13/08/2011 | Yazar: Kaos GL

5 Ağustos’ta başlayan ve üç gün süren festivalin ilk dört yılında; küresel ısınmaya, nükleere, ayrımcılığa, ekolojik yıkıma hayır diyen Rock-A Festivali bu sene ‘özgürlük; herkese, her şeye...’ talebiyle düzenlendi.

Rock-A Festivali Sona Erdi Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
5 Ağustos’ta başlayan ve üç gün süren festivalin ilk dört yılında; küresel ısınmaya, nükleere, ayrımcılığa, ekolojik yıkıma hayır diyen Rock-A Festivali bu sene “özgürlük; herkese, her şeye...” talebiyle düzenlendi.
Festivalin ardından Gönül İlhan yazdı
 
5 Ağustos’ta başlayan ve üç gün süren festivalin yapıldığı Eski Foça People Camping’de, festival gönüllülerince yapılan hazırlıklarsa iki gün önceden başladı.
 
Öncelikle, "Doğanın efendisi değil, sadece bir parçasıyız" yazan bez pankart, çadır alanının başladığı yere asıldı. Zeytin ağaçlarının gövdelerine mavi çöp poşetleri bantlandı, kesilmiş pet şişelere su doldurulup küllük niyetine asıldı.
 
Konser platformu hazırlandı, anfiler getirildi, ses düzeni kuruldu. Renkli kartonlara yazılı duyurular, duygular, uyarılar, güzel sözler donattı etrafı. Her gelen minibüs kasa kasa yiyecek ve içecek taşıdı Koy’a. Portatif tuvaletler getirilip, alanın yan tarafına yerleştirildi. Kamp girişinde nöbetleşe bekleyen gönüllüler, gelenlere çadır kuracakları yerleri gösterdi.
 
Karşı Bisiklet, Göçmen Dayanışma Ağı, Göztepeli Che Severler, Lambdaistanbul, Siyah Pembe Üçgen İzmir LGBTT Derneği, Uluslararası Af Örgütü, Mülteci-Der, Homofobi ve Transfobi karşıtı öğrenciler, Karadeniz İsyandadır Platformuna uzanan çok sayıda katılımcı için standlar kuruldu.
 
Heykel yapımından ahşap oymacılığına, hayvan özgürlüğünden origamiye, go oyunundan pandomime, geri dönüşüm sanatından nefes meditasyonuna, mızıkadan toplumsal cinsiyet konusuna, geleneksel peynir, sabun ve şarap yapımına kadar çok çeşitli konularda uygulama yapılıp, bilgi ve deneyim aktarılan atölyeler açıldı.
 
Katılımcılara bütün bunlar ücretsiz sağlandı ve büyük bir düzen içinde gerçekleşti her şey. Festival boyunca sadece içecekler ve etsiz hazırlanan yemekler için Rock-A parası ödendi.
Cırcır böceklerinin doğaçlama müziğinde ve imbat rüzgarının serinliğinde hiç durmadan güzellenirken zaman, sahilde, çimlerde, çadır önlerinde, zeytin ağaçlarının gölgelerinde başlayan, gitar, cümbüş, santur, erbane, bendir, saksafon sesleri ve gençlerin sohbetleri sardı ortalığı.
 
Çadır sayısının 900’e ulaştığı 5 Ağustos’ta vakit tamam oldu.
 
"Sökükler dikildi, yerler silindi"
 
Festival süresince, gündüz söyleşilerde, atölyelerde ve plajda değerlendirildi zaman. Akşam saat 19’dan sonra ise, konser alanına taşındı bütün coşkular. Ortalığı kızıla boyayarak denize inince güneş, şarkılar aydınlattı gecenin karanlığını.
Sökeli Romanların müzik ve danslarıyla şenlenen ilk gün; The R.S, Komik Günler, Ruşen Alkar, Bajar, Mispis, Kesmeşeker, Ece Dorsay sahnedeydi.
 
İkinci gün; Bandista, Heyula, Teneke Trampet, Aysu, Eski Bando, Kırkbinsinek, Karapaks coşturdu dinleyenleri. Üçüncü günse; Bek, Bozuk Düzen, Esas Çocuk, Sur, Enzo Ikah, Entu ve Başıbozuk şarkılarını söyledi.
 
İtaat kültürüne, ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe, hayvan haklarının hiçe sayılmasına, doğanın katline karşı duruş, ortak noktasıydı katılımcıların. Ritm tutarken eller ve ayaklar, yüzler gülüyordu. Hep bir ağızdan söyleniyordu şarkılar.
 
Hayatın gerçeklerinden yola çıkan, market raflarında birer metaya dönüşerek tozlanmayı reddedip sokaklarda dolaşan, öfkelerden kaçmayan, acılardan saklanmayan, kuş kanadı özgürlüğünde, sabır çiçeği inadında, yasemin kokusu güzelliğinde geceye dağılan şarkılar.
 
Bütün canlıların esenliğini kendine dert edinen, onaran, iyileştiren, ölenle ölen, gülenle gülen, yüzü umuda dönük sahici şarkılar...
 
Askere gitme, hayır de, reddet, diren, dedi Grup RS.
 
Kömürü taşı, yerin dibinde öl, demiri döv, Tuzla’da öl, balığı dereyi doğayı koru, Metin Hoca biber gazından öl, diyen Grup Bajar, yaşadığımız günlerin kederini taşıdı şarkılarına.
 
Çığlık şarkısını, Metin Göktepe ve Manisalı Gençler için söyledi Teneke Trampet grubu.
 
Yumurta şarkısıyla bellekleri güncelleyen Heyula, "sökükler dikildi, yerler silindi" diyerek kadın sorununun can yakıcılığını işaretledi.
 
Bandista’yla birlikte; güneş yine doğuyor, sabah yine oluyor, sözleriyle şarkılandı, zeytin yapraklarından gökteki incecik aya varasıya her şey.
 
Göz açıp kapayana dek geçti üç güzel gün. Yaşananlar; yangında ve diğer felaketlerde ilk kurtarılacak anılar hanesine yazıldı, katılanların belleğinde.
 
Çadırlar söküldü, uyku tulumları katlandı, çevredeki çöpler toplandı, dostlarla vedalaşıldı ve memleketin çeşitli kentlerine doğru dönüş yoluna çıkıldı.
 
Bir sonraki festivale kadar...
Festival gönüllüleri ve katılımcılardan bazılarının düşünceleri şöyleydi.
 
Görkem: Özgürlüğe varoluşsal olarak sahip olmamız gerek
Dünyada çok fazla sorun olduğunu biliyorum, ama bunları aşabileceğimizi umuyorum. Zaten festival de bu amaçla düzenleniyor.
En temel sorun olarak özgürlüğü görüyorum. Özgürlük bir hak değildir, varoluşsal olarak sahip olmamız gereken bir şeydir. Diğer sorunsa eşitlik. Çünkü dünyada bariz bir adaletsizlik söz konusu. Bunun bir sürü şekli var.
Kuzeyle güney arasındaki adaletsizlikten tutun da, varoşla yalı arasındaki eşitsizliğe kadar birçok formu var. Bütün sorunlar bu ikisinden kaynaklanıyor. Bunlara bir de ekonomik sömürüyü eklemek gerekiyor. Özgürlük ve adaletin kısıtlanması, olmaması, ekonomik sömürüyü devam ettirmek ve iktidarı sürdürmek için oluyor. Savaşlar, açlık, göç, ekolojik yıkım, hepsini bu çerçevede görüyorum.
Türkiye de dünyanın bir parçası ve bu sorunları kendine özgü bir şekilde yaşıyor. Son yıllarda göze batan sorun; özgürlük sorunu. Onun için Rock-A bu sene "özgürlük " sloganını seçti.
Rock-A bir müzik festivali değil. Rock-A bir festival, bir karnaval alanı. Müzik de festivallerin, karnavalların bir parçası olmuş tarih boyunca. Çünkü müzik insanların sosyalleşmesini sağlar, birbirlerine daha çok güvenmelerini sağlar, daha rahat ilişki kurmalarını sağlar vs. Müzik, çok hissiyatlı bir şekilde örgütlenebilmenin bir aracıdır. Anlık ya da sürekli, fark etmez.
Festivalde gündüz atölye çalışmaları yapıyoruz, saat yediden sonra müziğe geçiyoruz.
Şarap yapmayı, sabun yapmayı, origami veya geri dönüşümden bir şeyler yapmayı öğrenmek, heykel nasıl oyulur, ahşaba nasıl şekil verilir, ritm nasıl tutulura kadar, tamamen bilgi ve deneyim paylaşımı ve kendin yap alanı, atölyeler. Dünyada herhangi bir şeyin sorun olduğunu gören, bunu kendine dert edinen herkesin gelip sözünü söyleyebileceği alanlar aynı zamanda.
Festivalde, ayrımcılığa, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe ortak olmuş, bu konularda laf üretmiş hiçbir gruba yer verilmiyor. Sonra duruşla beraber müzikal kabiliyet ve altyapısına bakılıyor. Ayrıca, aynı durumda iki grup varsa, amatör olan grup tercih edilebiliyor.
Müzik endüstrisine karşı mücadele etmemiz ve amatör gruplara ağ oluşturabilmemiz, destek olmamız gerekiyor çünkü.
 
Deniz, santur çalıyor
Eskişehir’den geldim. Yirmi yaşındayım. Üniversitede, Uluslararası ilişkiler bölümünde okuyorum.  Festivale ilk yıldan beri katılıyorum. Burada müziğin dışında birçok konuda atölyeler var. Dışarıdan farklı bir dünya oluşu güzel. Üç gün için de olsa, sınırların olmadığı bir festival diyebilirim.
Müzik grubumuzun adı Üvercinka. Vurmalı çalgılar ve perdeli vurmalı santur çalıyorum. Sokak müziği yapıyorum. Hayatın sokakla bağını kuruyorum. Müzik, farklı bireyleri birleştiriyor. Alternatif müzik yapmaya çalışıyorum. Tüketime değil de üretime dönük hayat ve müzik anlayışını benimsiyorum.  İnsanın insanca yaşayabileceği bir dünyanın özlemini kuruyorum ben.
 
Benian, erbane çalıyor
Yirmi üç yaşındayım. İngilizce ve Fransızca Karşılaştırmalı Edebiyat bölümünde öğrenciyim. Dünyaya baktığımda umutsuzum. Ama değişebileceğine dair umudum var ve umutlu olduğum için de buradayım.
Bu dünya düzeniyle sıkıntısı olan ve değişime inanan çok fazla genç olduğunu düşünüyorum. Buraya gelmek, bir anlamda o sıkıntıyı birbirine anlatabilme, bir arada olma isteğini karşılıyor. Diğer gençlerin de aynı şeye inanıp aynı şeyleri düşündüğünü bilmeye ihtiyaç duyuyoruz.  Görmek istiyoruz aslında. Çünkü çok kopuğuz.
Gençlerin birbirine hayallerini anlattığı ya da gerçekleştirmek için adım attığı yerlerden biri olarak görüyorum burayı.
Sokakta müzik yapanların, bildiğim ama uzun zamandır dinleyemediğim ya da hiç bilmediğim ve bizlere dinletilmeyen müzikleri kendilerine göre yorumlayıp söylediklerini fark ediyorum. Benim çaldığım müzik aletinin adı Erbane.
 
Öykü festival hazırlayıcılarından
İzmir’den geldim. Uluslararası ilişkiler öğrencisiyim. Dördüncü senedir Festival gönüllüsüyüm. Gönüllüler olarak önceden gelip, hiçbir karşılık beklemeden festival alanını hazırlıyoruz.
Burada birbirini anlayan insanlar bir araya geliyor ve birbirine hoşgörüyle yaklaşıyor. Katılma nedenim, insanların söylemek istediklerini güzel bir şekilde söyleyebilmesi, özgür bir şekilde benzer düşünen insanların bir araya gelebilmesi.
 
Bandista’dan mesaj
Bunca yıldır buraya emek harcayan bir sürü gönüllü dostumuz var. Bunca yıl boyunca bu alanı dolduran ve bizzat terleyen dostlarımızdan farklı olmayan dostlarımız var.
Ve bir tane talebimiz var günün sonunda: Özgürlük. Bireysel özgürlükten söz etmiyoruz. Onu liberalizm veriyor bize, sözde.  Topyekün bir özgürlükten söz ediyoruz.
Özgürlük, cinsel özgürlük için LGBT derneğine destek vermektir. Özgürlük, hayvan haklarını savunmaktır, hayvan özgürleşmesidir. Özgürlük, beş senenin sonunda vejeteryan bir alan yaratabilmektir. Özgürlük, Ege Denizinin sularında, ölüm korkusu olmadan rahat bir nefes alabilmek için, ölen mültecilerin mücadelesini verebilmektir.
Özgürlük tıpkı bizden önce olduğu, bizden sonra da olacağı ve şimdi olduğu gibi sokakta, meydanda olabilmek ve tarihi yazabilmektir.
Bu bir özgürlük şarkısı ve ilk söyleyen biz değiliz. Biliyoruz, yavaş yavaş ve bir an içinde gelecek. Ama günün sonunda sokakta ve meydanlar üzerinde, ayaklarını yere vura vura ve yumruk havada dans eden biz olacağız. (Bianet) 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam