27/05/2015 | Yazar: Kaos GL

Berkay’ı söyleyen şarkı ailesinin eşcinsel olduğunu öğrenmesi, Konur Sokak, "Bana yemek al" diyen Şilan ve sevgilinin evinden kovulmaya dair: Yitip gitmesi gereken şeylerin bitmesinden korkmayın!

Şarkılar bizi söyler – Berkay’ı söyleyen şarkılar Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Bazen bir şarkının nakaratında, bazen bir dizesinde… Aşık olduğumuzu ilk anladığımız anda, aşkımızı bir sır gibi içimizde tuttuğumuzda, terk edildiğimizde, terk ettiğimizde, olmadığında, olamadığında ama hep şarkılarda! Aşkımız da şarkılarda hayal kırıklıklarımızda; suskunluğumuz da bağıra bağıra ağlayışlarımızda…
 
“Şarkılar bizi söyler” dedik ve şarkılarımızı paylaşmaya karar verdik. Sen de seni söyleyen şarkını ve sende yarattığı hisleri, neden seni söylediğini veya şarkıyla ilgili anılarını birkaç fotoğrafla birlikte web@kaosgl.org’a gönder, yayınlayalım. Şarkılarımızla anlatalım hallerimizi…
 
Şarkıların söylediği on altıncı konuğumuz Berkay. Bakalım şarkılar onu nasıl söylemiş…
 
“Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekirdi”
 
Berbat olması gereken şeyleri berbat etmeyi severim. Murphy kanunları vardır, belki bilirsiniz, bir maddesinde der ki “Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekirdi.”
 
Gerçekten de öyle değil mi?
 
Neyse, benim için henüz yeni sabah oldu ama ben yine o geceye gideceğim, kendimi patlatmak istediğim, evrenin kolonlarına kafa atmak istediğim, gezegenlerin yörüngelerine çomak sokmak istediğim o geceye...
 
Az önce bahsettim “berbat olması gereken şeyleri berbat etmeyi severim” diye, işte yine öyle bir geceydi; Kızılay’dan otobüse binmiş evin yolunu yarılamışken dönecek bir evimin olmadığını işittim telefonda, gecenin sabahında tüm aile eşcinsel olduğumu öğrenmişti çünkü. Kaldık mı ortada?
 
Yok yok istesem de kalamam, bir ortam yok benim çünkü. Kapısını çalabileceğim yirmi kişi varken, ben bir kişinin kapısını çalmak istedim ısrarla, sevdiğin adam dururken neden arkadaşının evinde kalasın ki, haksız mıyım? İndim otobüsten, köprüden karşıya geçtim, Kızılay yönüne giden otobüsleri beklemeye başladım, 15 dakika sonra Kızılay’daydım. Meşrutiyet caddesinde indim, Konur’a geçtim. Oya yine aynı yerde kitap satıyordu, sucuk kokuları almış başını gitmiş… Konur’da olması gereken her şey Konur’daydı, hatta Şilan yine “bana yemek al” diye tutturdu, başımdan savmaya çalışırken sinirlendi “İnşallah sevdiğin ölür” dedi, bunu zaten hep derdi ama o gün çok koymuştu bu laf.  Sahi, sevdiğim adama gidiyordum en son. Gitmeden bir yerde oturup bir şeyler içtim; bir şeyler içtim dediysem de farkında olmadan 120 liralık içki içmişim. Ama kafam yerindeydi, yerinde olmayan başka şeyler vardı o gece. Sonra bir taksiye binip Hoşdere’ye gittim - bak konum belirtiyorum üstüne alın diye -. İndim her zamanki yerde, ışıklarda. 
 
Dedim ya, yerinde olmayan başka şeyler vardı o gece, aslında olması gerekenden fazlası vardı…
 
O gece öğrendim aşkın en az üç kişilik olduğunu,
O gece öğrendim bir sıfatım olmadığını. 
Ve o gece öğrendim güven denilen şeyin sadece öz olması gerektiğini.
 
Evden atıldığımda saat gece 4’tü. Tüm paramı içkiye vermiştim, taksi param dahi yoktu. Ağlayamıyordum da üstelik. Hoşdere’den Kızılay’a yürüyerek geldim, soluğu Konur büfenin oradaki köşede aldım, kendimi kaybettiğimde oradaydım, sanki göz pınarlarım kurumuştu, bir yandan lanet ediyordum, bir yandan hıçkırarak ağlıyordum. Otobüslerin iş başı yapmasına daha 2 saat vardı, hava buz gibiydi. Bilirsiniz belki, Sakarya Caddesi’nde sabaha kadar açık Simit Cafe tarzı bir şey vardır, oraya gittim. İçeri girdim. Girer girmez “İyi misin kardeşim?” diye bir ses duydum ama cevap veremedim. Oturdum, bir şey istemedim. Kendimi toplamaya çalışıyordum, ne mümkün. Algılarım kapalıydı resmen, nefes alıyor muyum farkında bile değildim. Boş boş karşıya bakarken, bir müzik kanalında Sezen Aksu’nun çığlıklarını işittim: Bu Allahsız / bu yağmur işlemez karanlıkta / garipliğine yan / yan yürek yan/ gitti giden / gitti giden
 
Yitip gitmesi gereken şeylerin bitmesinden korkmayın, bitmesi gereken her şey bir gün bitiyor çünkü gitmesi gereken herkes gidiyor, kimse kalıcı değil.
 
Ben bile isteye berbat ettim o gece her şeyi, çünkü berbat olması gerekiyordu. Pişman değilim, ama bu şarkıyı her duyduğumda o geceye flashback yapıyor oluşumun tasviri yok. 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam