kerim Can Cingöz & Marta Montevecchi & Mehmet Atak & Mehmet Emrah Hamşioğlu & Mualla Parlak
Özel Görünüm: Fatmagül Berktay

Etiketler: kültür sanat
İstihdam