22/06/2011 | Yazar: Cenk Erdem

Herhangi birinin kendini her haliyle kabul edebilmesi ve daha önemlisi yine her haliyle kabul görmesi huzurlu olabilmesi için o kadar gerekli ki… Eşcinsel kimliğini, ‘Çok şanslı bir eşcinsel erkeğim, kendim olduğum için çok mutluyum’ şeklinde açıklayan Ricky Martin çok çok mutlu görünüyor.

Herhangi birinin kendini her haliyle kabul edebilmesi ve daha önemlisi yine her haliyle kabul görmesi huzurlu olabilmesi için o kadar gerekli ki… Terapilerde, psikolojik görüşmelerde bütün çaba neredeyse bunun üzerine…

 
2010 yılının Mart ayında eşcinsel kimliğini, web sitesinde, “Çok şanslı bir eşcinsel erkeğim, kendim olduğum için çok mutluyum” şeklinde açıklayan Ricky Martin çok çok mutlu görünüyor. Ricky, gerçek cinsel kimliğini açıkladıktan sonra verdiği ilk röportajda, Oprah Winfrey’nin talk şovunda hikâyenin tamamını anlatarak hayranlarının hepsini değil, bana kalırsa sadece bir kısmını şaşkınlığa uğratmıştı ama kendini artık çok daha iyi hissettiğini ilk kez itiraf ediyordu…
 
Nitekim, Ricky Martin, İstanbul’da Kuruçeşme Arena’da konser verirken de öyle mutlu görünüyordu ki… Porto Riko’lu olmasının verdiği güzellik yetmezmiş gibi, yıllarca onu baskı altında tutan, kimliğini gizleme çabasından kurtulmanın verdiği dayanılmaz bir hafiflikle ayrıca pek güzel ve bir o kadar da özgürdü Ricky…
 
1971 doğumlu Enrique Martin Morales, küçük yaşta erkek pop grubu Menudo’ya katıldığından beri, kızların bayıldığı bir yakışıklı olmasına rağmen, erken yaşlardan itibaren gönlünden geçen hemcinslerine olan ilgisini açıkça ancak 39 yaşında paylaşabildi… Aslında bir yandan da herkes bunu biliyor gibiydi, bizim buralarda da böyle bir açıklama yapacak olsa, hiçbirimizin şaşırmayacağı erkek şarkıcılarımızın olduğunu hepimiz bal gibi biliyoruz…
 
Ricky, ikizleri Matteo ve Valentino’ya baba olduktan sonra, kimliğini açıklamaya karar vermiş, dürüst bir baba olmak üzere…
“Sonunda kendimi tamamen sevebildiğimi söyleyebiliyorum” diyen Ricky Martin, 18 Haziran gecesi Kuruçeşme Arena’da sahnedeyken sanki başka bir dünyadan düşmüş koca bir yıldız gibiydi... Koreografilerini çalışmıştı, harika dans ediyordu ve ışık saçıyordu... Allah özene bezene yaratmış, enerjisi, güler yüzü, sempatisi, nedir Ricky’nin DNA’sı bilemiyorum ama kendini olduğu gibi ifade etmenin verdiği mutluluk gözlerinden okunuyordu. Kimliğini açıklamadan iki yıl önce taşıyıcı anne ile ikizlerine kavuşan yakışıklı baba, 40 yaşında bir erkek güzeli. Ama “yakışıklıyım, güzelim” diye, kurum kurum kurulmuyor… Üstelik nasıl profesyonel olunur, izleyiciye de bir güzel hatırlatıyor. Misal bu yaz Açıkhavadaki ilk konserinde koskoca süper starımızın üstü yarı çıplak dansçıları, yer yer eşyaları, dekorları toplayıp, yer yer de dans ediyorlardı ve dolayısıyla dansçı karizmasından eser kalmıyordu. Kelebek gibi uçuşan dansçıların doğru dürüst koreografilerinin olmaması yetmezmiş gibi, çay bahçesinden topladıkları genç delikanlılar misali, sözde erkek dansçılar getir götür işlerine de bakıyordu.
 
Ricky Martin’in konserine gitmemin bende nostaljik bir motivasyonu olmasına rağmen, hiç tahmin etmediğim kadar iyi bir şovla ve Ricky Martin’in de belli ki müthiş bir disiplinle çalıştığı harika koreografileriyle karşılaştım. Bir ara deri yeleği ve ona eşlik eden eli kırbaçlı kadın dansçılarıyla, Madonna gibiydi Ricky. Ne de olsa zamanında Madonna ile düet yapmış ve Madonna özellikle basının cinsel kimliği konusunda onu sıkıştırdığı bir dönemde mahremini koruması için nasihatler edip, destek olmuştu. Şimdi Ricky sahnede, Erotica klibindeki Madonna gibiydi. Velhasıl hem İstanbul, hem Bursa latino bir süperstar görmüş oldu. Daha ikinci şarkısında transparan kapüşonlu gömleğiyle, göğsünü bağrını açınca, binlerce kişinin aklı oynadı gitti. Ricky Martin’in cinsel kimliği mimliği mesele değildi o anlarda. Kuruçeşme Arena’da kadınlar, genç kızlar hatta gey pride misali yeni nesil delikanlılar çığlık çığlığa bağırıyorlardı. “Living la vida loca”, “La Bomba” derken bütün hit şarkılarını söyleyen ve sık sık kostüm değiştiren Martin, bir ara sandalyeye oturup, romantik şarkısı “Private Emotion” ile geceye ayrıca aşk kattı. Binlerce izleyiciye kolay bir koreografi öğretip, açıkhava dans kursu gibi herkesi heveslendiren ve dans ettiren Martin, ülkesi Porto Riko’ya davet etmeyi de ihmal etmedi. Son şarkı olarak meşhur “Maria” ile herkesi coşturan Martin, bis yaptıktan sonra “The cup of life” şarkısıyla Arena’yı latin diskosuna çevirdi.
50. Bursa Festivali için vereceği konser öncesinde , helikopterle Uludağ Üniversitesi Görükle kampüsüne inen Martin, bir de kucağına küçük bir çocuk alıp sevmiş ki, ruhunun güzelliği güler yüzüne yansıyor. Tamam genleri, Porto Riko’lu olması, çalışıp kaslandırdığı vücudu hâlâ kızları da çıldırtıyor ama Ricky, ayrıca ruhuyla da bir yolculuk yapıp son derece aşmış ve belli oluyor…
 
Dünyevi güzellik üstüne bir de ruh güzelliği ile beslenince, insan bambaşka oluyor. Bu yüzden İstanbul ve Bursa konserleri bana pek tesadüf gibi gelmiyor… Ricky çiçek kalbiyle aşka geliyor.
 
Kaos GL


Etiketler: kültür sanat
İstihdam