08/05/2015 | Yazar: Kaos GL

"Arabesk her yerimizde bizim" diyen Canan’ı söyleyen şarkılar...

Şarkılar bizi söyler – Canan’ı söyleyen şarkılar Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Bazen bir şarkının nakaratında, bazen bir dizesinde… Aşık olduğumuzu ilk anladığımız anda, aşkımızı bir sır gibi içimizde tuttuğumuzda, terk edildiğimizde, terk ettiğimizde, olmadığında, olamadığında ama hep şarkılarda! Aşkımız da şarkılarda hayal kırıklıklarımızda; suskunluğumuz da bağıra bağıra ağlayışlarımızda…
 
“Şarkılar bizi söyler” dedik ve şarkılarımızı paylaşmaya karar verdik. Sen de seni söyleyen şarkını ve sende yarattığı hisleri, neden seni söylediğini veya şarkıyla ilgili anılarını birkaç fotoğrafla birlikte web@kaosgl.org’a gönder, yayınlayalım. Şarkılarımızla anlatalım hallerimizi…
 
Şarkıların söylediği on beşinci konuğumuz Canan. Bakalım şarkılar onu nasıl söylemiş…
 
Vivian Maier
 
Arabesk her yerimizde bizim
 
Bir yerde okumuştum, “aslında şu yıldızlar altında söylenmemiş hiçbir söz yoktur” diyordu. Bunca bilindiği halde bizi etkileyen şey, bunların her kullanan kişinin elinde kendine özgü bir sıralanış, bir düzenlemeyle gerçekleşmesi sanırım. Müzik için de bu geçerli, bu göğün altında çalınmamış bir nota, söylenmemiş bir şarkı yok. Ama bazıları bir hançer, yüreğimizi kanırtarak vurur, bazıları bir kadeh, rakı masamıza eşlik eder, bazıları bir çığlık, bazıları yürüyüşünüze eşlik eden bir ritim alanlarda.
 
Adını Sen Koy: Arabesk her yerimizde bizim. Arabesk sevmiyoruz diyenler bir alt paragrafa atlayabilir, steril hislerimizi de tatmin edecek şarkılar aşağıda mevcut. Aslında arabesk gibi mıymıntı bir hüzünle değil de, ağlamaklı ama bağır çağır bir rock müziğimiz var mesela, belki başka bir şey olması gerekirken. Buna da ayrı içlenirim. Neyse, bu şarkı ben otuz yaşına girerken giderek daha çok tadına vardığım bir rakı masasında, masadaki herkesin birbirinin bağırsaklarını dostça deştiği bir gecenin sonuydu. Hala o kalender boşvermişlik üzer beni dinledikçe.
 
Sensiz Olmaz: İlk dinlediğimde zorunlu bir ayrılık sonrasıydı. Ortaçgil’den. Birlikte dinlendi sevgiliyle, ayrılığın dinmiş hüznüne eşlik etti. Sonra şarkının taşıdığı anılar arttı. Herkes yas tutar, öfkelenir ayrılınca, çirkinleşir yüzünüz gözünüz, içiniz. Ayrılığın bıçağı etinizi yırtar, yaranızı yalamaya kalkar birileri, sonra anlarsınız ki siz kendi tüylerini temizleme çağına gelmiş bir koca kedi olmuşsunuz, hah işte o zaman dinlemiştim sonra.  Artık bir şarkı bu kadar yükü taşımasın diye dinlemez oldum.
 
Sıyrılıp Gelen: Elbette o dünyanın en güzel şarkılarından biri. Kavganın estetiği. Rap rap eden bir şarkı değil, yürek atışlarını duyduğun bir akış. Tek bir “devrim” demeden, klişe sözler olmadan devrim. Benim içinse, dünyanın en sade savaşçılarıyla kaldığım kalabalık bir hapishane koğuşunda, yurtdışından, Kandilden, kentlerden ve köylerden gelen; mevsimlik tarım işçisi, öğrenci, hemşire, gerilla, felsefe öğretmeni, anne, onlarca kadının korosu ay ışığında. O sade savaşçıların gözlerinde dağlarda söyledikleri anlar, sıradan bir akşamüstünde söylenen kolektif umut.
 
Fizuli Kantatası: Şövket Elekberova yorumu da harikadır, ama bir de Sakine’nin sesinden dinleyin. Bir Kürt kızının ağzından Azeri bir divan şairinin gazelinin nağmelerini duymak, şarkıda hasretin bunca çağlayarak akması bambaşka. Bu biraz “ağır” bir hasret belki, ama olsun. Böylesi de aklınızda bulunsun.
 
La vie en rose: Mutlu olduğum birkaç anın eşlikçisi, yine o biraz “temiz” bir aşkı anlatışı güzel. “Melekler iç çeker beni öptüğünde” diyor daha ne olsun.
 
Florence and The Machine- Dog days are over: Bir gazete kupüründe görüp saçlarına hayran olduğum Florence, sonradan dinleyince şarkılarına da konuşmalarına da bayıldığım biri oldu. İlk keşfettiğim şarkısı, biraz da içgüdüyle benim o mayışık hüzünlerden çıkıp dünyaya döndüğüm zamanları da betimliyor biraz. “Yazın en sıcak günleri geçti, artık koşmalısın, annen için, baban için, çocukların için. Artık koşmak istiyorsan aşkı ve özlemeyi geride bırakmalısın, çünkü onları da taşıyarak ayakta kalamazsın”. 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam