15/05/2015 | Yazar: Deniz A
Vicdani retçi Ercan Jan Aktaş, ‘15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü’ne ilişkin KaosGL.org’a konuştu.
Vicdani retçi Ercan Jan Aktaş, “15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü”ne ilişkin KaosGL.org’a konuştu: Silahsız, savaşsız bir dünya özlemi için 15 Mayıs günü önemlidir.
Vicdani retçi ve savaş karşıtı Ercan Jan Aktaş ile “15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü”ne ilişkin konuştuk. Aktaş, sorularımızı bitmek bilmeyen enerjisiyle yanıtladı.
Ercan Jan Aktaş kimdir neler yapar, biraz bahseder misin?
Ercan Jan Aktaş kendisini üç temel çalışma alanı üzerinden ifade ediyor. “Nedir bu üç çalışma alanı” derseniz; birincisi sosyal bilimciyim, Dut Ağacı Kolektifi ve de Dut Ağacı Sosyal Bilim Araştırmaları ve Dayanışma Derneği üzerinden sözlü tarih, siyaset felsefesi ve sosyoloji disiplinlerinin karışımı ile bu ülkede yaşanan savaş, çatışma ve şiddet olaylarına bakmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda çeşitli sözlü tarih çalışmaları, atölyeler ve etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Bu çalışmalar sonucu “Ben Öldüm Beni Sen Anlat” ve “Öykülerle 12 Eylül” başlıklı iki kitabımız da bulunuyor. Bu dönem de bu çalışmaları Bilgi Üniversitesi Sosyal Kuluçka Merkezi’nde sürdürüyoruz.
İkincisi vicdani retçi ve de savaş karşıtı bir aktivistim. Uzun yıllardır Türkiye ve Kürdistan’dan, zaman zaman da Avrupa’dan doğru savaş karşıtı etkinlik, çalışma, buluşma, vicdani reddin toplumsallaşması gibi bir sürecinde içindeyim. Şu an Vicdani Ret Derneği olarak bu çalışmalara devam ediyoruz. İlk zamanlar Savaş Karşıtları grubu olarak bu çalışmaları sürdürüyorduk, sonra Barış İçin Vicdani Ret Platformu kuruldu. Daha sonra da bu platform Vicdani Ret Derneği’ne evrildi.
Üçüncü olarak ise pratik olarak içinde bulunduğum çalışma alanlarına dair yazıyorum. Devlet, şiddet, militarizm, toplumsal cinsiyet, vicdani ret konuları ve de güncel siyasete dair demokrathaber.net sitesine düzenli, bianet, ANF, DİHA, Özgür Gündem’e de zaman zaman yazıyorum.
Böylelikle hayat bir şekilde eylem, etkinlik, kampanya ve koşmak/yürümek ile geçiyor.
Türkiye’de “vicdani ret hareketi” ne zaman, nasıl başladı? Biraz bahseder misin?
Türkiye’de vicdani ret, 1989 yılında Sokak Dergisi üzerinde Tayfun Gönül ve Vedat Zincir’in retleri ile başlar. Bu süreç 2002’ye kadar böyle devam eder. Daha çok anarşist birey olmaktan gelen, politik ve de ahlaki tutarlılık içinde yapılan retlerdi bunlar. Bu süreç içinde vicdani redde ilgi daha çok anarşist birey ve guruplardan geliyordu. 2000’li yıllarda sosyalist kimliğinden doğru, bireyler de vicdani retlerini yapmaya başladılar. Kürdistan’da devam eden savaşa karşı bir duruş olarak anarşist, anti-miliatrist ve de sosyalist bireyler vicdani retlerini sürdürdüler.
Vicdani ret hareketinin gelişmesinde savaş mı etkili oldu?
Vicdani reddin gelişmesinde savaşın etkisi elbette oldu. İnsanlar bu savaşa karşı tepkilerini açık etmek için savaşın bir parçası olmamayı seçerek vicdani retçi oldular. Ancak bunlar oldukça sınırlı kaldı. Bu çıkışların yeterli olmadığını düşünüyorum. Savaşın bütün korkunçluğu ile devam ettiği, on binlerce insanın yaşam alanlarından edildiği, köylerin yakıldığı, kentlerde insanların devlet tarafından alınıp götürüldüğü ve bir daha da kendilerinden bir haberin alınmadığı zamanlardı. O süreç içinde etkili bir karşı çıkış olmalıydı. Oysa 2005 yılına geldiğimizce bu ülkede vicdani retçi kişi sayısı 40 kadardı. Savaşın çok korkunç yaşandığı bu coğrafyada vicdani ret kişi ve rakamlarda çıkmalıydı.
Vicdani ret hareketinin başlangıcını ve bugün gelinen noktayı nasıl yorumluyorsun?
Vicdani ret süreci, 25 yılı geride bıraktı. Başlarken daha çok sınırlı bir grup içinde gündemken, simdi çok farklı bir durumda. Artık sosyalistler, Kürt özgürlük hareketi, Müslümanlar, hatta milliyetçiler de vicdani reddi gündemlerine aldılar. Bu hareketlerden doğru da bireyler vicdani retlerini yapıyorlar. Bu anlamıyla, ancak şimdi vicdani ret hareketinden konuşmak mümkündür.
Devletin vicdani redde bakış açısı nedir, ne tür yaptırımlar uygulanıyor?
Devlet vicdani reddi görmüyor; bizi vicdani retçi olarak görmüyor. Devlete göre biz vicdani retçiler de asker kaçağıyız. Durum böyle olunca asker kaçağı olarak yargılıyor. Vicdani retçiyim diyen vicdani retçiler, askerî mahkemelerde yargılandı, bir ile üç yıl cezaevinde kalan vicdani retçiler oldu. Diğer yandan, Türkiye’de vicdani retçiler AİHM kararına göre sivil ölümü yaşıyorlar. Çünkü seyahat özgürlüğü sınırlı, ekonomik hayatları son derece sıkıntılı, sosyal güvencesi olan bir iste çalışamazlar; sağlık sigortaları da olmaz böyle olunca. Hayatları daha çok kendilerinin sınırlı imkânları ile devam eder. Diğer yandan vicdani ret, kendi meşruiyetini de sağladı. Bugün Türkiye’de vicdani ret yasası olmasa bile vicdani retçiler yürüttükleri mücadele ile kendilerini korumanın yolunu geliştirdiler. Vicdani retçiler arasında iyi bir dayanışma mevcuttur. Böyle olunca bir vicdani retçi bir şey yaşasa anında bir dayanışma ortaya çıkacaktır.
Türkiye’de, savaşın görünmeyen yüzü olan kadınların bu hareketteki rolü nedir? Devletin, vicdani retçi kadınlar üzerindeki yaptırımı nedir?
Türkiye vicdani ret hareketi içinde kadınlar her zaman etkin bir güç oldular. Zira vicdani retçiler için en büyük sorun militarizmin kendisidir. Ülkedeki militer iklimde kadınlar da erkekler kadar sistemden kaynaklı sıkıntılar yaşamaktadırlar. Bu anlamıyla kadınların vicdani ret mücadelesi içinde olmaları, erkekler ile dayanışma olarak değil de tam da kendileri için, içinde bulundukları bir mücadele alanıdır.
15 Mayıs “Dünya Vicdani Retçiler Günü”, bu güne dair neler söylemek istersin?
Silahsız, savaşsız bir dünya özlemi için 15 Mayıs günü önemlidir. Her ne kadar geniş kitleler tarafından doğru bir görünürlük olmasa da bu güne dair bir şeyler yapmak önemlidir. Biz, vicdani retçiler de bu amaçla her 15 Mayıs günü birçok kentte, birçok etkinlik gerçekleştiriyoruz. Bu yıl İstanbul’dan doğru Uluslararası Af Örgütü ile birlikte bu çalışmayı yürütüyoruz. Bir yandan madde 318 (halkı askerlikten soğutma), GBT ihlalleri üzerinden bir çalışmamız var, diğer yandan her yıl olduğu gibi bu yıl da tekrardan sokaklardan doğru toplu vicdani retler yapılacak, bu çalışma devam ediyor ve de Heybeliada’da son olarak bir şenlik ile bu yılki 15 Mayıs Uluslararası Vicdani Ret günü etkinliklerini tamamlamak istiyoruz.
Etiketler: insan hakları, askerlik