30/11/2006 | Yazar: Kaos GL

‘Eşcinsel yaşam’ ve ‘korunma yolları’nın yan yana getirilmesi bazı açılardan birçok eşcinseli irkilten bir yaklaşım. Cinsel yolla bulaşmadan korunmak için eşcinsellikten kaçınmanın önerildiği zamanları hatırlayacak kadar hafızamız var zira. Eşcinsel yaşam’ın AIDS ile ilgili heteroseksüelden farklı riskler içerdiği gibi bir izlenim vermesi bizi düşündürüyor, dahası ‘eşcinsel yaşam’ gibi tanımlanabilir ve genel geçer bir şey olduğunun düşünülmesi de şaşırtıcı.

‘Eşcinsel yaşam’ ve ‘korunma yolları’nın yan yana getirilmesi bazı açılardan birçok eşcinseli irkilten bir yaklaşım. Cinsel yolla bulaşmadan korunmak için eşcinsellikten kaçınmanın önerildiği zamanları hatırlayacak kadar hafızamız var zira. Eşcinsel yaşam’ın AIDS ile ilgili heteroseksüelden farklı riskler içerdiği gibi bir izlenim vermesi bizi düşündürüyor, dahası ‘eşcinsel yaşam’ gibi tanımlanabilir ve genel geçer bir şey olduğunun düşünülmesi de şaşırtıcı.

KAOS GL

Koray, Umut

Eşcinsellik tıp tarafından insanın olduğu ve her yer ve zamanda var olmuş olan aynı cinsiyetten kişiler arası cinsel / duygusal ilişkilere verilen isim. Böylece davranış olmaktan çıkıp hastalık halini almış. Tıp, eşcinselliği ‘patoloji’ olarak görmüş, tedavi etmeye, engellemeye çalışmıştır. Ancak 1970’lerde Amerikan Psikiyatri Birliğinde yapılan tartışma ve bilimsel çalışmalarla ruhsal hastalık kategorisinden çıkartılmıştır. Böylece eşcinselliği sapkın bir davranış olarak görmeyi yeğleyen kesimler önemli bir desteklerini kaybettiler.

1980’lerden sonra büyük kazanımlar elde eden batı eşcinsel hareketi, 1980’lerde AIDS’in ortaya çıkmasıyla yeni bir sorunla karşı karşıya kaldı. Uzun yıllardır eşcinsellere yanlış, hasta, sapkın, olduğunu söyleyenler, ellerine eşcinsellerin hasta olduğu, hastalık kaynağı olduğu yönünde önemli bir kanıt geçirmişlercesine saldırıya geçtiler.

O dönem ortaya çıkan eşcinsel örgütlerin yoğun eylemleri ve ısrarlı politikaları, AIDS ile ilgili hızla elde edilen bilgiler neticesinde hastalığın eşcinsellikle doğrudan ilgisi olmadığı konulmuş hatta eşcinsel cinsel ilişkiyle enfeksiyon bulaşma hızında önemli bir azalma gözlenmiştir.

Amerikan Psikiyatri Birliğinin kararı, eşcinsel mücadele sonrasında uluslararası kabul eşcinselliğin hastalık olmadığı yönünde ise de, buna karşı çıkan kesimler vardı.
Eşcinsel bireylere kurumlar uygulamada farklılıklar sergileyebiliyordu. Bir çok yerde eşcinseller hasta olarak görülmeye devam edildi. Etik olmayan tedavi girişimlerinde bulunuldu. Eşcinseller sözel ve fiziksel kötü muameleye maruz kaldılar. Türkiye’de psikiyatri ve tıpta uluslararası uygulamalar referans alınırken eşcinsellikle ilgili psikiyatr ve genel doktorların yaklaşımları toplumun yaklaşımından çok farklı olmayabilmektedir.

HIV enfeksiyonu tablosunun ilk görüldüğü vakaların eşcinsel erkekler olması, rahatsızlığın, eşcinsellere özgü bir hastalık olduğunu düşündürmüştü. Salgın, ‘çağın vebası’ nitelemesini hak etmeden çok önce, Batı’da oldukça ilerleme kat etmiş eşcinsel kurtuluş hareketini duraksatmış, eşcinsellerin endişe ve korkuya kapılmasına yol açmış, dahası hızlı bir şekilde önemli sayıda insanın kaybına neden olmuştur. Batı’da özellikle ABD’de, eşcinsellerin başına musallat olmuş gibi görünen bu durum, Tanrı’nın eşcinsellere cezası gibi görülmüştür. Buna karşılık da eşcinsellerin bu konu etrafında sıkı bir şekilde örgütlenmesi ve eylemlilikleri gerçekleşmiş, biraz da eşcinsel topluluktaki bu hareketlenme bu konuda araştırmalara hız vermiştir. Zaten kısa süre içinde, hastalığın nasıl bulaştığı, daha sonra nasıl hasta ettiği ve nasıl tedavi edilebileceği ile ilgili bilgiye hızla ulaşıldığında, hastalığın eşcinsellere mahsus olmadığı da apaçık ortaya çıkmıştı. Bulaşma yolları içinde cinsellik önemli yer tutmakla birlikte tek yol değildi, eşcinsel birlikteliğin kendine özgü bir riski olmadığı da görüldü.

Böylece hastalığın ilk günlerinde peşinden koşulan ‘risk grubu’ yaklaşımı, yerini ‘riskli davranış’ yaklaşımına bıraktı. Kişinin enfeksiyon/bulaşma ile ilgili riski ‘kim’ olduğu, hangi ‘grup’tan olduğundan çok, ‘ne yaptığı, ne yapmadığı’ tarafından belirlenmektedir.

Türkiye’de 1990larda İstanbul’da Lambda, Ankara’da Kaos GL etkin bir şekilde eşcinsel kurtuluş mücadelesi vermeye başladığından beri, AIDS konusu gündemlerinin ilk sıralarında yer almıştır. Bu konuyla ilgili iç eğitim programları dışında, 10 yıldır yayınlanmakta olan Kaos GL dergisinde konuyla ilgili yazılar yayınlanması, broşür dağıtılması yoluyla bilgilendirme, çeşitli vesilelerle konuyu gündeme getirme amacıyla partiler düzenleme gibi etkinlikler gerçekleştirilmiştir. İstanbul’da, Lambda grubuyla İstanbul AIDS Savaşım Derneği bir süre birlikte çalışmış, Ankara’da Kaos GL Hacettepe AIDS ile Savaşım Topluluğu ile birlikte çalışmalar yürütmüş, halen de Hacettepe AIDS Tedavi ve Araştırma Merkezi (HATAM) ile işbirliği olanaklarını soruşturmaktadır. Tüm bu olumlu sayılabilecek örneklere rağmen, bu işbirliği imkanının yeterince değerlendirilmediğini düşünmekteyiz. Yine de, birçok sağlık çalışanı ve kuruluşunun, hatta AIDS ile ilgili bazı kuruluşların eşcinselliği bir bulaşma yolu olarak görmesi ve suçlaması göz önünde bulundurulduğunda birlikte yapılacak çok iş var gibi görünmektedir.

AIDS sadece bir eşcinsel hastalığı değilse, bu oturum neden düzenleniyor ve biz neden konuşmacı olarak katılıyoruz sorularına yanıt aramaya çalışalım. Bunu yaparken, oturumun isminden başlamak istiyorum.

‘Eşcinsel yaşam’ ve ‘korunma yolları’nın yan yana getirilmesi bazı açılardan birçok eşcinseli irkilten bir yaklaşım. Cinsel yolla bulaşmadan korunmak için eşcinsellikten kaçınmanın önerildiği zamanları hatırlayacak kadar hafızamız var zira. Eşcinsel yaşam’ın AIDS ile ilgili heteroseksüelden farklı riskler içerdiği gibi bir izlenim vermesi bizi düşündürüyor, dahası ‘eşcinsel yaşam’ gibi tanımlanabilir ve genel geçer bir şey olduğunun düşünülmesi de şaşırtıcı. Eşcinseller her kültür ve toplumda, her coğrafya ve zamanda vardılar ve halen de varlar. Görünür hale gelmeleri, hakları için mücadele etmeleridir yeni olan. Dolayısıyla aklınıza gelebilecek her toplumsal statüden, her meslekten, her din ve etnik topluluktan, her siyasi görüşten, her yaştan eşcinsel bulabilirsiniz. Bunların ‘eşcinsel yaşam’ diye özetlenebilecek tek tip bir hayat tarzı yoktur. Dolayısıyla heteroseksüel yaşam dediğimizde ne kadar indirgeyici oluyorsak, eşcinsel yaşam dediğimizde de öyle oluyoruz. Sadece görünür hale gelmiş, açık ya da açılmak zorunda kalmış, ya da eğlence merkezlerindeki eşcinselleri düşünmek hatalı bir yaklaşım olur.

Heteroseksizm denilen, sadece heteroseksüel ilişkinin normal ve sağlıklı ilişki biçimi olduğunu dikte eden ideolojinin hakimiyeti sonucunda, eşcinsel birlikteliklerle ilgili bilgiler genellikle önyargılarla, tahminlerle sınırlı kalıyor. Eşcinsellerin sürekli seks peşinde olduğu, tek eşli olamadıkları, sürekli bir arzu arayışı içinde olup sorumsuz davranabilecekleri, korunma olmadığında diğer cinsel ilişki yollarına göre daha çok risk taşıyan anal ilişkinin eşcinsel cinselliğinin vazgeçilmez temeli olduğu şeklinde yargılar temel oluşturuyor. Fakat biraz önce anlatmaya çalıştığım gibi, eşcinseller fazlasıyla heterojen bir topluluk ve tüm bu söylenenler defalarca yanlışlanan genellemeler.

Ancak eşcinseller cinsellik yaşıyorlar ve bu da bulaşma açısından risk altında olmalarına yol açıyor. Kondom kullanıldıkça anal ilişkinin güvenli bir ilişki biçimi olduğunu düşündüğümüzde, heteroseksüellerinkinden farklı olmayan bir kondomun erişilebilirliği sorunu var eşcinseller için de. Yurtdışında anal ilişki için daha dayanıklı olduğu ve küçük de olsa yırtılma ihtimalinin daha da az olduğu söylenen kondomlar Türkiye’de yok. Anal ilişki sanıldığı gibi sadece eşcinsellerin tercih ettiği bir birleşme biçimi değil. Daha önemlisi AIDS ile savaşım verenlerin yıllardır, hemen her yerde tekrar ettiği su bazlı kayganlaştırıcı Türkiye’de geçen yıl bir firma getirene kadar bulunabilen bir şey değildi. Kayganlaştırıcı da sadece eşcinsellerle ilgili bir gereksinim değil.

Cinsel yolla bulaşma ile ilgili önerilebilen yollar arasında olan tek eşlilik, sadece önerilmekle gerçekleşebilecek bir şey maalesef değil. Heteroseksüllerdekine benzer sebeplerle tek eşliliğin zor olması yanı sıra, eşcinsellerin yaşamak zorunda kaldıkları toplumsal şartlar nedeniyle de tek eşli ilişkiler kurması zor olmaktadır. Çünkü biraz önce bahsettiğim heteroseksizm ve onun sonucu olarak gördüğümüz eşcinsel ve eşcinsellikle ilgili herşeye duyulan korku öfke diye tarif edilebilecek olan homofobi nedeniyle, eşcinseller diğer eşcinsellerle yıllarca hamam, park gibi yerlerde, daha sonra da ortaya çıkan barlarda tanışıp sosyalleşebildiler. Son yıllarda Kaos GL ve Lambda gibi grupların çabalarıyla gerek kamusal gerek özel hayatlarında eşcinsellerin ‘açılması’ ile gün ışığında da eşcinsellerin birlikte çalışabilmesi, tanışması sosyalleşmesi mümkün olabilmişse de, eşcinseller yeterince özgür değillerdir.

Türkiye’de 90’lardan itibaren etkin bir şekilde çalışan eşcinsel örgütlerin, gündemlerinde cinsel yolla bulaşan hastalıklar önemli bir yer tutmaktayken, AIDS ile mücadele eden kuruluşlar eşcinsellere yönelik yeterli etkinlik gösterememişledir. Eşcinsel örgütlerle AIDS ile ilgili çalışan kuruluşlar arasında sürekli bir etkileşim yaratılamamıştır.

‘Risk grubu’ yerine ‘riskli davranış’ yaklaşımını benimsemiş kuruluşların, gerek yaygın eğitim programlarında, gerek birebir eğitim ve danışmanlık uygulamalarında, eşcinselleri görmezden gelmekten ve bulaşma yolu olarak özellikle eşcinsel cinsel ilişkinin altını çizmekten vazgeçmelerinin, toplumumuzda hem eşcinsel hem heteroseksüel ilişkilerde korunma davranışının arttırılmasına katkısı olacaktır. Sağlık hizmeti veren kurum ve kişilerin eşcinsellikle ilgili bilgi sahibi olması ve önyargılarının üstesinden gelebilmesi, halihazırda eşcinsellerin sağlık hizmetlerine ulaşmakta yaşadığı zorluğu ortadan kaldırabilecektir.




Kaynak: Kaos GL, Ocak – Şubat 2004, Sayı 19






Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam