06/02/2007 | Yazar: Kaos GL

Günümüzde yeniden üretim araştırmasına giremeyen resim, hızla kaybolur. Adnan Yıldız'ın küratörlüğünde Kasa Galeri'de açılan 'Sonsuz Olasılıklar' sergisi genç sanatçıların yenilikçi resim anlayışından örnekler içeriyor. Övül Durmuşoğlu sergiyi anlatıyor.

Resimde yeni bir olasılık hesabı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Günümüzde yeniden üretim araştırmasına giremeyen resim, hızla kaybolur. Adnan Yıldız'ın küratörlüğünde Kasa Galeri'de açılan 'Sonsuz Olasılıklar' sergisi genç sanatçıların yenilikçi resim anlayışından örnekler içeriyor. Övül Durmuşoğlu sergiyi anlatıyor.

KAOS GL

Övül Durmuşoğlu

Ağırlıklı olarak bilgi üretimine dönüşen güncel sanat içerisinde resim bugün nasıl güçlü bir şekilde ayakta kalabiliyor? Kendi bilgisini yeniden üreterek. Bu yeniden üretim araştırmasına giremeyen herhangi bir resim üretimi ise, hızla kendi içindeki başka olasılıkları gündeme getiren bu ortamda kaybolmaya mahkûm. 'Sonsuz Olasılıklar', sözü edilen yeniden üretimin oluşturduğu ucu açık alanı tartışmaya açıp Türkiye'de muhtemelen bir ilki gerçekleştiriyor. Sergiyi içine yerleştiği ve hayat verdiği mekândan bağımsız deneyimlemek zor; sadece resimler üzerinden sanat tarihsel analizlerle yetinmek de. Kasa Galeri içinde yaratılmış geçişken alanlar arasında sanal bir tur gerçekleştirmek en iyisi.


*Adnan Yıldız

'Sonsuz Olasılıklar' birbirinin içinden akan üç alandan oluşuyor; bu alanlardan bir tanesi küratör Adnan Yıldız'ın dijital ortamda resim politikaları ve stratejilerine göndermeler yapan ilgili sanatçıları ve başka alanlarda çalışan profesyonelleri bir araya getirdiği EPPR odası (Sonsuz Olasılıklar Projeksiyon Odası). EPPR odasında duvara yansıtılan araştırma blogunda bu araştırmaya katılan isimlerin yüklemeleri online takip edilebiliyor. EPPR için yazdığı yazıda bugün resmin gerek dijital ortamda, gerek seyahat ederek 'hareket halindeki varlık'a dönüştüğü üzerinde duran küratör Adnan Yıldız, hareket halindeliği bu odayla sınırlamayarak sanatçılar Marcel van Eden'in ve Gökçen Cabadan'ın kendisiyle ortaklaşa yerleştirdiği odalarla bütün sergiye yayıyor. Bize 'mobil kimlik ve mobil entite' gibi kilit kavramlar vererek, resim tartışmasını ülkemizde güncelliyor.

Dördüncü Berlin Bienali'yle resim teknolojisi tartışmasını açan Hollandalı sanatçı Marcel van Eden sürekli seyahat ediyor, her gün düzenli olarak çizim yapıyor, bunları tarıyor ve bloguna aktarıyor. Zaten çalışmalarının yer aldığı odada bir tarafta EPPR odasıyla ilişki kuran dijital ekrandaki bloguyla, öbür tarafta da 'Sonsuz Olasılıklar' için ürettiği 'işinin İstanbul ayağıyla' karşılaşıyorsunuz. Gittiği her şehirde bağlamı içselleyen yeni seriler yapan sanatçı bu sergiye özel bir İstanbul serisi üretmiş. İşlerinde geçmiş zamanlardan kalmış basılı malzemeleri ve fotoğrafları kullanan Van Eden'in İstanbul serisinde bir yerlerden aklımızda kalmış görüntüler ucu açık bir anlatının parçası olarak tekrar karşımıza çıkıyor. Her şehir van Eden'in sonsuz olasılıklardan örülü anlatı evreninin bir kesişim noktası. Yani daha önce İstanbul'a gelmemiş sanatçının şehrin belleğinde yaptığı yolculuk, bir noktada şehre özel olmaktan çıkıp birbirine eklenen referans zincirinin bir parçasına dönüşüyor. Sanatçının seyir halindeyken incelikle yerleştirdiği yerinde ve derin vurgular gösteriyor ki Robbegrillet'den başka bir oryantalist İstanbul filmi izlemiyoruz. Kendimize çektiğimiz oryantalist vurguları yüzümüze vurarak, Atatürk'ün her an-her yerdeliğine dikkat çekiyor. Van Eden'in kurguladığı anlatı yolculuğunun çekiciliğine kapılmamanın imkânı yok. Ancak bu hareket çağrısına cevap verdiğinizde Türkiyeli bir izleyici olarak saplandığınız resim duruşlarını arkanızda bırakmanız gerekiyor.


*Gökçen Cabadan'ın ‘The Detail of Beach’ adlı tablosundan.

Bakmak ve bakılmak

Kasa Galeri'nin son odasına geçtiğinizde, ortada çapraz duran bankı görüp soluklanacağınızı düşünmeyin, bank sanatçının taşınabilir sergi mekânı fikrine dayalı olan 'Kutu Projesi' geçmişine referans veriyor. Zira bir resme bakarken sırtınızdan başka bir resim de size bakıyor. İzmir doğumlu olan ve Belçika'da yaşayan Gökçen Cabadan'ın odası Türkiye'de resmi yeniden nasıl konumlamamız gerektiği üzerine işaretler bırakıyor. Öznesi ya da nesnesi olup olmamak arasında kararsız kaldığı arzuları resimlerinde sahneleyen Cabadan, etrafında dönen görsel/basılı bilgi bombardımanı arasından seçtiği imgeleri dönüştürerek kendi hareketine devam ediyor. Sürecini örneklemek gerekirse Mükemmel Çocuk gibi bir resmi malzemeden yola çıkmaktan çok 'kendi'liğinden yola çıkarak gerçekleştiriyor. 'Kendi'lik durumunu üzerinden işaretlemeyi seçtiği çoktan tüketilmiş imgeler ise sanatçının psikanalitik düzlemler üzerinden kurulmuş söyleme karşı takındığı şüpheci halini, 'kendi'liğin çözülmüşlüğünü -Türkiye'de modernite üzerinden dönen resim tartışmalarını da kırarak- hikâye içermeyen bir eksene oturtuyor. Bu yüzden bu odada bizi yeniden üreten resimlerinin nabzı hızlı hızlı atıyor. Cabadan açık bir politik duruşu özellikle tercih etmezken, daha çok ihtiyacımız olan, resmin güncel sanat üretimi içerisindeki politikalarına ve ayakta kalma stratejilerine vurgu yapıyor. Çünkü resmi bugün güncel sanatın aktif bir eyleyeni haline getiren durum vuslatına asla ermeyecek arzuları farklı şekillerde formatlayıp hayatın içine tekrar tekrar süren moda/tasarım/reklam/sanal âlem dilleriyle son yıllarda yapmaya başladığı alışveriş.
'Sonsuz Olasılıklar', Adnan Yıldız'ın önceki sergi ve projelerindeki gibi bir laboratuvar, bir güncel araştırma alanı. Yıldız, çalışma alanı olan, psikanaliz ve evrimsel psikoloji geçmişinden gelen 'hayatta kalma stratejileri'ni, 'mobilite' üzerinden resme öneriyor. İzleyici bu araştırma alanına katılmak için davet ediliyor; ondan 'Sonsuz Olasılıklar'ı kendi olasılıklarıyla birleştirmesi bekleniyor. İşte bütün bunlar yüzünden kafa açıcı ve titizlikle kurgulanmış bir sergiyle karşı karşıyayız.

Konuyla ilgili adresler:

http://www.endlesspossibilities.blog.com

http://www.theflamingoandtheboy.blogspot.com/

http://www.gokcencabadan.be/

http://www.marcelvaneeden.nl/


Kaynak: Radikal, 6 Şubat 2007


Etiketler: kültür sanat
İstihdam