09/04/2022 | Yazar: Yunus Emre Demir

“Kültür Sanat Sektöründe Erkek Olmamak” başlığı altında “Kadın Olmak” ve “LGBTİ+ olmak” alt başlıkları ile kadın ve LGBTİ+ sanatçıların kültür sanat dünyasında yaşadıkları değerlendirildi.

Sanat dünyasında LGBTİ+ olmak: Romeo mu Juliet mi? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İKSV, Kültür Sanat Dünyasında Toplumsal Cinsiyet araştırmasının sonuçlarını paylaştı. Raporda eşitsizlik, cinsiyete dayalı ayrımcılık, taciz, mobbing gibi başlıkları yanında “Kültür Sanat Sektöründe Erkek Olmamak” konusu da ele alındı.

“Kültür Sanat Sektöründe Erkek Olmamak” başlığı altında “Kadın Olmak” ve “LGBTİ+ olmak” alt başlıkları ile kadın ve LGBTİ+ sanatçıların kültür sanat dünyasında yaşadıkları değerlendirildi.

Başlığın “Kültür Sanat Sektöründe Erkek Olmamak” olarak seçilmesinin nedeni raporda şu sözlerle açıklandı:

“Görüşmelerde ve ankette sorunun “kadın olmak” ya da “LGBTİ+ olmak” yerine “heteroseksüel erkek olmamak” formatında sorulmasının nedeni, katılımcıların yaşadıkları ve gözlemledikleri, kimi zaman çoklu dezavantajlara farklı bir yerden bakmalarını sağlamaktı.”

LGBTİ+’lar sanat dünyasında ayrımcılık, görünmezlik ve mobbinge maruz bırakılıyor

Rapora göre araştırma sırasında görüşülen sektör profesyonelleri, LGBTİ+’ların kadınların yaşadığı toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ayrımcılığı daha şiddetli tecrübe ettiğini belirtiyor.

Raporda LGBTİ+’ların sektördeki durumu şu sözlerle özetleniyor: “LGBTİ+’lar küçümsenme, temel haklara erişememe, belirli sektörler ve semtler dışında var olamama, sapkın, hasta olarak görülme ve şiddete maruz bırakılma nedeniyle bazen cinsiyet kimliklerini ve cinsel yönelimlerini gizliyorlar. Yok sayılma ve susturulma nedeniyle kültür-sanatta da kendilerini ifade edebilecekleri alan bulmakta zorlanıyorlar.”

Araştırmaya katılan katılımcılardan biri LGBTİ+’lar arasında da bir hiyerarşi olduğu, gey erkeklerin daha ön planda olabilidiğini de belirtiyor: “Gey bir erkeğin ön plana çıkması daha olası, ama lezbiyenseniz biraz daha zor.” (Sektör: Müzik)

Romeo mu Juliet mi?

Raporda LGBTİ+’larla yapılan odak grup görüşmelerinden çıkan bir diğer sonuç da ikili cinsiyet sistemine uymadığı düşünülen konservatuar öğrencilerinin yaşadığı sorunlar oluyor. Yaşanan ayrımcılık, Romeo ve Juliet örneği üzerinden anlatılıyor:

“Odak grup görüşmesinden çıkan bir diğer sonuç ise kadın ve erkekle sınırlı olan ikili cinsiyet sistemini sorgulayan konservatuvar öğrencilerinin ve profesyonel oyuncuların dış görünüşlerine bakılarak “sen Romeo oynayamazsın”, “sen Juliet oynayamazsın” gibi tepkilere maruz kalması, hatta oynamak istedikleri rolü denemekte bile zorlanmaları. Bu durum hem akademi hem de tiyatro toplulukları için geçerli.”

“‘Ben varım’ diyenler çoğaldıkça “ben de varım” diyenler olacak.”

Araştırma sonuçlarına göre sektör çalışanı LGBTİ+’lar için bir diğer önemli konu da açılma konusu. LGBTİ+ sektör çalışanları açılma konusunu iş bulamama, para kazanamama, ayrımcılığa uğrama gibi kaygılarla birlikte düşünüyorlar. Ancak açılmanın güçlendirici olduğunu düşünenler de var.

“Bununla birlikte, gerçek anlamda açılan, yani LGBTİ+ kimliklerini yüksek sesle dile getirenlerin sektörün daha kapsayıcı olmasına katkı sağlayacağını, özellikle de genç LGBTİ+’ların kendilerini yalnız hissetmeyeceği ifade ediliyor: “Bir genç bana Instagram’dan ulaşıp benim varlığımın onun varlığını meşrulaştırdığını söylüyor. Bu benim için de böyleydi…. ‘Ben varım’ diyenler çoğaldıkça “ben de varım” diyenler olacak.” (Odak Grup, Sektör: Tiyatro)”

Başlıca Sorunlar

- Sansür ve otosansür

- Ayrımcılığı tetikleyen heteronormatif, homofobik espriler, transfobik içerikler

- Açılan LGBTİ+ oyunculara sürekli benzer rol tekliflerinin gelmesi

- Kitlelere ulaşmakta yaşanan zorluklar

- Tanımlı roller

- Kendini LGBTİ+ olarak tanımlayan bazı sanat üreticilerinin de cinsiyet rollerini, normları yeniden üretmesi

Kişisel Çözümler

- Kendi kumpanyanı, oluşumunu kurmak

- Kendi oyunlarını, senaryolarını yazmak

- Yurtdışında okumak / çalışmak  

- Alternatif mecralarla çalışmak

Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.


Etiketler: insan hakları, kültür sanat
2024