29/12/2011 | Yazar: Kaos GL

Kaos GL, 2012’de yedinci kez düzenleyeceği Homofobi Karşıtı Buluşmalar (HKB) kapsamında, Marttan Mayısa gerçekleştireceği sanat etkinlikleri için sanatçılara çağrı yaptı.

Sanat Homofobiye Karşı Sınırları Aşacak Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kaos GL, 2012’de yedinci kez düzenleyeceği Homofobi Karşıtı Buluşmalar (HKB) kapsamında, Marttan Mayısa gerçekleştireceği sanat etkinlikleri için sanatçılara çağrı yaptı.
 
Homofobiye Karşı Sanat Programı için yapılan “SINIRIAŞMAK” başlıklı çağrıda, amaçlananın, “dilde, bedende, mekânda ve dünyanın yüzünde sınırın hem ceberrut varlığını deşifre etmek hem de sınırlayan mantığın hiçbir zaman o kadar da kesin olmadığını açığa vurmak” olduğu belirtildi.
 
Sanat etkinlikleri kapsamında atölyeler, söyleşiler, sergiler, performanslar, tiyatro oyunları gerçekleştirilecek; video, video performans, film gösterimleri (uzun ve kısa metrajlı belgesel) yapılacak. Festivalde gösterilmek üzere film yollamak isteyen yönetmenlerin film bilgilerini ve görselleri içeren hard copy dosyayı ve filmi, 15 Şubat tarihine kadar, Kaos Kültür Merkezi’ne yollamaları gerekiyor.
 
Katılım Koşulları
 
Homofobiye Karşı Sanat Koordinasyonundan katılım koşullarına dair yapılan açıklamada,  filmlerin çekim formatı için de bir sınırlama olmadığı belirtildi. Kısa filmlerin gösterim formatında ise gönderilecek kopya avi veya mpeg2 olup boyutları 2 GB’ı geçmemesi isteniyor. Uzun metrajlı filmler dvd. blu-ray… olabilecek.
 
Sanatçılardan gelecek önerilerle ilgili de gerçekleştirmek istenilen etkinlik için gerekli teknik bilgilerin başvuru esnasında bildirilmesi isteniyor.
 
Son başvuru tarihi 15 Şubat 2012’dir.
Bilgi ve başvuru için : sanat@kaosgl.org
Adres: Gazi Mustafa Kemal Bulvarı 29/12 06440 Kızılay - ANKARA
SINIRIAŞMAK
 
“Hayal etmek ve sınırsız bir dünyayı tasarlamak için sanatsal yaratımın olanaklarını nasıl devreye sokabiliriz?” sorusunun yöneltildiği Homofobiye Karşı Sanat Programı için yapılan “SINIRIAŞMAK” başlıklı çağrının tam metni şöyle:
 
“Sınırla ilgili aklımıza gelen bütün deyimler, kalıplar, sınır kavramını kullanan bütün söylemler bize sınırın, bir yasağın başladığı yer olduğunu hatırlatıyor. Sınırlanmak ya da bir sınırla çevrilmiş olmak, hep bir aidiyet alanını, bir kabul edilebilir kimliği ve sınırın ötesindeki “biz”den olmayanı, bildiriyor hepimize. Bir sınırla çevrilmiş ya da belirlenmiş olmak hep kabul edilebilir ya da akla uygun davranış ölçülerini ve bunun içeriğini bildiriyor bizlere. Bir sınırla belirlenmiş olmak ya da çevrilmek, aynı zamanda bir sınırın iki yakasında yer alan ve birbirine teması yasaklanmış, aralarında düşmanlık inşa edilmiş ve iletişimleri kesilmiş, belki de hiç kurulamamış farklı insan gruplarını bize anlatıyor. Sınır öncelikle farklılıklar arasındaki ortak olanı yok sayıp farkı mutlaklaştırmaya ve ortaklığın kurulmasını imkânsızlaştırmaya dayanıyor. Sınır, mülk edinmeye, kimliklendirmeye, sabitleştirmeye, farklılıkları homojenize bütünlükler olarak kavramaya ve aidiyetleri kutsamaya, başkalıkları ise lanetlemeye yarıyor. Sınır, mallardan, bedenlerden, topraklardan, mekânlardan önce zihinlere duvar örüyor. Önyargıların ve nefretin temelleri sınırla oluşturuluyor. 
 
Sınır koyan, sınırlayan mantığın en belirgin özelliği, egemene tanıdığı serbestçe hareket hakkı haricinde, geri kalan her varoluşu, her yaşam alternatifini sınırlara hapsetmek ve onun içinde yaşamaya mecbur etmek oluyor. İster mecazen isterse fiilen belirlenmiş bir çizgi olarak sınırı geçmeye aşmaya ya da ihlal etmeye yönelik her girişim, sınırları gözetleyen egemenin gözüne battığı ya da herkese görülür olduğu ya da yakalandığı anda mutlaka cezalandırılacak hatta belki de karşılığı ölüm olacak bir hareket haline gelebiliyor. Bir sınırın varlığı daima gözetleyen egemen bakışla birlikte kuruluyor.
 
Sınır, öncelikle tanımlanmakla başlıyor. Tanımlanmak, bir kimlikle özdeşleştirmek, o kişiyi önce egemen bakışın altında değişmez ve değişmesi düşünülemez hale getiriyor. Sınırı kavramak, önce tanımlama ve özdeşleştirme sürecini kavramayı, sınırları aşmaksa önce tanımların muğlâklığını deşifre etmeyi gerektiriyor.
 
O halde nedir sınır? Nerede başlar? Sınırın içi ve sınırın dışı neresidir? Sınırın öte yakasına geçersek ne olur? Gerçekten de sınırlar ihlal edilebilir mi ya da sınırları tümden kaldırılabilir mi? Sınırsız olabilir miyiz? Peki, ya sınırları belirsizleştirecek hatta belki silecek olursak sınırları ihlal etmeye gerek kalır mı?
 
Dilde, bedende, mekânda ve dünyanın yüzünde sınırın hem ceberrut varlığını deşifre etmek hem de sınırlayan mantığın hiçbir zaman o kadar da kesin olmadığını açığa vurmak; bütün sınırların delik deşik olduğu, giderek anlamsızlaştığı ve ortadan kalktığı bir dünyayı düşünmek; hayal etmek ve sınırsız bir dünyayı tasarlamak için sanatsal yaratımın olanaklarını nasıl devreye sokabiliriz?” 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam